Gündem

Turizme Bayram Dopingi

Bu yaz planları arasına Çanakkale’yi de alan tatilciler, 9 günlük Kurban Bayramı tatilinde adeta Çanakkale’ye akın ettiler.

Otel ve turizm alanlarında rezervasyonların yüzde 90 dolu olduğu bayram tatilinde Çanakkale Turizmine adeta ilaç gibi geldi. 9 günlük tatili ve turizm sezonunu değerlendiren Armağan Aydeğer “Özellikle okul tatillerinin Kurban Bayramına denk gelmesi ile yerli turistlerde de bir hareketlilik gözlemledik” dedi.

Tarihi, doğası ve denizi ile tatilcilerin aradığı tüm özellikleri barındıran Çanakkale’de 9 günlük Bayram tatilinde  yoğunluk üst seviyeye çıktı. Adalar, plajlar, milli parklar ve  özellikle tarihi mekanlar bu yaz  tatilcilerin  gözde yerleri oldu. Okulların tatil edilmesinin de 9 günlük  Kurban  bayramına denk gelmesi nedeni ile özellikle yerli turistler, sahil şehirlerine akın etti. Planlamalarına Çanakkale’yi de dahil eden turistler, bayramda yoğunluk oluşturdu. Şehir Merkezi ve İlçelerde doluluk orano yüzde 90’ın üzerinde gerçekleşti.

 Bayram tatilindeki Çanakkale'de turizm hareketliliğini ve sezonu değerlendiren Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası (ÇTSO) Meclis Başkan Yardımcısı ve Troia Tusan Hotel ve Grand Anzac Hotelleri’nin sahibi Armağan Aydeğer "Bayram tatili Çanakkale genelinde yine ortalamanın üzerinde bir yoğunlukla gerçekleşti. Özellikle Bayramın ikinci günü itibariyle bölgede birçok konaklama tesisi doluya yakın bir duruma gelmiş halde oldu. Tabii diğer taraftan özellikle yaz tatilinin özellikle okul tatilinin, bayram tatiliyle aynı zamanda başlamış olması ve yine birçok sınavların da yine bu dönem diliminde sonlanmış olması nedeniyle özellikle iç pazar tarafında ciddi bir hareketi gözlemledik. Hareketin tabii ağırlık noktası kıyı kesimlerimiz. Yani adalar, Assos ve yine Çanakkale'nin kıyı deniz turizmiyle ilgili olan yerleri bu noktada daha hızlı bir şekilde doluluk sergilediler. Tabii ki şehir merkezine de bunun olumlu yansımasını hep birlikte gördük. Diğer taraftan genel olarak sezonun bütününe baktığımızda 2024 sezonunun olumlu bir şekilde seyredeceğini söyleyebilirim. Çünkü yaklaşık 2020'den sonra ortaya çıkan birkaç tane global ölçekli hadise ülke ve bölge turizmine bu önemli derecede olumsuz etkilemiştir. Bunlardan birincisi  kovid salgını, bir diğeri ise Ukrayna, Rusya ve Orta Doğu'daki savaş haberleriydi. Bu süreçler tabii ki turizmin olumsuz seyrine maalesef etki etti ama artık 2024'te daha pozitif, daha olumlu bir hareket olacağını düşünüyoruz" dedi.

Yıllardır Alamadığımız Talebi Bu Yıl Daha Fazla Aldık

Özellikle Balkan coğrafyasından ve Avrupa ülkelerinden Çanakkale’ye gelen kişi sayısının arttığını belirten Armağan Aydeğer “ Burada sektörün zorlandığı konulardan bir tanesi şudur. Özellikle döviz kurunun geçtiğimiz yılla bugün arasındaki artış farkıyla işletmelerin maliyetlerindeki artış farkları arasındaki makasın açık olması, yani maliyetlerin çok daha büyük bir oranda artarken döviz kurlarının daha düşük bir oranda artmış olması. Burada özellikle yurt dışı pazarlarındaki fiyatların yüksek kalmasına neden olmakta. Bu özellikle yurt dışı ağırlıklı çalışan işletmeler için şu an bir olumsuzluk olarak algılanabilir. Burada önemli olan aslında bu kurun daha dengeli bir hale gelmesi, yani yurt dışındaki Türkiye'nin   hizmete iyi değer fiyatlaması noktasında olması için kurun biraz daha rekabetçi olmasının açıkçası turizm ve işletmeler açısından daha   önemli olduğunu söyleyebilirim. Bunun dışında genel olarak bölgemiz özellikle kıta Avrupası tarafında uzun yıllardır alamadığı misafirlerini bu yıl daha fazla sayıda taleple karşılamaya başladı. İç pazar tarafı bayram sonrasındaki hareketi hep birlikte gözlemleyeceğiz. Çünkü iç pazar biraz daha son dakika hareket eden bir pazar. Ve özellikle   insanların belli bir oranda alım güçlerinin düşmesine bağlı olarak, bu sene  iç pazardaki hareketin biraz daha limitli olabileceğini düşünüyorum. Çünkü insanlar bu noktada öncelikli olarak temel geçim ihtiyaçlarını karşılamak noktasında ağırlık verecekler. Bir de son dönemde özellikle kamp karavan ve benzer tatillerde yine kişilerin biraz daha ekonomik tatil arayışına doğru itmekte. Ama  bölgemiz özellikle yurt içi ve yurt dışından çok sayıda pazarlardan beslendiği için  bunu bir olumsuzluk olarak söylemek pek mümkün değil” dedi.

Önceliğimiz Balkanlar ve Asya Ülkeleri

Yüksek turist profiline sahip Asya Ülkeleri ile Koronavirüs döneminde kopan bağların yeniden kurulması ve Balkan ülkeleri ile ilişkilerin sıkılaştırması ile Turizmde kalitenin arttırılacağının da altını çizen ve Çanakkale Turizminin nasıl şekillenmesi gerektiğine de değinen Armağan  Aydeğer “Geleceğe Dönük olarak  Koronavirüs  sürecinde aksayan Asya pazarları, Orta Doğu, Uzak Doğu pazarlarının güçlendirilmesi, bölgemiz açısından önemli. Yine Avustralya, Yeni Zelanda pazarları bizler için ilerleyen süreçlerde odaklanmamız gereken önemli pazarlar arasında. Balkan coğrafyasında hiçbir zaman pas geçmememiz gerekiyor. Çünkü Balkanlar bizim hem sınır komşumuz, aynı zamanda bölgemizi seven, bilen, bölgeyi gayet iyi tanıyan bir turist profilinin olduğu bir bölge. Dolayısıyla bir iç turizmle bakarsanız aynı kolaylıkta ülkemize ulaşabiliyorlar. Bu kolaylık da bizim için aslında çok büyük bir fırsat üretiyor.   Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Bosna gibi ülkeler içerisinde değerlendirilebilir. Bu nedenle yapacağımız çalışmalarda mutlaka bu ülke en üst sıraya en önceki sıraya koymamız gerekiyor"  dedi.

Turizmin ve Ülkemizin Geleceği Ormanları Korumalıyız

Orman yangınlarına ilişkin de açıklamalarda bulunan Aydeğer, "Yaşanan orman yangınları bölgemiz için ve gelecek  nesiller için çok ciddi bir tehdit oluşturuyor. Çünkü ormanlar  ülkemizin, bölgemizin yaşanılabilir olmasının ayrılmaz parçaları. Dolayısıyla ormanlara özellikle yaz döneminde erişimin sınırlandırılmış olması ve takibinin yapılması çok çok önemli. Hepimiz mangalı seviyoruz ama bu tür etkinliklerin yaz süresi boyunca her ne sebeple olursa olsun yasaklanmış olması, engellenmiş olması özellikle bölgenin korunması açısından çok büyük bir öneme sahip. Vatandaşımızın bu konuda bilinçlendirilmesi çok önemli. Çünkü gördüğümüz kadarıyla ortaya çıkan yangınların neredeyse çok büyük bir çoğunluğu insan kaynaklı yangınlar. Dolayısıyla bu insan kaynağını ortadan kaldırdığımızda zaten sorun büyük oranda kendiliğinden çözülmüş olacak. Çünkü küresel ısınma artık bölgelerdeki iklim değişikliklerini üst seviyeye taşımış durumda ve artık çok daha sıcak, çok daha az nemli bir dönem geçireceğiz.  Biz buna alışmak zorundayız. Alışmazsak sahip olduğumuz varlıklardan o zaman vazgeçmek zorunda kalacağız. Ve bunu belki de sonsuza değin vazgeçmek zorunda kalacağız. Onun için hem bölgemizin hem ülkemizin sürdürülebilir turizmi, sürdürülebilir bir yaşamı için ormanlarımızı çok yüksek bir hassasiyeti korumamız gerekiyor. Bu aslında belki de söyleyeceğim en önemli konu"  dedi.

Doluluk Oranı Yüzde 90 Seviyesinde

Aydeğer, " Tahmini olarak  Yüzde 90 seviyesinde bir doluluktan bahsediyor olabiliriz. Ama hep aynı şeyi söylüyoruz. Bayramlar çok önemli yoğunluk açısından. Ama bunun homojen dağılımı çok daha fazla önemli. Çünkü konaklama tesislerinin yatak sayıları talebe göre değişkenlik göstermiyor. Sabit yatırımlar. Dolayısıyla ertesi gün boş olduğunda bu aslında genel aylık, yıllık doluluklar bir eksi değer olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle bir günün çok aşırı dolması örneğin,  Bayramın ikinci günü yüzde 100 bütün Çanakkale'nin dolu olmuş olması, Çanakkale konaklama ortalamasının çok yükseğe taşımayacaktır. Burada aslında bu işi homojen olarak yıl içerisinde ne kadar o üst seviyede tutarsak o zaman bölgenin Turizmini yükseltmiş olacağız.  Hep söylediğimiz kronik bir nokta var  iki gün, üç gün gibi konaklama sürelerinden kaynaklı bölgenin genel doluluğundaki problemlerden bahsediyoruz. İşte bunun geçiştirmenin tek bir yolu var, bunu yaygın bir hale getirmek. Çünkü şöyle de bir sorun oluyor. Özellikle bayram gibi dönemlerde bölgenin bir taşıma kapasitesi var. Bu kapasitenin çok üzerinde  tatilciler  bölgeye geldiği zaman bu sefer bölgedeki altyapı, üstyapı, buradaki gelen turist ziyaretçinin ihtiyacını karşılamıyor. Bırakın ziyaretçiyi, vatandaşın, yani buranın yerleşik halkının da ihtiyacını karşılamamaya başlıyor. Bu durumda hem halkta memnuniyetsizliğe neden oluyor ki bu da o zaman turizme olan bakış açısını da olumsuz yönde etkiliyor. Diğer taraftan da gelen turist de memnuniyet seviyesi düşmeye başlıyor. Burada yani çok daha fazla ziyaretçi ağırlama hedefimizden daha çok daha kalıcı, daha uzun süreli ve daha sezona yaygın bir turist ağırlama noktasında olmamız çok önemli" dedi.

Önemli Olan Değer

Yunanistan'ın daha ucuz olması sebebiyle birçok vatandaşın Yunanistan'da tatil yapmayı tercih ettiğine yönelik çıkan haberlere yönelik açıklamalarda bulunan Aydeğer, "Burada döviz kurundaki değişim maliyetlerdeki değişimle beraber çalışmadı. Çalışmadığı için de zaten buna bağlı olarak bir işletme buradaki TL bazında fiyatını maliyeti oranında değiştirdiğinde bu sefer döviz bazında çok daha pahalı bir ülke haline gelmeye başladı. Eskiden ucuz imajından hep şikayet ediyorduk. Türkiye ucuz bir destinasyon olmamalı diyorduk ama burada aslında mevzu şu, ucuzluk değil. Burada önemli olan değer. Yani iyi değer. Yani verdiğiniz parayı aldığınız hizmetle ilgili bugün şöyle çok basit örnekleme yapayım. Akdeniz Bölgesi'ni örnek vereyim. Ya da Ege Bölgesi'ni ya da bizim sahil, Asos bölgelerinde ortalama böyle iyi nitelikli bir tesisin o da kahvaltı fiyatları 3-4 bin TL civarında iki kişi. Yani bu akşam yemeğiyle eklendiğinde 5-6 bin lira gibi bir rakamı buluyor. Bugün 6-7 bin diyelim. Yaklaşık 200 euro gibi bir rakama karşılık geliyor. Bu 200 euro dediğiniz rakam yani bugün Avrupa kıtasında yer alan destinasyonlardaki çok iyi bir tesisin fiyatı. Yani bu nedenle bu doğru bir fiyatlama haline gelmiyor. Dolayısıyla tabii insanlar da buradaki bu fiyat farklılığını göz önünde tutarak Türkiye'deki vatandaş da diyor ki işte örnek vereyim, daha ekonomik ve daha farklı bir kültürü deneyimleme şansına sahibim. O zaman niye burada bu bedeli ödeyin diye bakıyor. Bu iç turizm tarafı. Bir de dış turizm tarafına baktığımızda da bizim çalıştığımız operatörlerimizde de bir bu fiyatların benzerini İspanya'da da görüyorum. İtalya'da da görüyorum. Bu zaman niye burayı tercih edeyim diye kendini sorgulamaya başlıyor. Hatta yer yer buradaki bazı fiyatlar oranın bile üzerine çıktığını şahit olabiliyoruz. Yani burada bir matematiksel uyumsuzluk var. Yani buradaki bir girdinin fiyatı bir, bir buçuk kat, iki kata yakın arttığı yerde satış rakamı eğer ki bunu karşılamazsa bu sefer işletme zaten sınırlı sezonda gelir kaybına uğrayacak. Ama diğer taraftan da bunu TL'de gerekli artış başta bu sefer de döviz kurundan ötürü yüksek bir döviz fiyatına erişeceği için. Bu da tabii dışarıda alınmaması durumuna sebebiyet verecek. Yani bu ciddi bir paradoks şu anda bununla alakalı nasıl seyir oluşur? Bu fiyat nasıl oturur onu şu anda söylemek çok mümkün değil. Ama döviz kurun dediğim gibi belli bir miktar TL'nin bir şekilde TL tarafında piyasanın artması gerekiyor diye düşünüyorum ki o zaman döviz kurundaki rakam birazcık daha erişilebilir olur. O zaman işte kıyaslarken insanlar fiyatları biraz daha burada anlamlı bir noktaya taşır. Bir de tabii ülkemizde gıda enflasyonu biraz daha yüksek seyretmesi nedeniyle. Bu da olumsuz bir tesir olarak söyleyebilirim. Ama hani bunu yasaklayarak bunu mümkün değil. Yani yasaklamayla bir şey mümkün değil. Gerçekçi çözümler değil. Yani bu şekilde bir çözüm dünya genelindeki örneklere bakmak lazım. Var mı? Bildiğim kadarıyla yok. Genelde insanlar gelen vatandaştan ayak bastı parası ya da giriş ücretli ya da işte vize ücreti karşılığında para alıyorlar ama kendi vatandaşın çıkışında bir bedel tahsilatı olduğu konusunda bir bilgi sahibi değilim. Yani bunu da çok böyle sağlıklı bir uygulama olarak görmüyorum. Burada sadece işletmelerin bu noktada biraz daha belki desteklenmesi, maliyetlerinin biraz daha bu noktada desteklenmesi için bu düzeyinde olabilir. Birtakım dolaylı giderler düzeyinde olabilir. Ancak bu şekilde bu fiyatları ya geri çekeriz ya da döviz kurunda bir düzeltmeyle bunu ancak daha erişilebilir hale getirilebilir diye düşünüyoruz" dedi.

 

Cuma Deren