Cumhuriyet Savcılığı'na kentte yaşayan bir vatandaşın yaptığı Suç duyurusu gündeme adeta bomba gibi düşmüştü.
Gazeteniz ‘Vitamin’ in 9 Ekim Pazar günü Manşetine taşıdığı o flaş gelişmeye adeta bir yenisi daha eklendi.
Kendisi bir hukukçu ve yazar olan H.T. isimli vatandaşın, Cumhuriyet Savcılığı’ na yaptığı suç duyurusu şikayet dilekçisi dışında, İç İşleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ ne de benzer bir başvuru yaptığı öğrenildi.
Şikayet ve Suç duyurusu sahibi H.T., “Cumhuriyet savcılığına yaptığım suç duyurusu ile bir çok noktada aynı. Fakat 7 bent. Sonuç ve talep bölümleri farklı” diyerek, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ ne yaptığı başvuru hakkında konuştu.
19 Eylül tarihinde Ankara’ ya postalanan ve adresi de Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü olan o başvurunun, Ankara'dan Çanakkale valiliği bünyesindeki OHAL bürosuna gönderildiği, konunun incelendiği alınan bilgiler arasında.
Önce Ankara, Sonra Çanakkale…!
Çanakkale gündeminde yankı uyandıran o suç duyurusundan önce, H.T. isimli vatandaşın bir girişimde daha bulunduğu öğrenildi.
CHP’ li Çanakkale belediye Başkanı Ülgür Gökhan hakkında, Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunan H.T. isimli vatandaşın, bu girişiminden 10 gün önce de Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ nün kapısını çaldığı öğrenildi.
Başkan Gökhan hakkında şikayet dilekçesi yazıp, suç duyurusunda bulunan H.T., “29 Eylül de yaptığım o şikayetten on gün önce de benzer konuların anlatımının yer aldığı dilekçemi İç İşleri Bakanlığı, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ ne postaladım” diye konuştu.
Bu girişiminin ardından, söz konusu başvurusunun Ankara’ dan gerekli inceleme için Çanakkale OHAL bürosuna iletildiğini öğrendiğini de aktaran H.T.;
“Çanakkale OHAL Bürosu’ da, Belediye başkanının OHAL kapsamında alınan KHK'lerin geçerliliğini tanımadığına dair sözlerini incelemeye almış” diye konuştu.
Çanakkale OHAL Bürosu’ na ulaştırıldığını öğrendiğini söylediği başvurusu için konuşan Hukukçu ve yazar Çanakkaleli H.T.;
“Şikayet Olunan kişi, Çanakkale Belediye Başkanı. Dilekçe Konusuna gelince, Bazı Belediyelere kayyum atanması üzerine , özellikle daha önce kardeşlik protokolü imzaladığı Sur Belediyesi açısından atanan kayyumu muhatap kabul etmeyeceğini belirten, bu beyanıyla hükümetçe hukuka uygun olarak alınmış ve yürürlüğe konulmuş bir kararın meşruluğunu tanımadığını belirterek yasalara ve yasal uygulamalara karşı meydan okuyan, sonuçta bu beyanıyla bölücü örgüt yöneticilerinin sözlerine yakınlık arz eden sözler sarf etmiş olan Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan aleyhindeki şikayetlerimi içermektedir.
Şikayet konusunu açıklamak gerekirse; Bilindiği üzere, demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla yürüklükten kaldırmak ve yerine olabildiğince otoriter bir cunta rejimi tesis etmek isteyen 15 Temmuz darbe girişiminin ardından OHAL ( olağanüstü hal ) ilanı kaçınılmaz oldu.
Demokrasiyi güçlendirmek, ülkenin geleceğini güvence altına almak, zor ve tehdit dolu koşulları bir an önce geride bırakmak ve normale dönüşü sağlayabilmek için hızlı kararlar alabilme ve bunları mümkün olan en kısa sürede yürürlüğe koyabilme zorunluluğu doğdu. KHK’ler ( Kanun Hükmündeki Kararnameler ) hükümete bu imkanı veriyor.
OHAL koşullarında da olsa bu KHK’lerin yürürlükteki hukuk düzeni içinde meşruiyete sahip oldukları, bu niteliklerinden dolayı nesnel olarak herkes için kapsayıcı oldukları tartışılmaz” şeklindeki görüşü savundu.
Halen yürürlükteki olağanüstü hal uygulamasının, demokrasiyi, demokratik hukuk düzenini rafa kaldırmadığının altını da çizen H.T.;
“Herkesin bildiği üzere OHAL, Sadece belirli bir süre için bazı kısıtlamalar getirmekle birlikte uzun vadedeki amacı itibariyle demokrasiyi gelecekteki 15 Temmuz benzeri darbe girişimlerine , yanı sıra bölücü ve yıkıcı faaliyetlere karşı güçlendirmeyi , dirençli kılmayı amaçlıyor” şeklindeki düşüncesini de aktardığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ ne gönderdiği şikayet dilekçesinde Belediye Başkanı Gökhan’ ın yerel basında da yer alan açıklamalarını örnekledi.
15 Temmuz demokrasi direnişini izleyen dönemde uzun zamandır yapılması düşünülen , ama çeşitli nedenlerle gerçekleştirilemeyen birliği, bütünlüğü korumaya, ulusal barışı kalıcı kılmaya yönelik tasarrufların da gerçekleştirilmesini sağladığını savunduğu KHK’lere ilişkin görüşüne de yazışmasında yer veren Çanakkaleli H.T.;
“KHK’ larla yapılan işlemlerden biri de bölücü örgüt ile ilişkileri bulunduğuna dair kuvvetli deliller toplanmış olan kimi belediyelere kayyum atanmış olmasıdır.
Bunların çoğunluğu Güneydoğu’daki il ve ilçelerin belediyeleridir” hatırlatması ardından dikkat çeken sözlere de imza attı.
“Bu tutumu maalesef Çanakkale ruhu ile tam bir karşıtlık arz etmektedir”
CHP’ li Belediye Başkanı Gökhan’ı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ ne şikayet eden dilekçesinde H.T.’ nin öne çıkan yazışması şöyle;
“Bir kez daha vurgulamak gerekir ki , KHK bir anayasa hükmüne dayanılarak çıkarıldıkları için her hangi bir meşruiyet sorunu da söz konusu değildir. Gelgelelim, Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan kayyum kararlarının hemen ardından yerel basına verdiği demeçte bu kayyumları muhatap almayacağını belirtmiştir
Çanakkale’ deki yerel gazetelere de yansıyan demecinde “ Kayyum falan bizim muhatabımız değildir “ ifadesini kullanmıştır .
Bu sözün sahibi sıradan bir insan değildir. Şehitler diyarı olarak anılan, bir destana sahne olmuş bir şehrin, Çanakkale’nin belediye başkanıdır.
Ve bu kişi olağanüstü hal koşullarında da alınmış olsa kaynağını yürürlükteki hukuk düzeninden alan bir tasarrufu ( kayyum atama işlemini ) ve bu tasarrufunun sonucunda işbaşına getirilen kayyumu muhatap almayacağını , tanımadığını beyan etmektedir. Bu tutumu maalesef Çanakkale ruhu ile tam bir karşıtlık arz etmektedir”
Bu beyanını birinci çoğul şahıs zamiri kullanarak, “ biz “ diyerek Çanakkale halkı adına yapmaktadır”
MAHALLİ İDARELERE ŞİKAYETTE DE ‘PİLAV’ VURGUSU
H.T.’ nin Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ ne gönderdiği Şikayet dilekçesinde, kamuoyunda sıkça tartışılan ve siyasetçilerin adeta polemiği haline dönüşen bir konu da dikkat çekti.
7 Haziran seçimleri ardından Cumhuriyet meydanında dağıtılan dana etli bulgur pilavi konusu da şikayet dilekçesinde yer buldu.
İşte dilekçede geçen o bölüm;
“Çanakkale halkının çoğunluğu belediye başkanının beyanlarını onaylamamaktadır. Tıpkı daha önce HDP barajı aştığında Cumhuriyet Meydanı’nda “ şükür pilavı” dağıtmasını , tıp kı bölücü örgütle bağları ve ilişkileri konusunda ciddi deliller bulunan Sur Belediyesi ile protokol imzalamasını , bu protokolü tek yanlı olarak fesih etmemedeki ısrarını , demokrasi nöbetlerine katılmama konusunda gösterdiği anlamsız ve yakışıksız inadını , 15 Temmuz direnişinde “ gerici , şeriatçı görüntüler “ bulmasını onaylamadığı gibi “
Çanakkale halkının elbette Sur halkı ile kardeş olduğuna da vurgu yapılan o dilekçede, Çanakkale’ de yaşayan H.T.’ nin dikkat çeken bir başka anlatımı da şöyleydi;
“Çanakkaleliler, bu ülkenin en büyük metropolündeki insanlardan en ücra yerleşimde yaşayanlara kadar herkesi en içten kardeşlik duygularıyla kucaklamaktalar. Çanakkaleliler Türkiye’nin değerlerini paylaşan , bu değerlere hassasiyetle yaklaşan herkese karşı kardeşlik duygularını yüreklerinde taşıyorlar.
Böylesine köklü bağların ve kapsayıcı duyguların protokollerle kayıt altına alınmasına hiç gerek yoktur. Çanakkale Belediyesi kurumsal bir protokol imzalamıştır. Yani , iki belediye arasında yapılmış bir anlaşma söz konusudur. Çanakkaleliler sözleşmenin karşı tarafını oluşturan Sur Belediyesi’nin bölücü örgütle olan bağlarının açığa çıkması ve gündemi gelmesi üzerine bu sözleşmenin feshedilmesini talep ediyorlar. Sur halkıyla kardeşlikleri elbette bakidir ve söz konusu protokolden bağımsızdır”
Vitamin gazetesine özel konuşan, kendisi aynı zamanda bir hukukçu ve yazar olan H.T.;
“Çanakkale Belediye Başkanı’nın atanan kayyumları tanımadığını ve muhatap kabul etmediğini söylemesi aslında tekil bir olay değildir ve tek başına ele alınmamalıdır. Daha önce HDP için “şükür pilavı” dağıtması, bundan dolayı pişmanlık duymadığını ve tekrar yapabileceğini söylemesi, Çanakkale halkından gelen tepkilere rağmen Sur Belediyesi ile imzalamış olduğu protokolü fesih etmemesi, 15 Temmuz Demokrasi direnişin hemen ardından üç gün sonra yaptığı basın toplantısında “ kutlanacak bir şey yok “ “ abartıya gerek yok “ sözlerini sarf etmesi, yine aynı toplantıda direniş esnasında bazı “ gerici , şeriatçı görüntüler” oluştuğunu belirterek şehit ve gazilerimizi aşağılaması.
Bunların hepsi bir zincirin birbirine eklemlenmiş halkalarını oluşturmakta ve birlikte ele alınıp değerlendirmeyi gerektirmektedir”
Erdem Sürek