Sağlık

Tanılar Şans Eseri Konuluyor, İlaçla Tedavisi Yok

Hayati risk oluşturan Aort Anevrizması ile  ilgili Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Selim İsbir konu hakkında bilgiler verdi.  Prof. Dr. İsbir,  Anevrizmanın hayati risk taşıdığını,  başka teşhisler için yapılan tetkiklerle tesadüfen tanıların konulduğunu ve ilaçla tedavisinin olmadığını b

 Aort damarı kalbimizden çıkan ve tüm vücudumuza kanı dağıtan ana damarımızdır. Aslında çok önemli bir organımızdır. Aortun en önemli hastalığı “Aort Anevrizması” adını verdiğimiz Aort damarı genişlemesidir. Hastalık daha çok sigara içen erkeklerde görülmektedir. Ayrıca yüksek tansiyon da aort anevrizmalarının oluşumunda en önemli risk faktörleri arasında yer almaktadır.   Aort Anevrizması sinsi seyreden ve çoğunlukla belirti vermeyen hayatı tehdit eden çok ciddi bir hastalıktır. Karın boşluğu içerisinde aort damarının genişlemesi “ Abdominal Aort Anevrizması” adını alır. Eğer bu genişleme göğüs boşluğu içinde aort damarının hemen kalpten çıktığı noktadan başlar ise “Çıkan Aort Anevrizması” adını alır. 
Hastalık Kimlerde Daha Sık Görülmekte Ve Belirtileri Nelerdir ?
Sigara içen, 60 yaş üstü, yüksek tansiyon hastası olan erkeklerde daha sık görülmektedir. Tanı sıklıkla başka bir sebeple yapılan tetkikler sırasında şans eseri konulmaktadır. Zira ülkemizde bu hastalığa yönelik bir tarama programı bulunmamaktadır.  Nasıl Tanı Koyarız ?  Tanı koymak aslında çok basittir. Göğüs başlığı içindeki anevrizmalarda ekokardiyografi karın boşluğu içerisindeki anevrizmalarda ise ultrasonografi tanı koydurucudur. Esas tanı ise tomografi ile konulmaktadır.
Hastalık Ne Gibi Sonuçlar Doğurabilmektedir ?
Hastalığın en önemli sonucu damarın belli bir çapa ulaştığında patlamasıdır. “Rüptür” adını verdiğimiz bu olayda ölüm şansı yüksektir. O nedenle hastalığın bu noktaya gelmeden tedavi edilmesi gerekmektedir. Genellikle bu oran damar çapı 5 cm ve üzerine çıktığında artmaktadır. Dolayısıyla bu anevrizmaların takibi ve müdahale sınırına geldiğinde ise tedavisi anevrizmanın beklenmedik bir şekilde yırtılmasının önüne geçmek açısından büyük önem taşımaktadır.
Hastalığın Önlenmesi Mümkün Mü ?
Hastalık daha çok sigara içen, yüksek tansiyonu olan ve ailesinde anevrizma hastalığı olan kişilerde görülmektedir. Kısaca kalp ve damar hastalıkları açısından  genel risk faktörleri olarak tanımladığımız bu faktörlerden sigara ve yüksek tansiyon kontrol altına alınabilecek faktörlerdir. İnsanın genetik yapısı ise değiştirilemez. Öte yandan hastalığın ilaçla tedavisi mümkün değildir. 
Tedavisi Nasıl Yapılır?
 
Anevrizmanın yerine göre tedavi seçenekleri de değişmektedir. Anevrizma göğüs boşluğunda kalpten hemen çıkış noktasından başlıyor ise bu anevrizmalarda tek seçenek açık ameliyat yöntemi ile genişlemiş olan kısmın çıkarılıp yerine bir suni damar konulmasıdır. Öte yandan göğüs boşluğunda kalpten uzak bölgedeki anevrizmalar ve karın boşluğundaki anevrizmalarda ise günümüzde kasık bölgesinden yapılan ufak kesilerle damar içerisine yerleştirilen bir stentlere bırakmıştır. Kısaca Endovasküler tamir  adını verdiğimiz bu yöntem hasta açısından büyük rahatlık sağlamıştır. Eskiden açık cerrahi ile yapılan ameliyatlarda hastalar 1-2 gün süre ile yoğun bakım ünitesinde ve sonrasında değişen şartlara bağlı olarak 5-7 gün süre ile hastanede kalırlardı. Açık cerrahide, kanama dolayısıyla kan kullanımı, enfeksiyon oranları oldukça yüksekti. Ayrıca hastaların normal hayatlarına dönmeleri her şey yolunda giderse 1, 1.5 aylık bir süreci içermekteydi. Endovasküler tamir yönteminde ise hastalar 1-2 gün içerisinde hastaneden taburcu olabilmekte ve sonrasında yaklaşık 1 hafta içerisinde normal yaşamlarına dönebilmektedir. Ayrıca kan kullanımı ve enfeksiyon oranları açık cerrahi yöntemle karşılaştırıldığında yok denecek kadar azdır.Ancak bu yöntem her abdominal aort anevrizması hastası için uygun olmayabilir. Bu durumda eski yöntemle tedavi yapılmalıdır. 
Prof. Dr. Selim İsbir,''Aort ameliyatlarında son yılların en önemli yeniliği “ Endovasküler” tamirdir. Aort anevrizmaları kalp ameliyatları içerisinde kanama riski en yüksek olan ameliyatlardır. Ayrıca aort damarından beyin ve iç organlarımıza giden diğer damarlar nedeniyle bu ameliyatlar sırasında felç ve diğer organlarda yeni sorunların ortaya çıkması ihtimali yüksektir. Endovasküler tamir ise bu sorunları minimal düzeye indirgemiştir.  Endovasküler tamir dediğimiz yöntemde içi polyester yada PTFE adı verilen özel yapıdaki bir kumaşla kaplı olan bir stent kasıktan bir kateter yardımı ile anevrizmanın içine yerleştirilmekte ve böylece anevrizmayı devre dışı bırakmaktadır. Aort anevrizmalarında, anevrizmanın bulunduğu bölgeye göre değişik endovasküler girişimler yapılabilmektedir. İşlemin özel donanıma sahip ameliyathanelerde yapılması gerekmektedir. Hibrid ameliyathane adı verilen bu mekanlar, hastanelerin ameliyathane birimleri içerisinde aynı zamanda “anjiyografi” işlemininde yapılabildiği özel mekanlardır. Oldukça pahalı bir yatırım olduğundan her hastanede bulunmamaktadır.  Endovasküler tamir, Aorttan çıkan,  beyin ve iç organlarımıza giden damarlar nedeniyle her hasta için uygun olmayabilir. Bu durumda hibrid ameliyathanelerde gerçekleştirilen açık ameliyatlarla kombine endovasküler tamirler, klasik ameliyatlara oranla daha iyi sonuçlarla gerçekleştirilebilme şansına sahiptir.'' dedi. 
Haber Merkezi