Suyun önemine dikkat çeken Odabaşı “ Yangınlar başta olmak üzere insanın gücünün yetmeyeceği, doğal afetler meydana getirebilir” dedi. Çanakkale’deki endemik türlerini araştırarak literatüre kazandıran bilim insanlarından biri olan ve yürüttüğü projeleri ile Canlıların türlerini ortaya çıkaran ÇOMÜ Deniz Teknolojileri Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Öğr. Üyesi Serpil Odabaşı, ÇOMÜ TV’de yayınlanan Deniz ve Yaşam Programına katıldı. İklim değişikliği ile birlikte türlerde yaşanan azalma ve küresel çapta yok olan endemik türlerin de konuşulduğu programda önemli bilgiler veren Doç. Dr. Odabaşı “Su hepimiz için vazgeçilmez bir şey. Yani su varsa hayat var. Bunu hepimiz hayatımızın en başından beri biliyoruz. Bir insan vücudunun bile yüzde 65’in su olduğunun farkındayız. Dolayısıyla su kaynaklarımız ve su çok önemli. Biz insanoğlu maalesef suyumuzu çok hoyratça kullanıyoruz evet bir hidrolojik döngü var, su hiçbir zaman kaybolmuyor, buharlaşmayla, yağışlarla tekrar yeryüzüne geri dönüyor diyoruz ama yeryüzündeki geri dönen suyun kalitesi çok önemli. Günden güne biz insanoğlu sularımızı kirlettiğimizde sanayi, endüstrileşmeden sonra insan faaliyetleri kaynaklı tarımsal sulamalarda özellikle çok büyük bir yer kaplıyor çünkü. Suyun kullanım alanı yüzde 72 civarı tarım sektöründe harcanıyor. Dolayısıyla suyumuzun kıymetini bilmemiz gerekiyor. Evet su hiçbir yere kaybolmuyor ama kalitesi bozulduğunda biz yeterli su kaynağına ulaşamıyoruz. Bu da hepimiz için çok büyük sıkıntı ileriki dönemlerde” dedi.
Suyu Dikkatli Kullanmamız Gerekiyor
Özellikle 2030’lu yıllarda Ülkemizin su sıkıntısı yaşayacağını uzmanların öngördüğünü belirten ve su kaynaklarının dikkatli kullanılması gerektiğine vurgu yapan Doç. Dr. Serpil Odabaşı “Özellikle iki bin otuz yılından sonra çok ciddi birsu sıkıntısına doğru gittiğini ülkemizin uzmanları öngörüyor. Denizlerimiz de var ancak insanların kullanabileceği ve içilebileceği bir su kaynağı değil. Dünyamıza baktığımızda genel anlamda 1.4 milyar kilometreküp su potansiyeli var dünyada. Bunun yüzde 97’si denizlerde. Geri kalan yüzde 2.6 tatlı su kalıyor. Ama bu tatlı suyunda yaklaşık yüzde 3’lük kısmın yüzde 68’i de buzullarda. Yine insan oğlunun ulaşamadığı kullanılabilir bir su kütlesinden bahsetmiyoruz. Dolayısıyla biz insanların veya diğer ekolojik biyotadaki biyotayı oluşturan canlıların ihtiyacı olan kullanılabileceği su ancak dünyadaki su, su miktarının binde üçü kadarını kullanabiliyoruz. Dolayısıyla bu kadar sınırlı bir su kaynağımızı çok daha dikkatli kullanmamız gerekiyor” dedi.
2000 Yılından Bu Yana Türkiye’nin Suyu Üçte Bir Azalmış
Yaşanan iklim değişikliği ile Türkiye’deki su miktarının üçte bir azaldığına ve su kaybının devam ettiğine dikkat çeken Doç. Dr. Serpil Odabaşı “Suya erişim noktasına biz evet Türkiye'de diyoruz ki ‘ üç tarafımız denizlerle çevrili, su zenginiyiz’ diye düşünebiliriz ama öyle bir şey söz konusu değil. Çünkü Türkiye Akdeniz Havzası'nda yarı kurak iklime sahip. Dolayısıyla özellikle son yıllarda ülkemizde aşırı yağışlar, zamansız yağışlar, yağış miktarındaki aşırılıklar ya da hiç yağmaması gibi çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Yani yaz sıcaklıklarının çok ciddi oranda artması aslında iklim değişikliğinin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Dünyada baktığımızda aslında biz şu an evet bir su kıtlığı yaşamıyoruz ama şu anda su kıtlığı yaşayan çok fazla insan var. Birkaç örnek vermek gerekirse dünyada yaklaşık 1,5 milyar insan şu anda yeterli içme suyundan yoksun yaşıyor. Mesela Afrika ve Asya ülkelerine baktığınızda, 20 litrelik bir suyu evine getirebilmek için bir aile 6 kilometrelik yol kat etmek zorunda. Yani biz şu anda evet çeşmemizi açtığımızda bir suya ulaşıyoruz ama 2000 yılından günümüze baktığımızda Türkiye'de de yıllık başına düşen Kullanabilir su miktarımız üçte bir oranında azalmış. 2000 yılındaki istatistiklere baktığımızda yaklaşık bin 650 metreküp yılda kişi başı düşen kullanılabilen su miktarı. Ama 2023 yılına geldiğimizde bu rakam maalesef bin 110 metreküpe düşmüş durumda. Yani yaklaşık üçte bir oranında su kaybetmişiz. Bunun farkına varmamız gerekiyor. Bu iklim değişikliğinin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Su Tasarrufu İle Tüm İnsanların Hakkını Gözetlememiz Gerekiyor
Doç. Dr. Serpil Odabaşı “Su ayak izi bir ürün veya bir malın üretilen bir ürünün üretim aşamasını, bize ulaşana kadar harcanan tatlı su miktarını aslında ifade ediyor. Mesela bir bardak süt üretilebilmesi için 200 litre tatlı su kullanıyor. Buna soframıza gelinceye kadar taşınması da dahil. Yani bütün üretimden tam tüketime kadar. Mesela bir fincan çaya baktığınızda 35 litre su harcanıyor. Bir kilo dana etinin soframıza gelmesi için harcanan su miktarı 15ton. Yani dolayısıyla gıdalarımızı tüketirken bunun için harcanan insan gücü emeğinin dışında, onları sadece su olarak baktığımızda çok ciddi bir milli servet kaybediyoruz. Yani dünyada hepimizin hakkı olan bir şeyden bahsediyoruz. Çünkü temiz suya ulaşmak her insanın en doğal hakkı. Dolayısıyla bir şey tüketirken sadece kendi hakkımız değil, diğer insanların hakkını da gözetmemiz gerekiyor. Yani su israfı veya gıda israfı aslında tam da bu noktada çok önemli” dedi.
Değişen İklim Beraberinde Ölüm ve Yıkımları Getirebiliyor
Doç. Dr. Serpil Odabaşı “İklim değişikliği dediğimizde ne anlama geliyor? Yani iklim değişikliği bizim için ortamda ne oluşturuyor? Yaygın açlık demek oluyor. Çünkü kuraklık olduğunda tarımsal ürünlere de ulaşamıyorsunuz. Dolayısıyla bir kuraklık söz konusu olduğunda kuraklık sonucunda da yaygın açlık. Hiçbir şey dünyada birbirinden bağımsız değil. Dolayısıyla bir sonraki adımı yine kendimiz artı ya da eksi yönde etkiliyoruz. Daha sık görülen aşırı hava olayları, aşırı yağışlar, 40 derecenin üzerine çıkan sıcaklılklar üretimi de etkiliyor. Çanakkale’de de gördük mesela zeytin üretiminin azalması bire bir yaşadığımız olaylardan biri. Dolayısıyla bu Tamamen ekonomiye yansıdı. Yangınlar başta olmak üzere insanın gücünün yetmeyeceği, doğal afetler ve gerçekten insanı korkutan şeyler. Yani gelecekle ilgili sizi üzen şeyler, yani bir sonraki nesilleri kaygılandıran şeyler. Altyapı yıkımları, sıcaklık kaynaklı ölümler, özellikle ilerleyen yaşlarda, aşırı sıcaklardan, tansiyon, şeker hastası, insanların can kayıpları söz konusu, böcek salgınları olabiliyor. Çünkü bir ekolojik sıcaklık değişiminde ortamın normal olması gereken ekolojik olayların tamamen tersine yönde ilerleyebiliyor. Ortamda dominans yani baskınlık meydana gelebiliyor, yok olmalar meydana gelebiliyor” dedi.
Su Verimliliği İçin Bize Önemli Görevler Düşüyor
Doç. Dr. Serpil Odabaşı “Günümüze baktığımızda 0,8 derece bir sıcaklık artışı görüyoruz. Sera gazı etkisi dediğimiz karbondioksitten kaynaklanıyor. Karbondioksit emisyonundan kaynaklanan bu etkiyi azaltmak için yıllar önce parfüm kullanmayın diyorduk. Ama aslında ilk baktığımızda fosil yakıt Kullanımını minimum düzeye indirmesi gerekiyor. Yani dünya geneline artık temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması. Bununla ilgili güzel Şeyler yapılıyor ama iklim değişikliğinin hayatımızı değiştirdiği bir gerçek ve sıfır noktasına dönemeyeceğimiz gerçek. Bize de kişisel anlamda çok fazla görevler düşüyor. Ülkemizinde iklim değişikliği ile ilgili gelişmeler var. Özellikle Tarım ve Orman Bakanlığının işte Çevre Şehircilik iklim değişikliği bakanlığının Ticaret Bakanlığı'nın çok ciddi önemli çalışmaları ve eylem planları var. 11. kalkınma planında da bu karşımıza çıkıyor. 20 Aralık 2023’te Sayın İbrahim Yumaklı'nın katılımıyla su kurulu toplantısı yapıldı ve kurul kuruldu. Bu kurulda güncel, güzel çalışmalar yapılıyor. Daha güzel şeylerin yapılması adına da güzel işler olacağını düşünüyorum. Bu konuda bizler ve üniversitedeki akademisyen hocalarımıza da çok ciddi görevler düştüğüne inanıyorum. Bu yılın su verimliliği seferberliği ilan edildi. o kapsamda okul projelerinde öğrencilere ulaştırılması önem arz ediyor ve gerçekten de güzel çalışmalar, güzel projeler var” dedi.
Cuma Deren