Koronavirüs salgını nedeni ile kapılarını kapatan troya müzesi Sosyal Medya Canlı yayınları ile takipçileri ile bir araya gelmeye devam ediyor. Moderatörlüğünü Müze Müdürü Rıdvan Gölcük’ün yaptığı Canlı yayının konuğu ise Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Arkeoloji Bölümü akademisyenlerinden ve Maydos Kilise Tepesi Höyüğü Kazı Başkanı Doç. Dr. Göksel Sazcı oldu. Sazcı, Höyüğün keşfi, yapılan çalışmalar ve höyüğün Troya ile bağlantısı hakkında önemli bilgiler verdi. Troya ile ilgili yazılı olan tek kaynak İlyada ve Odeyseus destanları troyanın belli kısımları hakkında bilgi verirken özellikle 3-4 ve 5 dönemler hakkında çok az bilgiye rastlanıyor. Canlı yayında Troyanın bu bölgelerine değinen Doç. Dr. Göksel Sazcı, yapılan kazılar sonucunda Maydos Kilisetepe Höyüğü Troya’nın eksik parçalarını tamamlayacağını belirtti.
Koronavirüs tedbirleri kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı müze ve ören yerleri ziyaretçilere kapatıldı. Çanakkale'de merkeze bağlı Tevfikiye köyü sınırlarında bulunan Troya Müzesi'nin Müdürü Rıdvan Gölcük, alınan bu kararlar doğrultusunda kapanan Troya Müzesi'nde sosyal medya üzerinden canlı yayınlar gerçekleştirerek, vatandaşlara müzede bulunan eserler hakkında bilgi veriyor. Gölcük, geçtiğimiz gün canlı yayında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Arkeoloji Bölümü akademisyenlerinden ve Maydos Kilise Tepesi Höyüğü Kazı Başkanı Doç. Dr. Göksel Sazcı’yı ağırladı. Sazcı, Maydos Kilise Tepesi Höyüğü kazı çalışmaları hakkında bilgi verdi. Sazcı kendini tanıtarak başladığı yayında “Ben İstanbul’da doğup büyüdüm. İlk, orta ve lise eğitimimi İstanbul’da tamamladım. Kısmen Almanya’da okudum. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya bölümünden mezun oldum. Mezun olmadan önce bu bölgeye geldim. 1989 yılında Çanakkale’ye Troya kazılarına geldim. Troya kazıları vasıtası ile Tübingen’e gittim. Orada tekrar arkeoloji okudum. Yüksek lisansımı Tübingen Üniversite’de tamamladım. Doktoramı da orada tamamladım. Yüksek lisansımı Troya üzerine yaptım. Doktoramı da Troya hazineleri üzerine yaptım. Yaklaşık 18 yıl Troya’da çalıştım. 2005 yılında ÇOMÜ’ye geçtim. Bu yıldan itibaren de öğretim görevlisi olarak görev yapıyorum. Öğrenciliğim zamanında çok kazılara katıldım. 2010 yılından itibaren de Eceabat’ta bulunan Maydos Kilisetepe Höyüğü’nün kazısını üstlendim ve hala devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Gezginlerin Bahsetmediği Ama Yerel Halkın Bildiği Bir Hüyük
Maydos Kilisetepe Höyüğü ile ilgili bilgi veren Sazcı, Höyüğün şehrin içinde kaldığını, hiçbir gezginin bahsetmediği halde yerel halk tarafındna höyüğün bilindiğini belirterek Höyüğün keşfini şu sölerle anlatır “Şehir içinde kalan bir höyük, yerleşme. Schliemann bu bölgede çok kazı yapmış. Troya dışında da etrafındaki Tümülüsleri, höyükleri, İlyada’da adı geçen kahramanların mezarları olduğunu düşünerek kazmış. Morto Koyu’nun arkasındaki Karaağaç tepeyi de kazmış 1876 yılında fakat Kilisetepe’yi gözden kaçırmış. Aslında çok göz önünde olmasına rağmen ilk keşfi Mehmet Özdoğan tarafından 80’li yıllarda yüzey araştırması yapıyor. Kendi anlatımıyla, ‘O gün yorulduk Eceabat’a geldik, kahvehanede öğrencilerle sohbet ediyoruz. Öğrencinin bir tanesi bana seramik getirdi, hocam şu evlerin arkasında bir tane höyük var dedi. Ben de hiç olasılık vermedim, şehrin ortasında nasıl höyük olabilir diye. Sonra gittik baktık ve gerçekten kocaman bir höyük’ diye anlatıyor. Yerleşmenin ortasında kalıp, günümüze kadar ulaşabilmesine o da şaşırmış. Yani ilk keşfi Mehmet Özdoğan yaptı. Gezginler hiç bahsetmiyor ama yerel halk biliyormuş tabi orada öyle bir şey olduğunu fakat arkeoloji bilimi dünyasına sunumu 80’li yıllarda Mehmet Özdoğan sayesinde oldu. Daha sonra 90’lı yıllarda tescillenmiş ve korunabildiği kadar korunma altına alınmış. Ama tabi yerleşme içerisinde kaldığı için direnebilmesi güçtü. Biz de bunu gördük, günden güne eriyordu höyük. Bir an önce müdahale etmek gerektiğini düşündük. Kilisetepe Höyüğü Gelibolu Yarımadası’nın en büyük höyüğü. Vereceği bilgiler de bölge arkeolojisi için tartışılmaz. O yüzden biz ne kadar önce müdahale edersek, hem bilgileri alırız hem de koruma altına alırız diye düşündük ve bu şekilde çalışmalara başladı” dedi.
Troya’nın Bilinmeyen Dönemleri Maydos Hüyüğünde Tamamlanabilir
Doç. Dr. Göksel Sazcı, canlı yayında Troyanın bilinen dönemlerinden çok bilinmeyen dönemleri ile ilgilendiğini özellikle bilinmeyen 3-4 ve 5’inci dönemlerin Maydos Kilisetepe Höyüğü’nde tamamlayacaklarını belirterek “Ben Troya’da çalışırken daha çok az bilinen dönemler üzerinde çalıştım. Troya 1,2 dönemi bilinir, 3, 4, 5 geçiştirilir, 6 dönemi iyi bilinir. Ama 3, 4, 5 dönemlerinden çok bahsedilmez. Bunun farklı nedenleri var. Birincisi o dönemin mimarisi diğer dönemler kadar güçlü değil. Kuvvetli anıtsal mimarisi yok. İkincisi antik dönemde yapılan tıraşlamalar, teraslamalar var. Özellikle ilk teraslama Troya 6 döneminde merkezi yapılar inşa edilirken gerçekleşmiş. 3, 4, 5 dönemlerine ait merkezi yapılar tıraşlanmış. Daha sonra oradaki Athena tapınağı inşa edilirken bu sefer Troya 6 buluntuları da dahil hepsi tıraşlanmış. Troya 2 dönemine kadar neredeyse aşağıya inilmiş. Troya 3, 4, 5 dönemine ait kalıntılar ise Troya höyüğünün yamaçlarında ulaşılabiliyor. Benim çalıştığım dönemlerde, o dönemleri araştırdım. O esnada bölgede de dolaştık, etrafta neler var diye. Orada ziyaret ettiğimizde Maydos Kilisetepe Höyüğü’nü, höyüğün batı kısmında bir kesit var. Kocaman bir profil oluşmuş. Tescil olmadan önce denizi doldurmak için toprak almışlar ve orada çok büyük bir kesit oluşmuş. O kesitte seramiklerden anladığımız kadarıyla 3, 4, 5 dönemlerinden tabakalar var. Bizim asıl ilgilimizi o çekti. Bu Troas bölgesinin kültür mozaiğindeki eksik parçaları Maydos ile tamamlayabiliriz diye düşündük. Ayrıca yine Troya 6 döneminin, yani Homeros’un bize anlattığı merkezi yapılarını; saray, tapınak gibi idari yapıların nasıl olduğunu bilmiyoruz ve Maydos hiç dokunulmamış bir yer. Orada o yapılara ulaşma şansımız vardı. Bu da başka bir yönüydü araştırmamızın. Burası Anadolu yakası karşı taraf Trakya ile bağlantılı. Bu yüzden Trakya ile bağlantılı yapılar da olabilir diye düşündük” dedi.
Troya İle İlgili Çağdaş Buluntular Veren Bölgedeki Kazısı Yapılan Tek Yer Maydos
Doç. Dr. Göksel Sazcı “Schliemann elinde İlyada ile kazılar gerçekleştirmeye çalışmış, sonra gelen Blegen daha önceden Ege’de çalışmış. Yani Ege birikimi ile gelmiş oraya. Troya’daki buluntuları Ege dünyasından etkilendiği birikimlerle değerlendirmeye çalışmış. Ardından Korfmann gelmiş ve o da daha önceden Yakın Doğu’da, Van’da Tilkitepe’de, Demirci Höyük’te, Beşikyassıtepe’de, yani Anadolu birikimi ile gelmiş Troya’ya ve buradaki buluntuları Anadolu’dan bakış açısıyla değerlendirmeye çalışmış. Trakya eksik kalmış ve bugüne kadar bölgenin buluntuları hiç, Trakya buluntuları gözünde bulundurarak değerlendirilmemiş. Maydos bize bunu da sundu, Trakya buluntularını da işin içerisine katabileceğiz ve bölgenin prehistorik önemini artık farklı farklı bakış açıları ile değerlendirebileceğiz. Bu imkânı tanıyor bize Maydos. Troya Müzesi’ne de gittiğinizde de Homeros’un İlyada’sı ile bağlayabiliyorsunuz ama Troya’nın mitolojiyi dışarıda bırakıp buluntular ile ilgili Troya ile ilgili çağdaş buluntular veren bölgedeki kazısı yapılan tek yer Maydos, bu açıdan da çok önemli. Bir olayın hikâye kısmı, mitoloji kısmı var ama bir de somut arkeolojik buluntular var. İnsanların yaşadığı, nefes alıp verdiği, aletleri kullandığı buluntular var. Onlarla, çağdaş tek yerleşim bölgesi Troas’ta araştırması yapılan Maydos yerleşmesi. Ulaşabildiğimiz en eski tabakadan itibaren biz Balkanlar’dan, Karadeniz’den buluntulara rastlıyoruz Maydos’ta ve bu buluntular daha sonra artarak devam ediyor. Son Tunç Çağı dediğimiz Troya 6 sonu dönemlerinde Homeros’un bize anlattığı dünyadaki dönemde başlı başına bir ev, bir oda ve Balkan tarzı ile süslü bir yapı, yerleşmenin batı kısmında bu yapı, içerisindeki buluntular Karadeniz bölgesinden Romanya’ya uzanan buluntular ama yerleşmenin ilk kez 2019 kazı sezonunda merkezin küçük bir kısmını kazdık. Merkezi kısmında ise Troya 6 ve 7A’dan bulunan buluntular çıktı. Bu da bize şunu düşündürdü; ışık hep doğudan yükselir prensibini bulundurarak, ticaretin doğudan batıya doğru olduğunu düşündük. Batıdan doğuya doğru da bir ilgi olacağını düşünmemiştik çünkü buluntu yoktu. Ama şimdi biz Romanya’dan bir ailenin geldiğini, kendi zevklerine, inanç sistemine göre evini döşediğini ve bu bölgeye yerleştiğini söyleyecek kadar elimizde buluntu var” diye konuştu.
Maydos’ta Troya’dan Bilmediğimiz İdari, Dini Yapıların Nasıl Olabildiğini Çözeceğiz
Sazcı, ana kayaya ulaşamadıklarını söyleyerek, “Maydos’ta en erken ulaşabildikleri tabakanın Troya 4-5 dönemi ile çağdaş olan tabaka ama daha ana kayaya ulaşamadık. Daha 3-4 metrelik daha dolgumuz var. Bu Troya 2 dönemine kadar inebileceğimizi umut ediyoruz. Bizim yakaladığımız bu ticaretin yoğun olduğu dönem, bir tarafta Troya’da Anadolu’da Troya 6 yerleşmesi var, bir tarafta Maydos yerleşmesi var. Biz de Troya’daki gibi bu döneme ait savunma duvarı tespit ettik. Merkezdeki yapılarla ilgili neler var onları bulmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki yıllarda mutlaka bu doğrultuda devam edeceğiz. Troya’dan bilmediğimiz idari, dini yapıların nasıl olabildiğini çözeceğiz Maydos’ta. 1200’lerde ikinci bir kurak dönem oluyor Doğru Avrupa’da. İkinci kuraklıkta insanlar toplu olarak harekete geçiyorlar. Bunu biz Doğu Akdeniz’de görüyoruz. İnsanlar toplu halde doğuya doğru hareket ediyorlar. Yine bir küresel ısınmanın olduğunu düşünüyoruz ve bu da Troya’da 7A’nın sonuna geldiğini düşünüyoruz. Troya 6’da bir deprem oluyor, kurtulan insanlar mevcut yapıları onararak yerleşime devam ediyorlar. 7A dediğimiz yerleşmeyi oluşturuyorlar. Bu 7A’nın sonunda bir savaş tespit ediyoruz, bir yangın tabakası tespit ediliyor. İçinde sapan taşları, ok uçları, kılıç kabzası parçaları bulunuyor. Bir saldırı neticesinde olduğu anlaşılıyor. Bu da 1080-1200’e denk geliyor, 7B dediğimiz dönem. Bu 7B dediğimiz dönemde, daha önce Troya’da olmayan el yapımı seramikler bulunuyor. Bunların kökenleri de Balkanlar’da var ve bu karakteristik oluyor, bu parmak baskılı kaba seramikler. Anadolu’da ya da Ön Asya’da nerede bu seramik bulunursa deniliyor ki, 1200’lerdeki bu Kavimler Göçü’nün kalıntıları diye düşünülüyor. Ama biz Maydos’ta bu seramiklere, ulaşabildiğimin en erken tabakalardan itibaren rastlıyoruz. Bu insanlar hemen Boğaz’ın karşı tarafındalar ve uzun süre birlikte yaşıyorlar. 1200’lerdeki tahribat Maydos’ta da oluyor. Bu tarihsel süreci biraz daha detaylandırmak gerekecek Maydos’taki buluntulara göre” dedi.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Arkeoloji Bölümü akademisyenlerinden ve Maydos Kilise Tepesi Höyüğü Kazı Başkanı Doç. Dr. Göksel Sazcı, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Balkanlarda çok buluntu var. O kadar çok buluntu var ki onları bir yere bağlayamıyorlar. Anadolu’da o kadar büyük sorun yok. Anadolu kültürlerini, Mezopotamya kültürlerine, Kuzey Suriye kültürleirne bağlamakta sorunlar yaşamıyoruz. Diğer taraftan Ege kronolojisine bağlayabiliyoruz. Maydos öyle bir yerdeki bu Balkanlar’da havada uçuşan buluntuları hem Ege hem Anadolu hem de dolayısıyla Mezopotamya’ya bağlayabiliriz. Onlar içinde çok önemli bir durum. Örneğin, geçen sene Bulgaristan’da bir sempozyuma katıldım. Buluntuları görünce herkes şaşırdı çünkü onlar ellerinde buluntular var ama bağlayamıyorlar. Geçen kazı sezonunda da Bulgaristan’ın önemli arkeologlarından biri ziyarete geldi. Birlikte bir şeyler yapacağız ve bu Balkan kültürlerini Anadolu kültürleri ile birleştirip, onların tarihlemesine yardımcı olacağız. Kendi sınırlarımız içinde kalmamız gerekiyor. Bu buluntuları nasıl bağlayabiliriz, yeni yorumlar getirebilir bu önemli bir konu”
Cuma Deren