Ege Üniversitesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burcu Özbaran, yeme bozukluğu hastalıklarına ilişkin konuştu. Son dönemde anoreksiyayla sıklıkla karşılaştıklarını belirterek, yeme bozukluklarının geniş bir alan olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Burcu Özbaran, "Özellikle çocuklarda ve gençlerde görüyoruz. Buna depresyon, kaygı bozuklukları ve takıntılar eşlik edebiliyor. 'Bulimia' ve 'tıkınırcasına yeme' gibi çeşitli yeme bozuklukları mevcut. Ancak en ciddi olan ve izlenmesi gereken anoreksiya nervozadır. Genelde kız çocuklarında görülüyor. Ciddi kilo kayıpları görülüyor. Görülme yaşı 10 yaşa kadar indi. Anoreksiya olan çocuklar yemeyi reddediyor, beden algılarında bozukluklar oluyor. Kendisini şişman hissetme, beden yapısından memnun olmama durumu oluşuyor. Rejim yapmaya başlanıyor. Bu rejim bilinçli ve sağlıklı yapılmıyor. Kısıtlayıcı yeme yani az yeme günde 1000 kalorinin altında yeme gibi, ciddi bedensel uğraş şeklinde zayıflamaya çalışılıyor" diye konuştu.
BELİRTİLERE DİKKAT
Aileleri belirtilere karşı uyaran Prof. Dr. Özbaran, "Beden görünümüyle aşırı ilgilenme, şişman olduğunu düşünme ve zayıflama isteği, giderek yavaş yavaş kilo kaybı. Yemekten uzaklaşma, aslında akılda yemek olmasına rağmen öğünleri atlama ve miktarı azaltma gibi belirtilere dikkat etmek gerekiyor" dedi.
Çocukların aşırı zayıflık eğilimine girme nedenine de değinen Prof. Dr. Özbaran, "Bu psikiyatrik bir hastalık. Genetik kökenleri de var. Çevresel nedenleri de bulunuyor. Kız çocuklarda daha çok görülüyor. Mükemmeliyetçi olmak, takıntılı özelliklere sahip olmak, geçmişte bir obezitenin olması gibi risk faktörleri bulunmakta. Bu nedenle biz obeziteyi de anoreksiya için bir risk faktörü olarak görüyoruz. Obezite de istediğimiz bir şey değil. Pandemide hareketsiz kalma sonucu obez gençleri sık görür olduk. Anoreksiyanın en büyük tehlikesi ölüm. Giderek kilo kaybıyla beraber az beslenmeyle vücutta etkilenmeler oluyor. Kalp ritminde bozukluklar, kabızlık. Hipotansiyon dediğimiz tansiyon düşüklüğü, aritmi dediğimiz kalp ritim bozukluğuna bağlı ani kalp durmaları. Bunlar ölümcül seyredebiliyor" dedi.
'AİLELER TAKİP ETMELİLER'
Ailelerin çocuklarını takip etmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özbaran, şöyle devam etti:
"Anoreksiyayı temelde şöyle alabiliriz. İçsel sıkıntılarımızı, bedene yansıtma hastalığı diyebiliriz. O yüzden ne kadar söze dökme, duyguları paylaşma, duyguların farkında olmayla ilgili çocuğun sorunu az olursa; o kadar çok, bedene yansıtmaz. Şunu kaçırmamak lazım, bazen depresyon eşlik edebiliyor. Takıntı hastalığı eşlik edebiliyor. Çocuklukta tek bir tanı azdır genelde. Eş tanılar sıktır. Mesela anoreksiyayla birlikte depresyon, anoreksiyayla takıntı gözükebiliyor. Aileler psikiyatrik belirtilere tanıdık olmalı. Kilo kaybının altında psikiyatrik bir şey var mı diye düşünülmeli ve takip etmeliler" dedi.