Ak Parti Çanakkale İl Seçim İşleri Başkanlığı, Çanakkale Barosu’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerine ilişkin açıklamasında yazılı bir açıklamayla cevap verdi. Açıklamadaki; “Çanakkale Barosu herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi gibi hareket etmemelidir. Barolar görüş bildirirken bir siyasi partinin tezlerini hukuki gerçeklikmiş gibi algılatmaktan kaçınmak zorundadır” ifadeleri dikkat çekti.
 
Ak Parti Çanakkale İl Seçim İşleri Başkanlığı’ndan “Millet Egemenliği Esastır” başlığıyla yapılan ve ‘Tecrübeyle bilgeleşmek, eylemde serinkanlı olmak zihnin kabiliyetidir’ demiş büyük hukukçu Seneca... şeklinde başlayan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi;
 
“Hiç bir hukukçu, gerekçesini görmeden bir yargı kararı ile ilgili yorum yapmaz, zira tahmine dayalı kamuoyu açıklamaları yanıltıcı olabilir. Karar gerekçesini bilmeden ve araştırmadan tek yönlü bakış açısıyla Çanakkale Barosunca yapılan açıklamayı üzüntüyle okuduk. Şüphesiz yargı kararları eleştirilmez değildir. Eleştiri hakkı temel bir insan hakkıdır. Bu hakkın kullanılmasına herkes saygı duymak zorundadır. Çanakkale Barosu herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi gibi hareket etmemelidir. Barolar görüş bildirirken bir siyasi partinin tezlerini hukuki gerçeklikmiş gibi algılatmaktan kaçınmak zorundadır. Bursa ili, Mustafakemalpaşa İlçesi ile ilgili 20.04.2019 tarih ve 3469 sayılı YSK kararının sanki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri ile ilgili Ak Parti itirazlarına emsal teşkil ediyormuşcasına açıklama yapılması bütün tarafsız hukukçuları üzmüştür. Bu açıklama, muhtemelen gerekçeli karar okunmadan, aceleyle ve ideolojik saiklerle yapılmıştır. Oysa Ak Parti'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi ile ilgili itirazlarıyla Mustafakemalpaşa'da İyi Parti tarafından yapılan itiraz hem lafzen ve hem de anlam olarak aynı değildir ve bu durum her
hukukçunun dilekçe ve kararları birer kez okuması sonucu anlayabileceği bir husustur. Mustafakemalpaşa'da yapılan itiraz; Demokrat Parti adayının hapis cezasından dolayı seçilme yeterliliğine sahip olmadığı, aldığı oyların seçim sonucunu etkilediği ve beş sandık kurulu başkanının aynı zamanda Mustafakemalpaşa Belediyesi'nde görevli olduğuna ilişkindir. Yani bu itiraz, kamu görevlisi olmayan kişilerin kurulda görev yaptığına ilişkin değildir. Bu itiraza ilişkin YSK'nın 3469 sayılı kararında ise; belirtilen adayın sabıkasının seçilmesine engel olmadığı ve bahsi geçen sandık kurulu başkanlarının belediyede görevli müdür ve müdür yardımcıları olduğu, bu itirazların olağan itiraz usulüne tabi olması ve Seçim Takvimine göre 2 Mart 2019 tarihinde kesin olarak karara bağlanması sebebiyle tam kanunsuzluk iddiasına ilişkin talebin reddine karar verildiği görülmektedir. Ak Parti'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri ile ilgili yapmış olduğu itiraza ilişkin 6 Mayıs 2019 tarih ve 4219 sayılı kararın kısa kararında da görüleceği üzere, tam kanunsuzluğun mevcut olduğu ve bunun seçim sonuçlarına müessir olması sebebiyle talebin kabul edilmiş olduğu belirtilmektedir. 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un 22. maddesinde sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olması gerektiği belirtilmiş ve aynı kanunun 26. maddesinde ‘İdare amirleri, zabıta amir ve memurları, Askeri Ceza Kanununun 3’üncü maddesinde yazılı askeri şahıslar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve adaylar, bu Kanunda gösterilen kurullara seçilemezler.’ denilmek suretiyle kamu görevlisi olduğu halde görev alamayacaklar da ayrıca belirtilmiştir. İki kararın tamamıyla birbirinden farklı olduğu açıkça görülmektedir. Kararı beğenmeyebilir yerinde bulmayabilirsiniz bunlar anlaşılabilir, tartışılabilir tercihlerdir. Kimse baroların muhalif bir kimlikte olmasından rahatsız değildir. Ancak Barolar sadece muhalif olamazlar aynı zamanda çok yönlü ve objektif olma zorunluluğu da vardır. Muhaliflik başka bir şey, siyasi parti tarafı olmak başka bir şeydir. Çanakkale Barosu, siyasi düşüncesi bulunmayan veya farklı siyasi düşüncelere sahip üyeleri olan bir meslek örgütüdür. Bir yargı mercii de değildir. Ayrıca; Çanakkale'de, Ak Parti aleyhine gelişen olay ve kararlara sessiz kalan Çanakkale Barosu'nun, sınırları dışındaki İstanbul Seçimlerine ilişkin alınmış olan karara karşı bu şekilde bir açıklama yapmış olması siyasi taraf olduğunun vurgulanması mıdır? Ayrıca her hukukçu bilir ki olayların değerlendirilmesinde farklı görüşler yargı kararlarında da oluşabilmektedir. Siyasi düşüncesi bulunmayan veya farklı siyasi düşüncelere sahip üyeleri olan bir meslek örgütünün tarafsızlığını yitirerek, hukukçu kimliğinden uzak bir şekilde böyle bir açıklama yapmış olması tarihe ve farklı düşünen üyelerinin kalbine kara leke olarak düşmüştür. Kıymetli Baromuz seçim dönemi konusunda fikir paylaşımına öncelikle Çanakkale'den başlamalıdır. Örneğin; Ayvacık Küçükkuyu seçimlerinde, askı listelerine yaptığımız vaki itirazda, devletin resmi organlarının tespitlerini, yorum yoluyla değerlendirme dışı bırakan, üstelik buna, ‘sürenin bitmesine 25 dakika kala itiraz edildiği’ gibi bizim hukuk biliminde anlayamayacağımız bir gerekçe koyan İlçe Seçim Kurulu Başkanlık kararını ne yapacağız? Sayın Baromuz bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisinin mağduriyetinin yanında mıdır? Yoksa yargı kararına saygı mı duymaktadır? Çanakkale Küçükkuyu için bu karar bir kara leke midir? Baromuzun bu soruları cevaplayacağından şüphemiz yoktur! Mesela Çanakkale'de riskli binaya pankart asan ve bu şekilde can ve mal güvenliğini hiçe sayan siyasi parti lehine verilen YSK kararına saygı mı duymuş, yoksa bu durumu manidar bir sessizlikle mi karşılamıştır? Bu konuda bir fikri ve zikri var mıdır? Ayrıca ifade edilmesi gereken husus İstanbul seçimlerine ilişkin verilen kararın sandık olduğudur. Bütün hakların kaynağı millet iradesidir. Son sözü millet söyleyecektir. Çanakkale Barosu istemese de biz millete inanmaya devam edeceğiz.”