ÇOMÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı Deprem Araştırma Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Tolga Bekler, ÇOMÜ TV Kampüste FM ortak yayınında Depremi ve Çanakkale deprem gerçeklerini bir kez daha hatırlattı. Çanakkale’nin bir ovakent olduğunu bir kez daha hatırlatan ve depreme karşı Çanakkale’nin en yumuşak karnının zemin olduğunu belirterek, Esenler de dahil olmak üzere güvenli alanın olmadığını belirtti. Prof. Dr. Bekler, yönetimlere de seslenerek, tarımın yapıldığı alanların imara ve yerleşime açılmasından vaz geçilmesi gerektiğini belirtti. Bekler “Çanakkale bu saatten sonra genişlemeyi düşünülüyorsa yöneticilerimizden istirham ediyorum lütfen artık ovakentlerde yerleşmeyi bıraksınlar” dedi.
ÇOMÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı Deprem Araştırma Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Tolga Bekler “ Biga Yarımadası'nda belli fayların ortalama 70 ila 300 yıllık dönem içerisinde yıkıcı diye tabir ettiğimiz 6.5 büyüklüğünün üzerindeki depremleri ürettiğini görüyoruz Tabii daha detaylı çalışma yapabilmek içindaha fazla veriye de ihtiyacımız var. Bu verinin en önemli aşaması da ister istemez yapılacak olan çalışmaların etkinliği. Üniversitemiz bu bakımdan çok ciddi bir atılım gerçekleştirdi. TÜBİTAK tarafından desteklenen ve 18 üniversitenin de katıldığı Türkiye Diri Fylarının faaliyet özelliklerin belirlenmesi. Bizim de paydaşı olduğumuz bir çalışma. Peki bu çalışmada ne yapılacak? Yakın dönemde görmediğimiz ama çok daha önceki yıllarda tarihsel dönem içerisinde depremlerin ne kadar sıklıkla meydana geldiğini araştırmak için yapılan çalışmalar. Ancak şu var ki depremler olmaya devam ediyor. Ne kadar olasılık hesapları da yapsanız tanısını koyduğumuz faylar, bu fayların maksimum üreteceği depremler belli olduğundan dolayı iş biraz da fayların üretimi sonucu meydana gelen depremlerden ne kadar ne şekilde etkilenecek olan yapıların durumlarını tartışmaya geliyoruz” dedi.
Amacımız Ölüm Riskini En Aza İndirmek
ÇOMÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı Deprem Araştırma Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Tolga Bekler, deprem riskini azaltmak için yapılan çalışmalara da değindiği açıklamasında “Sadece Çanakkale değil, özellikle de sivil savunma sonrası AFAD'ın kurulmasıyla illerimizde Türkiye'nin tüm illerinde başta merkez olmak üzere taşra teşkilatlarında il risk azaltma planı olarak adı geçen 2020 yılından e günümüze kadar değin çalışmalarda illerin mevcut risk planları ortaya konuldu. Çanakkale'mizde bunlar dahil. Üniversitemizin de paydaş olduğu diğer kamu kurum, kuruluş, STK, özel firmalar da dahil olmak üzere hangi tip tehlikelerimiz var? Nasıl önlem alabiliriz? Kimin elinde hangi donatılar var? Risk değerlendirmesi ne aşamada yapılacak? Bunlarla ilgili iki yıl boyunca çok ciddi bir çalışma yapıldı. Ve bununla ilgili bir rapor hazırlandı. Burada esas amaç bir yol haritasını oluşturabilmek. Bu sadece deprem değil tüm afet türleri için elimizdeki imkanların hangi aşamada sahaya sürüleceği, ne tarafa daha fazla yoğunluk kazandıracağımız, en çok kayıpları nerede yaşayacağımız, müdahalenin şekli vs tüm derdimiz burada riskleri olabildiğince en aza indirgeyebilmek ki bu Bizim için hakikaten Kahramanmaraş ya da benzeri bir depremlerle tekrar karşılaşma durumumuz zaten olacaktır. Bu işin doğası gereği bu olacaktır. Ancak amaç bu kadar büyük bir kaybın önüne geçebilmek” dedi.
Depremler Heyelanları da Tetikleyecek
Çanakkale’nin sadece bir deprem değil aynı zamanda bir heyelan alanı da olduğunu hatırlatan ve olası depremde Çanakkale’de Geliboluü Lapseki ve merkezde heyelanların oluşabileceğini belirten Prof. Dr. Bekler “Afet kavramları içerisindeki birinci kalem deprem oluyor. Ancak depremin dışında da depremle eş güdümlü çalışabilecek ve Çanakkale'de en önemli gördüğümüz bir diğer doğa olayı maalesef heyelanlar. Malum Erzincan bunun çok acı bir örneğini yaşadık. Özellikle de maden araştırmalarında yaşanabilme ihtimali çok yüksek olan bir doğa olayı heyelan. Çanakkale genelinde de nereden bakarsanız hem Gelibolu Yarımadası'nda hem Lapseki Çanakkale, Erenköy bölgesinde aktif heyelanlarımız var. Bunların belirli büyüklükteki depremlerle tekrar aktif hale gelmesi sürecini hızlandırma ihtimalleri çok yüksek. Yani biz bunlara statik dengede kalabilecek olan heyelanlar diyoruz. Bu aşamada hem yağışlar hem jeolojinin oldukça zayıf olması bizim bölgemizde. Bu heyelanları biraz daha aleyhimize şekilde afete dönüşme ihtimalinin yüksek olduğunu göstermekte” dedi.
Yapı Denetimleri ve Kontroller Arttı
Prof. Dr. Tolga Bekler “Depremle mücadelenin miladı 1999 depremleri oldu. 99 depremleri bize o kadar çok şey anlattı ki hem yapıyla ilgili sıkıntılarımızı ortaya koydu, hem uygulama ile ilgili sıkıntılarımızı ortaya koydu. Uygulamadaki eksikliklerimiz ortaya koydu. Bu işin üç temel kaynağı var. Bunlardan bir tanesi bizatihi depremin kendisi. Yani fayın oluşturacağı kuvvetli bir yer hareketi. İkincisi o kuvvetli yer hareketinin etkisinde kalan çalkalanmanın oluştuğu zemin ya da kaya ortamı. Üçüncüsü de tüm bunlardan etkilenecek olan yapı. Zemin etütleri yapıların konuşlandığı ortamların bize özellikle belirlenmesi açısından tanısının konulması açısından çok önemli. Bu bakımdan zemin etütlerinde kullanılan, kullanılacak olan tüm teknikler ciddi anlamda hem üniversitemize danışaraktan hem de özel firmalar tarafından veyahut da kamuda belli çalışan firmalar tarafından bunlar yapılageliyor. Tabi yeterli mi? Değil. Çünkü 2018’de tekrar ele alınıp da Resmi Gazete'de çıkan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği. Yine 2019 zemin ve temel etüt uygulama esaslarına istinaden bu raporlar biraz daha kontrol edilir hale geldi. Daha iyi sonuçlara ulaşmak için daha ciddi yaptırımları oluşmaya başladı. Dolayısıyla bu anlamda yine Çanakkale’miz şansı. Çünkü bunları kontrol edebilecek bölümlerimiz var” dedi
Zemin En Yumuşak Karnımız
Deprem riskinde Çanakkale’nin zeminine yeniden vurgu yapan ÇOMÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı Deprem Araştırma Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Tolga Bekler “Çanakkale Zeminimiz maalesef bizim yumuşak karnımız. Maalesef Çanakkale Ovakent olması, daha önceki dönemlerde tarıma elverişli tarım kenti olmasından kaynaklanan bir bölgeye sahip olması dolayısıyla da bina envanterlerini zorlayacak bir risk faktörü zeminler. Nereden bakarsanız, Çanakkale'nin neresne giderseniz o riskle karşı kalırsınız. Bu bizim deprem kuvvetleri açısından bir dezavantaj. Bunun en güzel yansımasını nerede görürsünüz? İzmir'de dahi yaşanılan depremin etkilerini Çanakkale'de görürsünüz. İstanbul'da ya da Marmara Denizi'nde ya da hatta İç Anadolu Bölgesi'nde meydana gelecek 6.5 ve üzerindeki bir depremde Çanakkale'de hissini çok daha fazla yaşarsınız. Bu tamamıyla zemin problemi” dedi.
Çanakkale’de Hiçbir Yer Güvenli Değil
Prof. Dr. Tolga Bekler, zeminden dolayı Çanakkale’nin hiçbir yerinin güvenli olmadığını belirterek “Çanakkale merkezde öyle pek güvenebileceğimiz bir yer yok. Yani Troya Caddesi üzerinden, Barbaros, Sarıçay, Esenler'e kadar, Esenler de dahil olmak üzere çoğu zaman ‘Esenler biraz daha yüksek kalıyor. Dolayısıyla biraz daha durumumuz iyi mi?’ diye düşündüğümüz oluyor. Hayır, onu söylememiz mümkün değil. Bunun en güzel sınavını maalesef 24 Mayıs 2014’te Gökçeada depreminde yaşadık. Öngörmediğimiz şekilde hem merkezde hem Esenler bölgesinde hafif ve orta hasar oldu. Dolayısıyla işin kabahati esasında pek zeminde değil. Yeteri mühendislik hizmetini almamış gerekli kontrolleri yapılmamış ya da eksik yapılmış binalardan kaynaklanıyor. Neden eden geç kaldık bu soruyu sormak için? Neresi uygundur ya da değildir? Çünkü Çanakkale'nin bulunduğu yer diğer birçok ilde olduğu gibi. Faylara yakın olan yerlerdeki biraz da lojistik avantajından da kaynaklanıyor” dedi.
Ova Kentlerden Vazgeçelim
Çanakkale yapısal açıdan nerenin daha uygun olduğunu sormak için Çanakkalenin yapısını tamamladığından dolayı geç kalındığını belirten Prof. Dr. Tolga Bekle, yöneticilere de seslenerek, tarımın yapıldığı ova kentleri mara açmaktan vazgeçmeleri gerektiğini belirtti. Bekler “Ova kentlerde kurulması. Ben her zaman bunun dezavantajlarından bahsetmeye çalışıyorum. Hatay'da çok fazla yıkıntının olması. Adapazarı'nda çok fazla yıkıntının olması. İzmir Bornova'da çok fazla yıkıntının olması. Dikkat ederseniz buralar Türkiye'nin Elverişli tarım ve verimli tarım arazileri. Ve şimdi siz bu tarım arazilerini yapılaşmaya açtığınızda ben mevcut ya da geçmiş dönemde kimseyi sorgulamıyorum. Ama şehirleşmede günlük politikalarınız yarın öbür gün çok ciddi toplumsal hayatı, genel hayatı etkileyebilecek olumsuzlukları da beraberinde getirecektir. Dolayısıyla Çanakkale'nin artık bu saatten sonra genişleme düşünülüyorsa yöneticilerimiz bunu Kendilerinden istirham ediyorum. Lütfen artık ovakentlerde yerleşmeyi bıraksınlar. Çok daha büyük sorunları beraberinde getireceklerdir. Düşük maliyet gibi gösterilen ya da gösterildiği düşünülen kavramlar çok ama çok daha büyük bütçeyle yarın öbür gün karşımıza çıkacak en önemli geleceğimizi çocuklarımızı ilgilendiren bir sorun hale gelecektir” dedi.
Kentsel Dönüşüm Bir Çözüm Değil
Çanakkale’nin şehirleşme ve bina yapısını da değerlendiren Prof. Dr. Tolga Bekler “Çanakkale çok dar bir alanda kurulmuş bir şehir. Çok fazla genişlemeye belki müsait olmayabilir. Genişlemeye müsait gibi görülen yerlerde yine ova niteliğinde. Bizim zemin diye nitelendirdiğimiz yapı unsurları açısından düşündürücü olan yerler. Dolayısıyla iyileştirilmesi gereken yerler. İyileştirmek demek mühendislik açısından çok maliyetli. Dolayısıyla Çanakkale'nin daha fazla gelişmeye bence yeri olmaması gerekiyor. Mevcudun risklerini nasıl azaltabilirim? Bu sorulara cevap vermek üzere uygulamalara, kentsel dönüşüm bağlamında evet başlandı Çanakkale'de. Birçok yerinde de devam ediliyor. kentsel dönüşüm bir çözüm değil. Ben hiçbir zaman kentsel dönüşümden çok yana olan bir insan değilim. Bu mecburiyetten kaynaklanan bir durum. Biraz daha durumu iyileştirme gibi bir şey söz konusu Kentleri inşa etmek Belediyelerin işi. Bugünün, yarını, bir hafta ,10 gün ya da 10 yıl sonrasını değil. Otuz kırk yıl sonrasını düşünmek durumundalar ki aksi halde Çanakkale'de maalesef bugün bir kanayan yara haline gelen sosyal konutların durumuna düşeriz” dedi.
Cuma Deren