“Çanakkale Muharebelerinin yaşandığı coğrafya, bu sahada çalışanların sık kullandığı tabirle ‘Tarihi Yarımada’ burada savaşarak hayatlarını kaybetmiş binlerce insana ev sahipliği yapmakta” dedi.Şehit mezarında yazan o cümlenin, eşsiz anlamına dikkat çekti. Kahramanlık Destanları yazan bu askerlerin, hatıralarının ise yarımada üzerinde inşa edilmiş onlarca şehitlik, anıt, müze ve kitabe ile yaşatılmaya çalışıldığına vurgu yapan ÇOMÜ’ lü Sabah;“Hatta bölgeye gerçekleştirilen ziyaretler dahi büyük oranda bu şehitlik ve anıtların güzergâhına göre düzenlendi.Çanakkale’yi daha önce ziyaret edenlerin de bileceği gibi, özellikle Türk ziyaretçiler için bu güzergâhın ana hattı, Rumeli Mecidiye Tabyası – Şahindere Şehitliği – Çanakkale Şehitler Abidesi – Yahya Çavuş Şehitliği – 57. Alay Şehitliği ve Conkbayırı oluşturmakta.Geniş bir coğrafyada gerçekleşmiş olan muharebenin anı ve izleri elbette bu güzergâh ile sınırlı değildir. “ hatırlatması yaptı ve verdiği bir örnek ile, Henit mezarı üzerinde yazan o ifadeleri dile getirerek, işiteni duygulandırdı.
--------------------------------------
TEK CÜMLEDE,
ASIRLIK GERÇEK
----------------------------------------
Kahramanlık destanlarının yazıldığı Gelibolu Tarihi alanda, her bir şehit mezarında, ecdattan günümüz insanlarına verilen çok anlamlı mesajlar yer alıyor.
Çanakkale Şehidi Safranbolulu Mehmet Çavuş’ un mezar taşında yer alan o ifadeden haberdar olan, tarifsiz bir duygu seline kapılıyor. “Sanmayın ki ben öldüm” yazılı şehit mezarı başına, yakın bir zaman içinde gelen Safranbolulu Mehmet Çavuş’un yakınları; “Ecdadımız, casırlı bir gerçeği tek cümlede böyle özetlemiş” şeklinde konuştu.
Çanakkale Şehidi Safranbolulu Mehmet Çavuş hakkında, önemli bir çalışmaya imza atan ÇOMÜ’ lü Dr. Öğretim Görevlisi İsmail Sabah;
“Çanakkale Muharebelerinin yaşandığı coğrafya, bu sahada çalışanların sık kullandığı tabirle ‘Tarihi Yarımada’ burada savaşarak hayatlarını kaybetmiş binlerce insana ev sahipliği yapmakta” dedi.
Şehit mezarında yazan o cümlenin, eşsiz anlamına dikkat çekti.
Kahramanlık Destanları yazan bu askerlerin, hatıralarının ise yarımada üzerinde inşa edilmiş onlarca şehitlik, anıt, müze ve kitabe ile yaşatılmaya çalışıldığına vurgu yapan ÇOMÜ’ lü Sabah;
“Hatta bölgeye gerçekleştirilen ziyaretler dahi büyük oranda bu şehitlik ve anıtların güzergâhına göre düzenlendi.
Çanakkale’yi daha önce ziyaret edenlerin de bileceği gibi, özellikle Türk ziyaretçiler için bu güzergâhın ana hattı, Rumeli Mecidiye Tabyası – Şahindere Şehitliği – Çanakkale Şehitler Abidesi – Yahya Çavuş Şehitliği – 57. Alay Şehitliği ve Conkbayırı oluşturmakta.
Geniş bir coğrafyada gerçekleşmiş olan muharebenin anı ve izleri elbette bu güzergâh ile sınırlı değildir. “ hatırlatması yaptı ve verdiği bir örnek ile, Henit mezarı üzerinde yazan o ifadeleri dile getirerek, işiteni duygulandırdı.
Yarımada üzerinde yürütülen çalışmalar ve araştırmalar, muharebelere ait gün yüzüne çıkmamış anı ve izlerin ortaya çıkmasını sağlıyor.
Bunların kayda geçirilmesi ise bu mirasın gelecek kuşaklara aktarılmasının en etkili yoluna dönüşen Tarihi Alanda, Safranbolulu Mehmet Çavuş’un öyküsü, gün yüzüne çıkanlardan sadece biri.
ÇOMÜ’ lü Dr. Öğreti Görevlisi İsmail Sabah, ilk kez yayınlayarak ilgilisiyle buluşturan ve basılı bir kaynak oluşturan ‘#tarih Dergisi’ne teşekkür ederim.” diyerek başladığı açıklamasında, önemli bilgiler paylaştı.
Gazeteniz VİTAMİN’ e konuşan Sabah; “Ayrıca bu çalışmada bilgi ve belge desteğinden ötürü Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı ile Safranbolulu Mehmet Çavuş’un ailesine de teşekkürü bir borç biliyoruz.,” dedi.
“Bilin ki Kardeşler En Şereflidir Bu Ölüm”
Kilitbahir Köyü sınırlarında bulunan Ağdere Mevkii’nni, 1915 yılında muharebeler esnasında hastanelerin bulunduğu alandan söz eden ÇOMÜ’ lü Sabah,
“Muharebe hattında yaralanan askerlerin tedavilerinin yapıldığı bir alan olması nedeniyle aynı zamanda burada şehit olan birçok askerin de defni gerçekleşti.
Nitekim Avustralyalı savaş muhabiri Charles Edwin Woodrow Bean 1919 yılında bölgeye gerçekleştirdiği ziyaret sonrasında kaleme aldığı –‘Gallipoli Mission’ adlı eserinde burada yaklaşık 3000 Türk’ün defnedilmiş olduğunu belirtmekte.
Ancak aradan geçen onca yılın ardından burada defnedilmiş şehitlere dair izlerin birçoğu kayboldu..
2017 yılında Ağdere’de diri örtü temizliği çalışması yapan Tarihi Alan Başkanlığı ekipleri bu çalışma esnasında çalıların arasında bir mermer parçasına tesadüf etmişti.
Devrik halde bulunan mermer parçası kaldırıldığında ise bir mezar taşı olduğu anlaşıldı.
Akabinde ise Alan Başkanlığı ilgili mezar taşını okumam için beni Ağdere’ye davet etmişti.
Muharebeler esnasında genellikle toplu definlerin yapıldığı tarihi alanda, yeri ve mezarı belli olan çok az şehit kabri bulunmaktadır.
Hele ki yazılı mezar taşına sahip olan birkaç Şehidimiz vardır. Bu sebeple haberi alır almaz müthiş bir heyecan duyarak hemen daveti kabul etmiştim.
Alan Başkanı İsmail Kaşdemir ve o dönemde özel kalem müdürlüğü görevini yürüten Cihan Bayralı ile tespit edilen mezar taşının yanına giderek günümüz Türkçesine çevirisini gerçekleştirmiştim.
Safranbolulu Mehmet Çavuş’a ait olduğunu tespit ettiğimiz mezar taşında yer alan ifadelerin ise eşine az rastlanır türden olduğunu fark etmemiz çok uzun sürmedi.
Öle anlamlı ifadeler vardı ki o mezar taşında, okur iken gözlerimiz defalarca doldu.
Şöyle yazıyordu; ‘İhvana Bakıp sanmayın ki ben öldüm
Değil ancak askerin son rütbesin buldum. Din ve vatanımız yaşaması için Türkün, Bilin ki kardeşler en şereflidir bu ölüm’
42. Alayın 2. Taburundan Zağferanbolu’lu (Safranbolulu) Kalıpçı Ali usta mahdumu (oğlu) Mehmet Çavuş. Ruhuna Fatiha 25 Temmuz 1331 [Miladi 7 Ağustos 1915]”
Günümü Türkçesi ile, “Bakıp sanmayın ki ben öldüm” cümlesiyle Bakara Suresi’nin 154. Ayetinde yer alan şehitlerin ölümsüzlüğüne vurgu yapıldığının görüldüğüne dikkat çeken Sabah;
“Devamında ise ‘askerin son rütbesine’ yani şehitliğe ulaşıldığı ifade ediliyordu.
Dinin, vatanın ve Türklüğün yaşaması için bu ölümün en şerefli ölüm olduğu da net bir şekilde ifade ediliyordu.
Böylesi anlam yüklü ifadeler, Safranbolulu Mehmet Çavuş’un mezar taşını eşsiz kılmaktadır. “ diye konuştu.
“Askerin Son Rütbesine”: Şehadete Giden Süreç
ÇOMÜ’ lü Dr. Öğretim Görevlisi İsmail Sabah, “Peki kimdi Safranbolulu Mehmet Çavuş, ne zaman cepheye gelmiş, ne zaman yaralanmıştı?
Mezar taşını okuduktan sonra bu soruların cevabını aramaya başladık. 42. Alay’ın 2. Taburunda görev almış olması sebebiyle araştırmaya 42. Alay komutanı Ahmet Nuri Diriker’in yayınlanmış hatıraları, Genelkurmay Başkanlığı ATASE Arşivinden temin edilen 42. Alay’a ait Harp Cerideleri ve Genelkurmay Başkanlığı’nın yayınları ile başladık. Her ne kadar Safranbolulu Mehmet Çavuş’a dair bir ifadeye tesadüf edilmemiş olsa da 2. Taburun muharebe hattına girişinden Mehmet Çavuş’un şehit olduğu tarihe kadar olan sürecin izini sürebildik.
18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazı’nı geçmekte başarısız olan müttefik kuvvetleri donanmaya İstanbul yolunu açmak için 25 Nisan 1915 tarihinde karaya asker çıkarmıştır. Ancak Türk Ordusunun direnişi ile karşılaşan müttefikler, belirlenen hedeflere ulaşamadıkları gibi kendilerini çok kısa bir zamanda siper muharebesinin içinde bulmuşlardır. Bu sonuçla yüzleşmek zorunda kalan müttefikler, tıkanan cepheyi açmak ve harekâtı başarıya ulaştırmak için yeni kuvvetler ile Gelibolu’yu takviye etmeye ve Ağustos ayında yeniden harekete geçmeye karar vermişlerdir. Müttefikler, harekâtın başarıya ulaşması için diğer cephelerde de (Arıburnu ve Seddülbahir) aldatma amaçlı saldırılar gerçekleşmesini kararlaştırmışlardır. Böylelikle bu bölgelerden Türk Ordusu’nun Anafartalar’a takviye kuvvet kaydırmasının önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
Safranbolulu Mehmet Çavuş da Kazım Karabekir komutasındaki 14. Tümen’e bağlı olan 42. Alay ile Seddülbahir bölgesinde Kereviz dere sahasında çarpışmalara katılmıştır. 42. Alay komutanı Binbaşı Nuri Diriker’in hatıralarına göre 42. Alay’ın Ahmet Süreyya Bey komutasındaki 2. Taburu, 5 Ağustos 1915 tarihinde saat 2.30’da Kerevizdere bölgesinde birinci hat siperlerine yerleşmiştir. Bir gün sonra yani tarihler 6 Ağustos 1915’i gösterdiğinde ise müttefikler, kararlaştırıldığı üzere harekâta başlamıştır. Kerevizdere ikamet mahalli ve 6 Ağustos 1915 tarihli 42. Alay’ın harp ceridesinde, düşmanın 8.00 evvelde şiddetli makineli tüfek ve torpil endahtına [atışına] başladığı ve bu ateşin bilhassa sol cenahtaki 2. Taburun mıntıkasında pek ziyade tahribat ve zayiata sebep olduğu kaydedilmiştir. Aynı gün saat 19.15’te 42. Alay Komutanı Binbaşı Ahmet Nuri, 2. Tabura verdiği emirde bombadan korunmak için efradın seyrek bulundurulmasını ve düşmanın taarruza kalkma ihtimali bulunduğunu söylemiştir. Bu sebeple teyakkuzda bulunulmasını ve düşmanın taarruzunu beklediklerini ifade etmiştir. 42. Alay’ın süngülerinin korkak düşmanı def etmeye ve onun ilk siperini zabt etmeye her vakit kadir olduğunu da vurgulamıştır.” anlatımına imza attı.
CEPHEDEN NOTLAR…
O gün neler olmuştu?
-7 Ağustos 1915’te yenilenen İngiliz taarruzu 09.40’da başlamış, aynı gün Fransızlar da bir taarruz denemesinde bulunmuştu. Fransız kara ve deniz topçusu 08.30’da 42. Alayın da bağlı bulunduğu 14. Tümen cephesini dövmeye başlamış, saat 10.00’a doğru piyade ateşininde şiddetlenmesiyle ortalık toz dumana dönmüştü.
-Saatler 10.50’yi gösterdiğinde ise Fransızlar harekete geçmiştir. Bu taarruzla Fransızlar 42. Alayın sağ kanadını tutan 1. Tabur cephesindeki siperlere girmeye muvaffak oldularsa da karşı taarruzla birçoğu süngülenerek geriye atılmıştı.
-12.55’te Fransızlar bu sefer 42. Alayın sol kanadında bulunan 2. Taburu üzerine hücum etmişti. Karşı süngü ve bomba hücumuyla bu saldırı da durdurulmuştur. Hatta bu karşı hücumla Fransız siperlerinden 200 m’lik bir kısım 2. Taburun eline geçmiştir. Ancak ele geçirilen bu hatta sonradan düşmanın şiddetli ateşinden dolayı barınılamamış ve terk edilmişti.
-15.40’ta iki Fransız torpidosu Kerevizdere’ye doğru iyice sokularak 14. Tümenin sol kanadına ve gerilere ateş açmış, Türk topçusunun karşı ateşi üzerine 15.45’te geri çekilmiştir. Düşman taarruzunun sonuçsuz bıraktırılması üzerine 14. Tümen Komutanı Kaymakam Kazım Bey (Karabekir) 42. Alay’a teşekkür etmişti.
ÇOMÜ’ lü Dr. Öğretim Görevlisi Sabah; “Safranbolulu Mehmet Çavuş Kerevizdere’de ki siperlerde ancak birkaç gün kalabilmişti. 7 Ağustos günü muharebenin şiddetinden dolayı siperlerde şehit ve mecruh ziyade olduğundan ve bunların da bir an evvel kaldırılması için sıhhiye bölüklerinden efrada ve amale taburlarından da bir kuvvete ihtiyaç olduğu bildirilmiştir. Nitekim 42. Alay komutanı Binbaşı Ahmet Nuri Bey’de gün içerisinde verdiği emirde yaralıların peyderpey sargı mahalline gönderilmesini istemişti. Muharebede yaralandığı anlaşılan Safranbolulu Mehmet Çavuş da krokide gösterilen sargı mahalline taşınmış ve anlaşılan o ki yarasının ağır olması sebebiyle Ağdere’ye nakledilmiştir. Ancak buradaki tedavi de sonuç vermemiş, şehit olarak Ağdere’ye defnedilmişti.
Alan Başkanlığı tarafından temin edilen Milli Savunma Bakanlığı zayiat kaydına göre 42. Alay’ın 2. Taburunun 6. Bölüğüne mensup Mehmet Çavuş’un şehadet tarihi 29 Temmuz 1331 [11 Ağustos 1915]’tir. Nitekim Çanakkale Şehitleri Listesinde de 41610 sıra numarasında gösterilen Mehmet Çavuş’un şehadet tarihi 29/5/1331 [11 Ağustos 1915] ’ dir.
Ancak kızı Havva Nakipoğlu’nun şehit babasıyla ilgili Safranbolu Askerlik Şubesine 13 Ağustos 1962 tarihinde verdiği dilekçede şehadet tarihi 30 Temmuz 1331 [12 Ağustos 1915] olarak gösterilmiştir. Yine Havva Nakipoğlu’nun 14 Ağustos 1962 tarihinde aldığı nüfus kayıt örneğinde de babası Mehmet Çavuş’un şehadet tarihi 30 Temmuz 1331 yani 12 Ağustos 1915 olarak yazılmıştır. Dolayısıyla MSB Arşivinde yer alan belgelerde Mehmet Çavuş’un şehadeti 11 ve 12 Ağustos 1915 olarak gösterilmiştir.
Şehidimizin Mezar taşında ise 25 Temmuz 1331 [7 Ağustos 1915] tarihi yazılıdı. Dolayısıyla kayıtlarda Mehmet Çavuş’un şehadeti ile ilgili 7 Ağustos, 11 Ağustos ve 12 Ağustos 1915 olmak üzere üç farklı tarihin kaydedildiği görülmekte. Kim tarafından ve ne zaman dikildiği bilinmeyen mezar taşında resmi kayıttan farklı bir tarih bulunması, akıllara mezar taşındaki tarihin yaralanıp cepheden ayrıldığı tarih olma ihtimalini getirmekte, bizim çıkarımımız bu yönde.”
TORUNLARI, MEZARI BAŞINDA…
Çanakkale kahramanı, Mehmet Çavuş’un torunları, Dedelerini Ziyaret etmişti.
Mehmet Çavuş’a ait şehitliğin tespitinden sonra, Tarihi Alan Başkanlığı tarafından bölge düzenlenerek ziyarete açılmış ve Safranbolulu Mehmet Çavuş ile ilgili haberler yapılmıştı. Mehmet Çavuş’un gazete ve televizyonda çıkan haberlerinden sonra yaşamlarına Safranbolu’da devam etmekte olan torunları haberi görerek Alan Başkanlığı ile iletişime geçmiş ve dedelerinin şehitliğini ziyaret etmek için Ağdere’ye gelmişlerdi.
Bu ziyarette geçen bir diyalog esnasında dedelerinin fotoğrafının da bulunduğunu ifade etmeleri üzerine, hemen bir kopyası talep edilmiş, Şehitliği tespit edilen Safranbolulu Mehmet Çavuş’un mezarında, 102 sene sonra sureti de görünür olmuştu.
Cuma Deren