Basında geçtiğimiz günlerde yaşanan bir vakayı akla getiren bu durum, Bolayırlılara;
“Benzetmek elbette alakasız olacak ama, Nameztepe’ de bir asrı aşkın süredir yer alan Mihrabiye taşının esrarengiz şekilde kayboluşu, İstanbul Kadıköy’deki Tombili vakasını anımsatmadı değil” değerlendirmesini yaptırdı.
Rumeli Fethini gerçekleştiren Gazi Süleyman paşa ve emrindeki komutanların, Fetih namazı kıldıkları o noktayı gösterir Mihrab taşı, 101 yıl önce Çanakkale savaşları sırasında bir Osmanlı subayınca hazırlanıp bölgeye dikilmiş, tarihi bu noktayı adeta tescilletmişti.
101 Yıldır Duruyordu,
Bir Gün Ansızın Kayboldu…
Gelibolu yarımadasında esrarengiz şekilde kayıplara karışan Mihrabiye taşı adeta gündem oldu.
Rumeliyi Fetih eden Gazi Süleyman Paşa ve beraberindeki 40 kişinin fetih namazı kıldıkları o tarihi Namaz tepe bölgesinde dikili bulunan taş’ ın esrarengiz şekilde ortadan kayboluşuna yörenin yaşayanları da bir anlam veremedi.
Bolayırlılar, İstanbul Kadıköyde çalınan Tombili isimli kedinin heykelinin gündemde uzun süre kaldığına değinirken,
“Tarihimizin önemli bir kesitine anlatır o taş nerede?” diye sordu.
Bolayırlılar, İstanbul Kadıköy yaşayanlarının çok sevdiği kedi Tombili’ nin hayatını kaybetmesi ardından heykelini yaptırdıklarını TV haberlerinde izlediklerini, heykelin kaybolmasının da Türkiye gündemine oturduğuna vurgu yapıp;
“Tombili kedinin kaldırım taşında verdiği pozunun fenomen haline geldiğini herkes hatırlar.
Şişman kedi Tombili’nin bir patisinde takılı tespih, diğer patisinin yanında da çay bardaklı pozunu sosyal medyada neredeyse paylaşmayanda kalmamıştı” diye konuştular.
Böbrek yetmezliğinden ölen Tombili’nin, Change.org’da heykelinin yapılması için düzenlenen kampanyaya 17 bin imza atıldığını, Kabadayı vari pozlarıyla sosyal medyada binlerce caps yapılan Tombili’nin heykelinin yapılması talebine olumlu yanıt veren Kadıköy Belediyesi ‘ nin de çalışmalara başlayıp, heykeltıraş Seval Şahin’e bu gövrevci verdiğinin de bilenen detaylardan olduğunu anlatan Bolayırlılar;
“Osmanlı ve İslam tarihi açısından da oldukça önemli bir bölgeyi tescilleyen Mihrabiye taşı ise, sadece bölge ziyaretlerindekilerin meraklanıp araştırması ile bilgi alabildikleri bir ayrıntıydı.
Bir çok tarihçi ve araştırmacının bu konuyu anlatır çalışmalarında, Mihrabiye taşının önemi anlatılmakta.
Emekli öğretmen Ahmet Tuna’ nın ‘Söğüt’ ten, Çanakkale’ ye’ isimli kitabında da bu taşın önemi dile getirilmekte.
Kaybolan Tombili heykeli için medyada onlarca haber yapıldı. Tarihimizin anlatımı, gelecek nesillere aktarımı açısından oldukça önemli Mihrabiye taşı için medya suskun kalmamalı” diye yakındı.
KAYIP MİHRABİYE TAŞI
Bir tarafında Hicri 1329, bir tarafında 1331 yazmaktaydı. Mihrab taşının ön yüzünde Camilerimizde Mihrabların üzerinde yazan Kuran-ı Kerim ayeti; ”Külleme dehale aleyhe Zekeriyyelmihrab” Arka yüzünde de ay yıldız ile gazi Süleyman paşa ve arkadaşlarının burada namaz kıldıklarını belirten Osmanlıca yazılar bulunmaktaydı.
OSMANLI TARİHİNDE NAMAZTEPE ANLATIMI
1355 yılının Temmuz Ağustos ayları hasat zamanıydı. Gazi Süleyman paşa yanında Dobrucalı Ece Yakub, Karasili Hacı İlbey, Avronos Mehmet, Gazi Fazıl, kendi silah arkadaşlarından Lala Şahin, Abdurrahman ve Kara Hasan gibi kumandanlar bulunduğu halde bir gece ansızın Çimbi Kalesinin olduğu bölgenin Boğaza bakan bölümünde Namaztepe bölgesine subay ve kumandan(Haritacı, Bilim Adamı, Din Alimi vs. 40 kişi iki araca (Sala) binmişlerdi. Tarihlerde söylenmiş olan Sal efsanesi işte bu gece hareketine aittir. Sonradan yazılmış olan destani bir manzumede ise;
‘Velayet gösterip halka suya seccade salmışsın,
Yakasın Rumelini desti takva ile almışsın.
Akdenizi geçmişiz biz bir iki Sal ile,
Himmeti merdan ile kayıptan irsal ile’ diye geçmekte.
Gazi Süleyman Paşa ve arkadaşlarından oluşan bu kırk Osmanlı yiğidinin, Gelibolunun Bolayır Beldesinin 10 km boğaz tarafında bulunan Lapseki ve Çardak bölgesini gören (Anadolu Yakasını) tepede ilk Namazlarını kıldıkları yerde o günün hatırasına, orada namaz kılanların, ‘Avrupa yakasında ilk namazın kılındığı yer’ vurgusu yapılarak hazırladığı Mihrab taşı da, Çanakkale savaşları döneminde bir Osmanlı subayınca hazırlatılmıştı.
MİHRABİYE TAŞININ HAZIRLANIŞINA ÖZEL DETAYLAR
18 Mart 1918 Yeni Mecmua Çanakkale Özel Sayısı’nda yer alan ve Mehmet Ziya imzasıyla yayımlanan Namaz tepe ye ilişkin o düşünce;
“Başta Şehzade Süleyman Paşa olmak üzere Evrenos, Ece, (Ece Bey, Eceabata ismini veren komutan) Fazıl ve Hacı İlbeylerle otuz dokuz veya seksen kişide ibaret bulunan fedakar birliklerin bir gece iki salla karşı yakaya geçmeleri Aydıncık yakınlarından gerçekleşmişti. Geçmiş samanlarda adı Cyzicus olan (Kapıdağı) Aydıncık iskelesinin Bizans devleti zamanında da şöhreti vardı.
Mücahit gazilerin kutsal Anadolu topraklarından Rumeliye geçtikleri zaman Bolayır iskelesinin yakınlarında bir tepede bir vakit Namazı kılmışlar, oraya kurtuluş ve zaferimizin rehberi olan kutsal tuğ ve alemi çekmişlerdi.
İşte bu tepe bu gün Namaztepe diye bilinmektedir. Pek şanlı bir tarihi hatırayı canlandıran bu tepede, o hatırayı ilan edecek maddi hiçbir belirti bulunmamasına yüzbinlerce teessüf ederiz.
Nedir bizdeki bu kayıtsızlık? Ne geçmişimizi biliriz, ne geleceğimizi düşünürüz…
Gerçi bu gaza ümmetin temiz kalplerinde yüce bir şekilde kazınmıştır. Geçmişini geleceklerini sevenler bu kıyılardan geçerken saygı ve hürmetle başlarını eğerler. Bu hürmet duygusunun ortaya konulması ve özellikle gelecek nesillere sonsuza kadar kalması için o kutsal tepeye bir anıt dikilmesi çok gerekli bir MİLLİ GÖREVDİR.
Oraya dikilecek bir anıt Şehzade Süleyman Paşa ile beraberinde Rumeliye geçmiş ve isimleri hafızalarımızda saklı olan mücahitlerin isimlerini dikilecek anıt üzerine yazmanın gereğini bundan birkaç sene önce Osmanlı Donanma Cemiyetinin Başkanı ve saygıdeğer Milletvekilimiz Şefik Beye sunduğum bir notta belirtmiştim. Daha sonra söz konusu dernek Bolayıra kadar bir heyet göndererek yüce Şehzadenin kabri başında saygı töreni yaptığı zaman bu teklifimi tekrarlamıştım.
Rumelideki varlığımızın başlangıç tarihi olan bu tepeye Edirnekapı dışında inşası düşünülen Şehitlik namazgahı (mihrap) gibi, daha sağlam ve muazzam bir namazgah inşaası, resmi ve kutsal günlerde namazgahın giriş kapısı üzerine al sancağımızın dikilmesiyle herkesin yöneldiği bir HEYBET VE ASALET MERKEZİ olmasının sağlanması hususunu vatansever Harbiye ve Bahriye Nezaretlerinden rica ederim.
Çanakkale savunması, tanıyan, tanımayan herkesin övüncüdür. Düşmanında övgüyle söz ettiği 18 Mart Osmanlıların kendilerine atalarından miras kalan kahramanlık ve cesaretlerinin her türlü tarif ve tanımlamanın üstünde bir tecellisi, milli gayretin göz kamaştırıcı bir görüntüsüdür. Türk; Din ve Milletini; namus ve ülkesini savunmak yolunda kendisini feda etmek için yaratılmış silahlı bir millettir”
Erdem Sürek