Sade gezi ve ziyaret programı, Bando Konseri ve Türk deniz kuvvetlerini tanıtan stant açılışı ile O Büyük Zaferi, Zaferin kenti Yadedecek!
Preveze Savaşı, 27 Eylül 1538 yılında Kaptanı Derya Barbaros Hayrettin Paşa ile Andrea Doria komutasındaki Haçlı Donanması arasında meydana gelmiş ve Büyük Deniz Zaferi sonucunda da koca Akdeniz Türk Gölü ilan edilmişti.
Preveze’ yi Bir Korsanın, Osmanlılı oluşu ile kazanmasını tarih altın harflerle kayda almıştı.
Osmanlının midilli seferleri döneminde Fatih Sultan Mehmet’ in Sipahilerinden olan Yakup Ağa’nın oğlu olan ve Deniz Ticaretiyle uğraşan Barbaros Hayrettin Paşa, genç yaşta Rodos Şövalyelerine esir düşüp ellerinden kurtulunca Tüccar değil Korsan olmaya karar vermişdi.
O korsan, kardeşi ile bir avuç arkadaşını yanına alarak Akdeniz’ in korkulu rüyası olmuştu.
Bir Osmanlı vatandaşı olarak Saltanattan bağımsız olarak giriştiği bu eylemler, 1516 yılında Bizansın ticaret gemilerinden elde ettiği yüklü bir ganimeti Piri Reis himayesinde Yavuz Sultan Selim’e gönderip Osmanlıya bağlılığını bildirmesi ve sonrasında Cezayirde İspanyollara karşı savaşıp Yavuz Sultan Selim tarafından Cezayirin Beylerbeyi olarak atanıp Osmanlı kumandanı olmasıyla sonuçlanmıştı.
478’nci Yılında, Preveze’ ye Buruk Kutlama…
Bir Başka Zaferin kenti, Dünyaya Boğazı Geçilmez kılan Çanakkale’ de Pereveze;
Gün boyu Gökçeada’ da bağlı bir muhribin ziyarete açık kalışı, Askeri bando konseri, deniz müzesinin mesai saatleri boyunca ücretsiz ziyarete açılması ve Şanlı Türk Deniz Kuvvetlerinin tanıtım standıyla coşkuyla anılacak.
Osmanlı’ nın şanı büyük komutanının ve leventlerinin kazandığı o zafer için 4 kalemlik etkinlik dikkat çekti. Preveze deniz zaferinin 478. Yılında, Akdeniz’i Türk gölüne çeviren Osmanlının kahraman leventleri yurdun dört bir yanında saygıyla anılacak.
Preveze Savaşı, 27 Eylül 1538 yılında Kaptanı Derya Barbaros Hayrettin Paşa ile Andrea Doria komutasındaki Haçlı Donanması arasında meydana gelmişti.
Arta Körfezindeki Preveze Kalesi kıyılarında Osmanlı ile Haçlılar arasında yaşanan bu savaş Barbaros Hayrettin Paşanın ve kahraman Leventlerinin zaferiyle sonuçlanmıştı.
Son korsan, büyük Osmanlı komutanı, kahraman Barbaros Hayrettin Paşa Kimdir?
Osmanlının midilli seferleri döneminde Fatih Sultan Mehmet’in Sipahilerinden olan Yakup Ağa’nın oğlu olan ve Deniz Ticaretiyle uğraşan Barbaros Hayrettin Paşa, genç yaşta Rodos Şövalyelerine esir düşüp ellerinden kurtulunca Tüccar değil Korsan olmaya karar vermiş, kardeşi ve arkadaşlarını yanına alarak Akdenizin korkulu rüyası olmuştu.
Bir Osmanlı vatandaşı olarak Saltanattan bağımsız olarak giriştiği bu eylemler, 1516 yılında Bizansın ticaret gemilerinden elde ettiği yüklü bir ganimeti Piri Reis himayesinde Yavuz Sultan Selim’e gönderip Osmanlıya bağlılığını bildirmesi ve sonrasında Cezayirde İspanyollara karşı savaşıp Yavuz Sultan Selim tarafından Cezayirin Beylerbeyi olarak atanıp Osmanlı kumandanı olmasıyla sonuçlanmıştı.
Preveze Öncesi Akdeniz...
Barbaros Hayrettin Paşanın Cezayiri ele geçirmesinden bir yıl sonra, Cenevizliler Andrea Doria komutasında Şenşel’e saldırmışlardı.
Bu savaş Barbaros Hayrettin Paşa ile Andrea Doria’nın ilk karşılaşması olmuş ve tarihin son korsanı düşmanını iyiden iyiye tanımıştı.
Kızıl sakal olarak da adından sıkça söz ettiren Barbaros Hayrettin Paşa, tarihler 1526’ yı gösterirken yapılan bu savaşta galip gelerek hem Cezayirin emniyetini sağlamış hem de Andrea Doria’ nın Akdeniz hakimiyetini sona erdirmiş oldu.
Barbaros Hayrettin Paşa ile Andrea Doria’nın ikinci karşılaşması Kanuni Sultan Süleyman Döneminde gerçekleşti. Kanuni Almanya seferine çıkmak üzereyken Andrea Doria komutasındaki haçlı donanması Mora yarım adasına saldırıya geçmişti. Bu saldırı Kanuniyi zor durumda bıraktı. Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman, Hızır Reis’i huzuruna çağırdı. Tarihler 1533’ ü gösteriyordu.
Sultan Süleyman kendisine Hayrettin ünvanını vererek Kaptanı Derya ilan etti. O güne kadar “Hızır Reis” iken Kanuni Tarafından Hayrettin Ünvanı verilerek “Kaptanı Derya Barbaros Hayrettin Paşa” olmuştu.
Barbaros Hayrettin Paşa, Kaptanı Derya Ünvanıyla ilk emrini alıp Akdenize açıldı. Tarihler 1534 yılını gösteriyor ve Kaptan-ı Derya başladığı Akdeniz seferiyle İtalya kıyılarına seferler düzenleyip, Tunusu’ da ele geçiriyordu.
O KORKU, HAÇLIYI HAREKETE GEÇİRDİ
Akdenizin Türk Gölü haline gelmesinden korkan Haçlı donanması Andrea Doria’yı tekrar Hayrettin Paşanın üzerine sefere çıkarttı. Donanması yeterli olmayan Hayrettin Paşa, geri çekilerek İstanbul’ a döndü. Tarihler 1536’ tı yı gösterirken, tekrar Akdeniz seferine çıkıldı.
Osmanlı donanması bu kez çok daha güçlü bir donanmaya sahipti. Yine İtalya sahillerinden başladığı taarruzla ege denizine hakim oldu ve Venedik Adalarını Osmanlı topraklarına dahil etti.
Büyük savaş başlıyor…
Barbaros Hayrettin Paşanın Akdeniz üzerindeki etkisi ve sıcak suların Osmanlı Hakimiyeti altına girmesi üzerine İspanya, Portekiz, Venedik, Ceneviz ve Malta Papalığın önderliğinde bir araya gelerek büyük bir haçlı donanması oluşturdu. Bu büyük filonun başına da Andrea Doria getirildi.
Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayrettin Paşa’ya yeni bir donanma hazırlamasını emretti. Ne var ki, hazırlıklarını henüz tamamlayamayan Hayrettin Paşa, Mısır’dan yola çıkan hazinenin muhafazası için 40 kadar gemiyle koruma görevi yapmak üzere denize açılmak zorunda kalmıştı.
Andrea Doria’ da, Mısırdan yola çıkacak gemiye saldırmak için 40 kadar gemiyle Girit adası civarında pusuya yattı. Barbaros Hayrettin Paşanın koruma görevine geleceğini haberini alınca geri çekildi.
Hayrettin Paşa, Mısır’dan gelen hazinenin koruma görevini tamamladıktan hazırlıkların bitmesini beklemeyip, Akdeniz seferini hemen başlattı ve ilk olarak Şira, Patnos ve Naksos adalarını zaptetti.
Bu adalar Osmanlıya dahil edilirken, tersanelerde 90 gemi daha tamamlanıp donanmaya katılmıştı. Mısırda görevli bulunan Salih Reis komutasındaki 20 gemi daha, Osmanlı donanmasına katılınca donanmadaki gemi sayısı 150’yi buldu.
Barbaros Hayrettin Paşa, önce Girit adasındaki kalelere taarruz edip yüklü ganimetler elde etti. Bu ganimetlerle birlikte asker ve kürekçi takviyesi yaparak Donanmasını güçlendirdi.
Osmanlı Donanması Ege ve Akdeniz adalarını zapt ederken Haçlı Donanması koylardan ve körfezlerden çıkmıyor, irili ufaklı donanmaları bir araya getirerek muazzam bir deniz filo meydana getiriyordu.
Akdeniz kapışması için iki Donanmada hazır durumdaydı. İlk hamleyi Haçlı Donanmasının başında bulunan Andrea Doria yaptı ve Osmanlıya tabi bulunan Mora yarım adasındaki Preveze kalesini kuşatma altına aldı. Kuşatma haberini alan Hayrettin Paşa ise , 20 gemisiyle birlikte Turgut Reis’i öncü kuvvet olarak gönderdi.
Turgut Reisin görevi Haçlı Donanmasının ileri deniz karakollarını tespit edip dönmekti. Fakat, öncü filo Haçlı Donanmasının Zanta suları civarında 40 gemilik bir kuvvetin konuşlu bulunduğu haberini getirdi. Zanta’daki ileri savunma filosuda böylece Osmanlı Donanmasının yaklaştığını öğrenmişti. Andrea Doria, muhasarayı kaldırıp Preveze Kalesini terk ederek donanmasını topladı ve savunma yapmak amacıyla Kuzeye çekildi.
Hayrettin Paşa, önce Kefalonya adasını bombardıman altına aldı, sonrasında Mora’ya ulaşarak Preveze Kalesini onardı.
Şimdi taraflar yerlerini almıştı. Hayrettin Paşa ne yapacağını biliyordu. Preveze kalesinde bulunuyordu ve Savunma yapacaktı. Ancak Haçlı Donanması, hem gemi hem asker bakımından onlarca kaç güçlü olmasına karşın nasıl saldıracağına bir türlü karar veremiyordu.
Haçlı Donanması, Koflu koyunda toplanarak saldırıyı nasıl gerçekleştireceklerine karar vermeye çalışıyorlardı. Saldırının Karadan mı? yoksa Denizden mi? yapılacağına karar verilemiyordu.
Bu durumda kara savaşında avantaj Preveze Kalesinde konuşlanmış olduğu için Hayrettin Paşadaydı. Preveze Kalesi, Deniz savaşı söz konusu olduğunda, kara savaşında olduğu kadar büyük bir avantaj değildi. Uzun tartışmalar sonucunda Andrea Doria’nın teklifi kabul edilerek taarruzun denizden yapılması kararına varıldı.
Osmanlı Donanmasında 162’si Kadırga, 140’ı Barça olmak üzere 302 gemiden oluşuyor, bu gemiler hem Rüzgarla hem Kürekle yol alabiliyor ve de oldukça seriydi.
Gemilerde toplam 2500 top ve 60 bin asker bulunuyordu. Osmanlı Donanması ise irili ufaklı 122 barça’dan oluşuyordu.
Gemilerde bulunan ve menzili dolayısıyla kullanılabilir olan topların sayısı sadece 166, gemilerde bulunan asker sayısı ise yeni çeri ve sipahilerle birlikte toplamda sadece 20 bin di.
Her iki güç kıyaslandığında, Haçlı Donanması asker sayısı olarak 3 kat, gemi sayısı olarak 2,5 kat, top sayısı olarak 15 kat daha güçlüydü.
Hayrettin Paşa, Haçlı Donanması gelmeden önce kumandanlarıyla görüşerek savunmayı nasıl yapacaklarına karar vermeye başladı.
Akceom burnu asker çıkartılması için çok uygun bir noktaydı. Kumandanlarından Sinan Reis ve Sancak Beyleri bu bölgeye olası bir çıkarmaya karşı hazır bulunmak gerektiğini belirtse de Hayrettin Paşa lüzum görmemişti ancak Sinan Reisin ve Sancak Beylerinin ısrarları üzerine ikna olarak bu bölgeye az miktarda da olsa asker konuşlandırdı. Bu karar beklide savaşın seyrini değiştirebilecek çok önemli bir hamle niteliği taşıyordu. Zira Haçlı Donanması buraya keşif birliği göndermiş ve çıkarma yapmayı düşünmüştü. Akceomda bulunan az sayıda askerin Keşif birliklerini tüfek atışlarıyla uzaklaştırmasıyla bu stratejik nokta kullanılamaz duruma getirilmişti.
478 yıl önce 27 Eylül sabahı iki büyük donanma Preveze önünde karşı karşıya geldi. Osmanlı donanmasının başında Barbaros Hayrettin Paşa, sağ istikametinde Salih Reis, sol istikametinde Seydi Ali Reis, arka cephesinde de Turgut Reis, Murat Reis, Sadık Reis ve Güzelce Reis bulunuyordu.
Haçlı ordusu çok uluslu bir güçtü. Donanmanın başında Andrea Doria, Venedikli Marco Grimari ve Papalık donanma Komutanı Vicent Capallo bulunuyordu.
Barbaros Hayrettin Paşa, her gemiye sadece üçer top yerleştirip gemileri hilal şeklinde muharebe pozisyonuna getirdi. Amacı sayıca üstün olan düşman kuvvetlerinin atış gücünü bölmek ve kendilerine yaklaşmasını engellemekti. Andrea Doria’nın savaş düzeninde ise Venedik ve Papa’ya ait filolar önden ilerleyecek, Ceneviz ve İspanyol filoları onları arkadan destekleyecekti.
Savaş top atışlarıyla başladığında hava sisli ve rüzgar Haçlı Donanmasının arkasındaydı. Bu sebeple Osmanlı donanması ufku göremiyor ve ilerleyemiyor, Haçlı donanması ise rüzgarın desteğiyle hızlı hareket ederek sisin Osmanlı Donanması üzerinde yoğunlaşmasıyla atış üstünlüğü elde ediyordu. Haçlı Donanması Rüzgar ve Sisin desteğini alınca hızlı sonuç almak için ileri uçlara kadar ilerledi. Artık menzil kısalmıştı ve daha isabetli atışlarla daha hızlı sonuç alınabilecekti. Ancak rüzgar yön değiştirip Osmanlı Donanmasının arkasına geçince sis bu kez Haçlı Donanmasının üzerinde yoğunlaştı.
Kendilerini bir anda sis bulutunun içerisinde ve Osmanlı donanmasının hemen önünde bulmuşlardı. Hayrettin Paşa, 40 gemilik bir filo ile Haçlı Donanmasına orta cepheden saldırarak nişan ve hizalarını bozdu ve düşman donanmayı iki cepheye böldü. Haçlı Donanması, bu beklenmedik taarruz neticesinde hedef düzeni bozulup ağır hasarlar alınca geri çekilmek zorunda kaldı. Aldığı ilk hasardan sonra Koflu adasına dönen Haçlı Donanması, savaş düzenlerini değiştirerek tekrar saldırıya hazırlandı.
Bu kez üç saf halinde yatay olarak taarruza geçildi. Donanmanın ilk safında en güçlü savaş gemileri olan Kalyonlar ve Karakalar, ikinci safında Kadırgalar, üçüncü safında ise küçük gemiler bulunuyordu. Bu düzende hızlı sonuç almak için tasarlanmıştı. Buna karşın tüm savaş gücü top yekün taarruza geçecek, hamleler tek seferde yapılacaktı. Haçlı Donanmasının çekilmesiyle hareket alanı genişleyen Osmanlı Donanması artık daha rahat hareket edebiliyordu.
Haçlı Donanmasının ilk safında yer alan Venedik Kalyonları Osmanlı Donanmasının kendisine çok yaklaşması ve yoğun ateş altına girmesiyle arkasında bulunan Andrea Doria’nın gemilerinden yardım istedi. Ancak yardım gelse bile Osmanlı Donanmasına çok yaklaştığı için inisiyatifini kaybetmişti. Barbaros Hayrettin, bizzat hareket ederek Venedik Kaptanının bulunduğu gemiyi kuşattı. Onlarca gemiyi batırıp 29 gemiyi ele geçirdi ve üçbin Haçlı askerini esir aldı. Andrea Doria, ağır güçlerinin kısa süre içerisinde vurulup bir çoğununda sağlam halde Osmanlı Donanması tarafından ele geçirildiğini görünce zor durumda olan müttefiklerine bile yardım etmeden geri çekilerek Kofu adasına doğru kaçmaya başladı.
Zafer Osmanlının…
Preveze Savaşını kazanan Hayrettin Paşa, onlarca gemiyi batırmış, 29 gemiyi sağlam halde ele geçirmiş, binlerce Haçlı askerini öldürmüş, üç bin haçlı askerini de esir almıştı. Buna karşın hiçbir gemisi batmamış, kahraman 400 Levendini şehit vermişti.
Preveze Deniş Savaşı'nı mucizevi bir mücadeleyle kazanan Barbaros Hayrettin Paşa, Andrea Doria’yı yakalamak üzere yola çıktı. Önce Koflu Adasına sonra da Avlonya’ya gitti.
Ancak kışın yaklaşması sebebiyle geri dönerek Preveze’yi Turgut Reis’e emanet edip İstanbul’ a döndü. Kanuni Sultan Süleyman, Boğdan seferinin dönüşünde Preveze Zaferinin haberini almış, bu zaferi fetihnameler ile ülkesine duyurmuştu.
Preveze Deniz Savaşı Zaferinden sonra, Haçlıların korktuğu olmuş ve Akdeniz tam anlamıyla bir Türk gölü haline gelmişti.
O Sancağın Gizemi: "Altı Köşeli Yıldız" ….
Barbaros Hayreddin Paşa’nın, Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde bulunan sancağının en üstünde Saff Suresi 13. Ayet, ‘Nasr'un minallahi ve fethun kariybun ve beşşiril mü'mi-niyne’ yani "Allah'tan bir yardım ve yakın bir fetih vardır. (Ya Muhammed) Mü'minlere müjde ver" yazmakta.
Ortasında bulunan kılıç ise Zülfikar. Zülfikar, Peygamberimiz Hz. Muhammed 'in damadı ve evliyaların pîri olan Hz. Ali'nin çatal şeklindeki meşhur kılıcı yer almakta.
Hayreddin Paşa'nın sancağında, Zülfikar'ın yanındaki "beyaz el" ise "Pençe-i Âl-i Aba"yı yani İslam aleminin Peygamberi Hazreti Muhammed’ in kızı Hz. Fatma , damadı Hz. Ali ile torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin olmak üzere 5 kişiyi temsil etmekte.
Sancağın dört köşesinde, 4 Büyük Halifenin ; Hz. Ebubekir, Hz. Osman, Hz. Ömer ve Hz. Ali'nin isimleri yer almakta.
Sancağın alt ortasındaki iç içe iki üçgenden oluşan yıldız şeklindeki Hz. Süleyman’ ın mührü ise geçmişte müslümanlar tarafından yaygın olarak kullanılan ve Mühr-ü Süleyman olarak bilinen Rahmani bir simge.
İslam, Türk ve Barbaros düşmanı amiral Jurien de la Graviere iftira ve haçlı bağnazlığıyla dolu olan "Doria ve Barbaros" adlı kitabında bu olayı mertçe şöyle itiraf ediyor: "Gözlerini göğe kaldırıp, kızıl sakalları arasında kimsenin bilemeyeceği bazı sözler mırıldandıktan sonra Hayreddin sonunda tevekkül etmişti. Kaptan Paşa'nın dindarlığı cesaretine eşitti. Hayreddin asla bir savaşa oruç tutmadan ve namaz kılmadan girmemiştir. İki uzun şerit flamalara yazılmış Kuran'dan ayetler amiral gemisinin iki yanına asılmıştı ve muhteşem olan da rüzgarın aniden durmasıydı. Allah'ın ve Peygamber'in istediği buydu herhalde!"
Türk-İslam tarihinde sıkça kullanılan bu "altı köşeli yıldız" deseni zaman içinde "Seal of David" adıyla Yahudi ve Masonlar tarafından da kullanılmaya başlandı. Yahudiler sonraki dönemlerde bu şekli kutsal kabul edip sancak, flama ve muskalara işleyerek büyücülük tılsımı yaptılar. Bu şeklin Yahudiler tarafından bir sembol olarak sıklıkla kullanılmaya başlanmasıyla birlikte müslümanlar tarafından kullanımı da o oranda azalmış ve günümüzde ise hemen hemen terk edildi.