.
Sözde soykırım iddialarını, yine getirdiler gündeme. Oysa ki, dünya pekala biliyor asıl amaçlananı. Bence birilerinin niyeti, köşeye kıstırmak koca Türkiye’yi.. Lakin, yeni değil hedeflenen, yüzyıllardır bu dertleri.. Gerçi her seferinde Osmanlı tokadı şaplasa da yüzlerinde, yine de vaz geçmiyor o birileri..
Başkent’in en sıcak gelişmesi ile edilen en okkalı sözlerinden bahsedeyim dedim bendeniz bugün de..
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Dışişleri Bakanlına çağrılan ismin, çağrılma nedeni mesela..
ABD'nin Ankara Büyükelçisi David Satterfield, ABD Temsilciler Meclisince 1915 olayları ile ilgili alınan karar ve Barış Pınarı Harekatı ile bağlantılı olarak Türkiye'ye yaptırımlar uygulanmasını öngören yasa tasarıları nedeniyle Dışişleri Bakanlığına çağrıldı. Çağrılan ismin yüzüne edilecek sözlerden haberdar olur isem, onlardan da söz ederim elbette.
Bu konu için, Dışişleri Bakanlığımız bir de kınama yaptı. ABD’nin Türkiye’ye yaptırım kararını resmen kınadı.
Başkent gündemine göz atar iken rastladım bu önemli haberlere. Abonesi olduğuz İHA’ nın bültenindeydi bahse konu haberler.
Önce kınama kararı diyeyim ve Dışişleri Bakanlığımızın, “Barış Pınarı Harekatımız gerekçe gösterilerek ülkemize yaptırım uygulanmasını öngören bir yasa tasarısının ABD Temsilciler Meclisi’nde kabul edilmesini şiddetle kınıyoruz” ifadesiyle gelen açıklamasından söz edeyim.
Aslında, denilenler gayet net. Dilerseniz Bakanlıktan yapılan o açıklamayı harfiyen aktarayım. Şöyle kaleme alınmış hayli çarpıcı şekildeki denilenler;
“Üst düzey yetkililerimizi ve Silahlı Kuvvetlerimizi hedef alan bu tasarı, NATO çatısı altında sürdürülen Müttefiklik ilişkilerimizin ruhuyla bağdaşmadığı gibi ABD Yönetimi’yle 17 Ekim tarihinde Suriye konusunda varılan mutabakata da aykırıdır.
Son günlerde Müttefik bir ülke ile terör örgütü arasındaki farkı dahi göz ardı eden söylem ve eylemleriyle, terörist bir şahsı meşrulaştırma gafletinde bulunan ABD yetkililerinin, tek taraflı yaptırım tehditleriyle bir yere varamayacaklarını görmeleri gerekmektedir.
ABD Kongresi’ni, ilişkilerimizin özüyle ilgili olmayan meseleleri iç siyaset malzemesi yapmaya son vermeye, Müttefiklik ve ortaklık ilişkilerimize yakışır şekilde hareket etmeye ve ABD Yönetimini de ilişkilerimize daha fazla zarar verebilecek adımların önlenmesi için gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz”
Tarih olarak bahsedilen, 1915 oldu mu bir Çanakkaleli olarak ayrıca dikkat kesiliyorum. 1915 de Çanakkale cephesinde 7 düvel diye isimlendirdiklerimizin savaş suçu işlediklerinden nedense, hiç bahsetmiyor sözde Ermeni soykırım iddialarını savunanlar. Misal, ilk kez öldürücü gaz kullanıldığından, uçaklardan cepheye çivili bir şeyler atıldığından ve dahası..
Öyle şeyler olmuş ki Çanakkale’de, tarihe geçse de bazı insanlık dışı uygulananlar,o birileri hep sağır hep de körler..
Biz Türkler ise, son durum karşısında bile yine aynıyız. Sabırlı ve de kibar.. Nazikçe ve oldukça da resmi dille gelmiş tepki ve de kınamaya ne denir ki başka..?
Fakat şu da bir gerçek, bir de kızmaya görün Türkü..! Bakın o vakit, dünyalara nasıl ders verilir? Merak buyuranlara da;”misal 104 yıl önce, Çanakkale..” denilebilir..
ABD’ye , bir de Milli Savunma Bakanı Akar’ ın bir sözü vardı. Şöyle diyordu dün; “Müttefiklik ruhuna son derece aykırı bir şey"
Ardından da; "Suriye’nin kuzeyinde 3 bin, Irak’ın kuzeyinde ise 700 DEAŞ’lı terörist etkisiz hale getirildi" vurgusu.. Tabii ki anyalana..!
Bakan Akar’ ın çıkışını, Başkentli meslektaşım Ahmet Umur Öztürk kaleme alıyordu haberinde.
Başkent gündemini tarar iken dün, rastladığım bu okkalı sözleri aktarır haber şu satırlar ile başlıyordu;
“-Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD Temsilciler Meclisinde dün kabul edilen sözde ‘Ermeni soykırımı’ yasa tasarısına ilişkin, ‘Müttefiklik ruhuna, ittifaklık gereği çalışmalarımıza beraber yaptığımız operasyonlara, tatbikatlara son derece aykırı bir şey.
Özgür ve bağımsız düşünebilen Amerikalıların kongrenin kararından döndüreceklerine, kongrenin yanlış yoldan gitmesini engelleyeceklerine inanıyorum’ dedi.”
Bakar Akar’ ın, ABD’ liler için; ‘Özgür ve bağımsız düşünebilen’ vurgusu, bence de pek hoş olmuş. Laa geldi mi, özgürlükçü ve bağımsızlıktan ödün vermediklerini tekrarlayanlara, savundukları ve övündükleri o halleri başka nasıl hatırlatılabilirdi ki..?
Milli Savuma Bakanımız Akar’ ın, AK Parti Grup Toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını cevaplarken dile getirdiklerini açarak aktarmaya çalışayım şimdi.
Sayın Akar, ABD Temsilciler Meclisinde onaylanan sözde ‘Ermeni soykırımı’ yasa tasarısına ilişkin soru üzerine;
“Biz burada ülkemizin bulutlarını, halkımızın güvenliğini sağlamaya çalışırken, diğer taraftan Suriye'nin kuzeyinde gerekli güvenli bölgeyi oluşturmak suretiyle Suriyeli kardeşlerimizin evlerine, topraklarına güvenli ve gönüllülük esasına göre sağlanıyor.” yanıtıyla, özgürlükçü olduklarını savunan birilerine, hayli okkalı bir şekilde; “Biz buyuz…” çıkışı yapmıştı bence.
Sonrasında da sözleri tam olarak şöyle geliyordu sayın bakanın; “Bizim yapmakta olduğumuz faaliyetler esasında DEAŞ başta olmak üzere YPG/PKK/PYD, ne kadar terör örgütü varsa mücadelemizi sürdürmektir.
Bu çalışmalarımızın anlaşılması, iyi değerlendirilmesi lazım.
Bu çalışmaları yapan Türk Silahlı Kuvvetleri’ nin komuta kademesinin herhangi bir şekilde yanlış muameleye tutulmaması lazım.
Müttefiklik ruhuna, ittifaklık gereği çalışmalarımıza, beraber yaptığımız operasyonlara, tatbikatlara son derece aykırı bir şey. “ ifadesiyle.
Vurgulandığına dikkat çektiğim kısmı tekrarlayarak noktalıyordu sözlerini sayın bakan. Diyordu ki;
“Özgür ve bağımsız düşünebilen Amerikalıların kongreyi kararından döndüreceklerine, kongrenin yanlış yoldan gitmesini engelleyeceklerine inanıyorum” diyerek.
Altını önemle çizdiği ve de hayli net konuştuğu sonraki sözleri ise şöyle geliyordu sayın bakan Akar’ ın;
“ Suriye’nin kuzeyinde 3 bin, Irak’ın kuzeyinde ise 700 DEAŞ’lı teröristin etkisiz hale getirildi.
Bu mücadeleye herhangi bir zarar vermemek için alınan kararların, yapılan açıklamaların dikkatli yapılması, terörle mücadele bakımından çok önemli. Sadece Türk değil, Amerikan kamuoyunun dikkatlerine sunmak istiyorum”
İfadelerin özünde, verilmek istenen mesaj bence hayli net fakat, “tabi ki anlayana..” demeden de edemeyeceğim yine.
Ne de doğru söylemiş atalarımız; “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az..”
Şu da ayrı bir gerçek ki, atalarımızın sözünü nereden bilsin birileri. Binlerce yıldır kazanılan eşsiz zaferler ve yazdığımız dillere destanları dahi unutanlar, sözlerimiz ile mi duraklayıp, düşünecek ve de uslanacaklar, değil mi..?
Tarihten örnekler verip, “Deneyin de görün…” diye bir söz etmeyeceğim elbet. Fakat denilen bir başka sözün nasıl da gerçek olduğunu da hatırlatmadan da, edemeyeceğim.
Ne dedi Reis; “Bir gece ansızın gelebiliriz…”
Geldik mi..? Geldik….! Eeee daha ne..?”