Yatırımlar ardından, Sanayileşme tehdidinin kapıya dayanacağını ileri süren Üçpınarlar;
“Bir şeyler Yapılmazsa, Kaybeden Çanakkale Olur” dedi ve duyumlarının Sanayileşme yolunda Çanakkale olduğunu, buna bağlı olarak da endişelerinin bulunduğunu söyledi.
Üçpınarlar, Kocaeli ve Bursa’ yı örnek göstererek, Çanakkaleli yetkililere seslendi.
"Hatırlayınız; Eskiden Bursa 'Yeşil Bursa' diye anılıyordu sonra bir Otomotiv sanayi getirdiler 'Yeşil Bursa' oldu 'Beton Bursa' “ dedi.
Dedikodu ile hiçbir müessesenin idare olmayacağına vurgu yapıp yöneticilere yüklenen Üçpınarlar, maden karşıtı eylemler kapsamında söz edilenlere değinip; “Diyorlar ki 'Çeşmelerimizden akan su' da bilmem ne çıktı' Nereden çıktı kardeşim? Hani bunun bilimsel verileri nerede? Ortada bir şey yok. Dedikodu yapıyorlar. Dedikodu ile devlet de, müessese de, aile de idare edilmez.
Bundan sonra olaylara mülki amirler el koymak zorundadır. Siyasilerin en büyük görevi, olaya ülkesi milleti için el koyarak mücadele etmesidir”
--------------------------
Bir konuştu, Pir Konuştu…
Kırat’ ın eski Süvarilerinden ve Çevre eski Bakanlarından Üçpınarlar, Çanakkale gündemine dair değerlendirmeleri ile dikkat çeken sözler etti.
-----------------------
Çevre Eski Bakanı Ahmet Hamdi Üçpınarlar, Boğaz Medyaya gerçekleştirdiği ziyarette Gazeteniz ‘Vitamin'in Yazı İleri Müdürü Erdem Sürek'e gündeme dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
A’ dan Z’ ye Çanakkale gündemini, Başkent’ ten şaşkınlıkla takip etiğine vurgu yapan Kırat’ ın eski süvarisi Ahmet Hamdi Üçpınarlar, “Görülen o ki, birileri Çanakkale Ruhu’nu, Sirke Ruhu diye algılıyor” şeklinde hayli keskin sözler etti.
Doğru Yol Partisi’nin eski Çanakkale milletvekillerinden de olan Üçpınarlar, siyasi tecrübelerine dayanarak önemli tespitleri olduğunu belirtirken,”ilk olarak, son günlerde yaşanan 'vakıf' tartışmalarına değinmek istiyorum” dedi ve sonrasında da adeta ateş püskürdü.
Çevri eski Bakanı Üçpınarlar, kendisinin de bulunduğu hükümetler döneminde de vakıfların çok sorun yarattığını hatırlatıp, O dönemde Vakıflarla gelen sorunları büyük bir ivedilikle çözdüklerini, ancak kendilerinden sonra gelen nesillerin olayların boyutunu araştırıp, önlem alamadıkları için bu sorunların 20 yıl sonra tekrar karşılarına çıktığının altını çizdi.
Çanakkale'nin git gide sanayileştiğine de değinen eski Bakan Hamdi Üçpınarlar, Sanayi devriminin kapandığını söyleyerek, yöneticilere;
'Aklınızı başınıza alın Çanakkale’ ye yazık etmeyin' şeklinde hayli dikkat çeken çağrıda bulundu.
ALMAN VAKFI TARTIŞMASINA İLİŞKİN KONUŞTU…
Üçpınarlar, tartışılan o vakıf için konuşurken; “Vakıflar bizE, dedelerimiz Osmanlılar tarafından ulvi düşünceler ile kurulmuş miras olarak geçmiş.
Bu kuruluş yoksullara yardım ve dar gelirlilere yardım anlayışı içerisinde kurulmuş. Ama bugün bakıldığında o kimlikten arınmış olan vakıflar var.
Hatta Vakıflarda, ‘Vakıf duası’ ve ‘Vakıf bedduası’ diye iki tane metin var. Bu metinleri o vakıflarda görev yapan kişilere iyice ezberletmek lazım. Ki; vakıfların hangi çerçevede hizmet etmesi gerektiğİne, hangi ciddiyet içerisinde meseleye bakması gerektiği hakkında bilgi sunar. Bunları yapmıyorsunuz. Bugün kurulan vakıfların çoğu maalesef amaçlarından saptırılmış. Bunların bir çoğu farklı hizmetlerde faaliyet gösteriyor.
Bu Alman Vakfı ile ilgili yaklaşık 20 sene önce de benzer tartışmalar olmuştu. Ama sonradan kapandı. Ondan sonra o vakıfların Türkiye'ye hangi amaçla geldiği, ne gibi konularda faaliyet gösterdiği hakkında yazıldı, çizildi, edildi.
Üzülerek söylüyorum ki bugün aynı şeyler yeniden konuşuluyor. Geçmişten neden ders alamıyoruz? Bunu gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. Çünkü o zaman bunun üzerine yapılan tartışmalarda, getirisi götürüsü oldukça iyi bir şekilde tartışılmıştı.
Bugün de, yani 20 sene sonra Türkiye'de tartışılmaya başlandı. Hele Hele Çanakkale gibi bir vilayette tartışılmaya konu edilmesi bence çok yanlış.
Çanakkale'nin ulviyeti, Çanakkale'nin önemi, Çanakkale'nin ruhu bence çok iyi anlatılamıyor. Çanakkale ruhunu anlatmamız gerekir. Ama Çanakkaleliler, yani bizlerin, o ruhu anlamamız lazım. Benim gördüğüm kadarı ile Çanakkale ruhunu öğrenmeyen maalesef Çanakkaleliler. Yani bizlerin bunu anlatması lazım Çanakkale'ye.
Dünyanın hiçbir yerinde yapılan savaşlar, o savaş sonrasında 'Barış' sloganları ile anılmamıştır. Ama Çanakkale Savaşından sonra bir ülke olma, millet olma ve 'Barış' olma simgelerini kazanmışız.
Böyle bir savaşla böyle anılan bir vilayette biz acaba neden Çanakkale ruhunu anlayamıyoruz? Ve ya anlatamıyoruz? Onun eksikliğini görüyorum. Bu hususta birinci derecede mülki amirler, ondan sonra siyasiler ve ondan sonra halkın iyi bir bilgiye sahip olması gerektiği inancındayım” dedi.
İyi Anlamazsak 20 Yıl Sonra Tekrar Karşımıza Çıkar
Çevre eski Bakanlarından Üçpınarlar, Vakıfların kendisinin de içinde bulunduğu hükümet döneminde de büyük sorunlar yarattığını, bu sorunların üstesinden gelerek o dönem bu sorunları çözdüklerini, fakat onlardan sonra gelen neslin bu olayların arkasını araştırmadığını, bu nedenle sorunun 20 yıl sonra tekrar karşılarına çıktığını önü sürdü.
Üçpınarlar çevrecilerin özellikle maden şirketlerine karşı gösterdiği tepkileri de hatırlatıp; "Ben Çevre bakanlığı yapmış biri olarak bu konuda hassasım, her şey maddiyat değildir. Hassas olduğum konu elbette ki çevre.
İnsanların yaşayabilmesi için, maddiyattan başka birinci planda hürriyeti önemli, ikinci planda çevresi önemli. Eğer siz solunacak havayı katledersiniz, mahsul yetiştiren tarlanızı katlederseniz, eğer içecek suyunuzu katlederseniz. O zaman insanlığa en büyük zararı, katliamı vermiş olursunuz. Ama buraya bu olmaz, bu yapılmamalı gibi bazı eylemler içerisinde bulunarak çevrecilik yaparsanız o da yanlış” diyerek, sözü adeta Çevrecilerce madencilik ve benzeri girişimcilere gösterilen tepkilere ve geçmişte o tepkileri veren insanlara, maddi manevi destekçi oldukları yönünde iddialarla gündeme gelen, Alman vakıflarına getirdi.
Üçpınarlar bu konuda da şöyle dedi; “Buradan çok açık ve net söylüyorum. Türkiye'de maalesef Siyasi güçlerin en büyük işlerinden bir tanesi de toplumumuzun eğitim konusunda eksik bırakılmasından kaynaklanıyor.
Hep Avrupa Avrupa deniliyor. Milletin Avrupa'da aldığı bir eğitim var, bir kültür ve bir sistem var. Türkiye'de en büyük sıkıntımız hala o sistemi oturtamamamızdır.
O da vatandaşa gereken eğitimi veremediğimizden kaynaklanıyor. İnsanlarımızın bilinçlenmesi, çevreye ve kendilerine duyarlı olması en büyük temennimiz.
Geçmişten ders almamız lazım. Bu olayların arkasında kim var? Ne yapılmış? Neden yapılmış?
Bunları eğer anlarsak, ileride gelecek olan kötü olayları önleme imkanlarına sahip olacağız. Ama Türkiye'de bazı şeyler gündeme geliyor, tartıişılıyor, ondan sonra çabucak unutuluyor.
Böyle olunca da bu mesele gibi her mesele, 20 sene sonra tekrar önünüze gelir ve bu mesele hem zamanınızı hem de aklınızı alır. Onun için geçmiş olayları iyice irdelemek lazım”
ADALET VURGUSU DA GELDİ..
Çevre eski bakanlarından Üçpınarlar; “Bugün itiraf etmek mecburiyetindeyim, Türkiye'de Adalet sistemi iyi çalışmıyor. Adalet sistemi iyi çalışmış olsa, bir çok hata gün yüzüne çıkarılır ve onlardan ders alınır. Bu da yapılmayınca çok çabuk unutuyoruz, cok çabuk parlıyoruz ve çok çabuk sönüyoruz" dedi.
Dedikodu İle Ne Aile Ne Devlet Yönetilir
Kent gündeminin söylemlerine de değinen eski Bakan Hamdi Üçpınarlar, dedikodulara bağlı yapılan açıklamaların, hem milleti hem de ülkeyi zora sürüklediğini aktardı.
Çağın bilgi çağı olduğunu da hatırlatan Üçpınarlar, dedikodu ile iş yapılacağına araştırılsın dedi.
Üçpınarlar sözlerini şöyle sürdürdü; "Türkün, Türk’ ten başka dostu yoktur. Bu söylem çok doğru bir söylem.
Her ülkenin de kendisine göre bir milliyetçiliği vardır. Her ülke kendi menfaatleri doğrultusunda meseleleri değerlendirir. Onun için Fıransızmış, İngilizmiş, İtalyanmış, Almanmış, şucuymuş, bucuymuş bir kere bunların hepsinin olabileceğini kabul etmek mecburiyetindeyiz. Artık Dünya Çıkar ve menfaat ölçümleri ile hareket etmeye başladı. Bu da global bir hadisedir. Onu da değerlendirmek lazım. O zaman Akıllı olacağız. Çağ ne çağı? İletişim ve bilgi çağı. Adı üstünde.
Ama biz; bu bilgi ve iletişimden faydalanmadan, dedikodular ile meseleleri değerlendirmeye çalışıyoruz. Bunun bilimsel araştırması var, söylemekle olmuyor. Bunun daha evvelden çıkan kanunları var. 'Su havzalarına 3 km kala yerleşim merkezi yapamazsınız' derdi.
Ama bunların hepsi değişiyor. Neden değişiyor? Bunların hepsi menfaat için değişiyor. Bunları değiştirmemek gerekiyor. Bunun iyi tespit edilmesi gerekiyor. İşte iletişim ve bilgi budur. Bilgileneceksin, bilgilendireceksin, iletişimini de kuracaksın. Bu eksikliler var. Bu eksiklikler olunca da yabancı ülkelerin de kendi menfaati doğrultusundaki hareketinden dolayı, seni alet etmişiz diyor. Niye biz onlara alet olalım?
O nedenle önce toplumumuzu bilgilendireceğiz. Dediğim gibi ortalıkta hiçbir şey yokken, maden karşıtı eylemler kapsamında söz edilenlere değindi ve;
“Diyorlar ki 'Çeşmelerimizden akan su'da bilmem ne çıktı' Nereden çıktı kardeşim, hani bunun bilimsel verileri nerede? Ortada bir şey yok. Dedikodu yapıyorlar. Dedikodu ile devlet de, müessese de , aile de idare edilmez.
Bundan sonra olaylara mülki amirler el koymak zorundadır. Siyasilerin en büyük görevi, olaya ülkesi milleti için el koyarak mücadele etmesidir.
Bu olayları gördüğünüz zaman, vali ve Belediye Başkanı ya da Kaymakam başka değerlendirme yapmalı. Mülki amir ve STK' ların görevi ülkeye hizmet etmektir, doğruları vatandaşa aktarmaktır. Eğer siz bunları ters yaparsanız, kulağınızı arkadan ters çevirip göstermeye kalkarsanız yanlış olur. Kaybeden ülke ve millet olur. Ülkenin geleceği ile oynamaya kimsenin hakkı yoktur. Her şeye ihtiyacımız var. Altına ihtiyacımız varsa, altın çıkacaktır. Su gelecekse, suya ihtiyacımız vardır" dedi.
Aklınızı Başınıza Toplayın Çanakkale'ye Yazık Etmeyin
Köprü ve otoyolların yapılması ile İstanbul'un sanayisinin Çanakkale'ye taşınacağı söylemlerine ve Çanakkale'de yapılacak büyük sanayiye de tepki gösteren Çevre eski Bakanı Hamdi Üçoınarlar;
"Benim aldığım haberlere göre, Çanakkale'ye büyük sanayilerin getirileceği yönünde gelişmeler var. Ben buna karşıyım kardeşim. Açık ve net söylüyorum, Çanakkale bir Kocaeli konumuna düşürülmemeli. Çanakkale Bursa'nın konumuna düşürülmemeli.
Çanakkale tarım, tarıma dayalı sanayi, turizm ve kültürü ile gelişmeli. Bu ile büyük sanayiyi getirerek, Bursa ve ya İzmit'in durumuna düşürmek demek. Bu da, Çanakkale’ ye en büyük ihanetlerden birisidir. Bunu açık ve net söylüyorum. Ben Bakan olduğum dönemlerde tarım, tarıma dayalı sanayi, turizm ve kültürü geliştirmek için gayretler sarf ettim ve hizmetler yaptım.
Liman yaptık, hava alanı getirdik, Üniversite yaptık bunları biz bunun içi yaptık. Biz bunları toprağı verimsizleşsin, ormanı yok olsun, havası bozulsun diye yapmadık. Türkiye'de tek baki kalmış vilayetimiz Çanakkale'ye yazık etmeyelim. Köprüler yapılır Otoyollar yapılır. Biz limanları yaptık, siz yaparsınız ama sırf bunlar geldi diye ağır sanayiyi de getirirseniz, bu vilayeti perişan edersiniz. Aklımızı başımıza toplayalım. Çanakkale ve Çanakkale ruhunu iyice anlayalım. Çanakkale'!ye yapılacak olan en ufak bir yanlış ülkeye yapılmış ihanet gibidir. Çanakkale ruhunu, sirke ruhu sanmamak gerek. Birileri, bu ruhu böyle sanıyor olmalı ki, Çanakkale’ nin gündeminde, 20 yıl önceden vukaatları ile anılır zihniyetle el elelik var " dedi.
Demekki Çanakkale Ruhunu Anlayamamışız
Çanakkale'deki kurumlar arası tartışmalara da değinen eski Bakan, yapılan bu çirkin savaşlar ile hala Çanakkale Ruhunu anlayamadıklarını gösterdiklerini ileri sürdü.
Kırat’ ın eski süvarisi şöyle dedi; "Çanakkale, Dünyanın en kanlı savaşlarına sahne olmuş,sonrasında ise 'Barışın Kenti' diye anılır olmuş, bir kent diyorsunuz. Ama bu barış kentinde, sürekli kavga ediyorsunuz. Barışı bir kenara bırakarak birbirinize savaş açıyorsunuz. Demek ki o zaman Çanakkale ruhunu anlayamamışız. Çankakale ruhunu bir kez daha tekrar ediyorum, Sirke ruhu gibi algılamışsınız" dedi.
Birşeyler Yapılmazsa, Kaybeden Çanakkale Olur
Sanayileşme yolunda duyumlarının ve buna bağlı olarak da endişelerinin bulunduğuna dikkat çeken Üçpınarlar, Kocaeli ve Bursa’ yı örnek göstererek, Çanakkaleli yetkililere seslendi.
"Hatırlayınız; Eskiden Bursa 'Yeşil Bursa' diye anılıyordu sonra bir Otomotiv sanayi getirdiler 'Yeşil Bursa' oldu 'Beton Bursa'
Tarımın yeri, sanayinin yeri ayrıdır. Bugün Türkiye'nin en büyük sıkıntısı tarım arazilerini git gide kaybediyor oluşu. Tarıma gerektiği önem verilmiyor. Dünyada kendi kendini besleyen beş ülkeden birisiy dik zamanında. Benim en çok üzüldüğüm konulardan bir tanesi de devlet denetleme görevini yapmak zorunda.
Maalesef gelmiş geçmiş tüm hükümetlerin döneminde bilhassa Doğu ve Güneydoğu'ya yeterli teşvik verilmiyordu. Sonradan verilmeye başlandı. Ama verilen bu teşvikleri, devlet denetim altına alamadığı için de, hepsi yanlış yerlerde kullanıldı.
Bu yüzden de Türkiye artık ihracat değil İthalat cenneti olmaya başladı.
Dünya globalleşti diye ben neden her şeyi ithal etmemeliyim. Bugün Umurbey' in şeftalisi dünyada bir numara, ama siz oraya ağır sanayiyi getirdiğinizde ne olacak. Ben bunun mücadelesini veriyorum. Bazıları da çıkmış diyor ki 'efendim işsizlik var iş istihdamını sağlamak için iş sahaları kuralım' neden sanayiyi getiriyorsun ki tarımımı geliştir, gençler de toprakta çalışsın. Sanayi devrimi bitmiştir. Sanayi yerine Sağlık, kültür gibi turizmlere zemin hazırlamamız lazım. Bunlardan istifade edebileceğimiz işlerden bir tanesi de Çanakkale. Ulaşım kolaylaştı, havaalanı var. O zaman gelin biz Çanakkale'yi tarım şehri yapalım. Mülki amirler Çanakkale'de oturup bunları tartışmaları lazım. Yoksa kavga ile hiç kimse bir yere varamaz. Kaybeden Çanakkale olur" dedi.
Haber: Cuma Deren