.


Gündem bir iddia ve uzunca aradan sonra, konu başlığına dönüşen başörtüsüyle yoğruldu.
 TV haberlerinden, gazete manşetlerinden takip etmişizdir meseleyi. Peki ya detaylar?
Önce, İletişim Başkanı Altun’ un dedikleri diyerek başlayayım aktarmaya.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP’li bir siyasetçi ile görüştüğü iddialarına, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun veriyordu bence en dikkat çeken cevabı.
- “Yoğun tartışmalara neden olan ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde CHP’li bir siyasetçiyle görüştüğü ve aralarında bu kişinin CHP genel başkanı olması yönünde bir diyalog geçtiği’ iddiası tamamen gerçek dışıdır, hayal ürünüdür”  diyordu sayın Altun.
Hayal ürünü vurgusu, bu noktada bence çok önemli bir ifadeydi. Sizleri bilmem..
Başkent gündemi kadar, Türkiye siyaset kamuoyunun konu başlığı iddialar için, çok sözler edildi. Farklı yorumlar getirildi. Her biri, diğerinden önemli  ifadelerdi.. 
İletişim Başkanı Fahrettin Altun’ un sözleri, bence satır arası vurguları ile daha da bir dikkat çekendi.
 Bir gazetedeki köşe yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde CHP’li bir siyasetçiyle görüştüğü ve aralarında bu kişinin CHP genel başkanı olması yönünde bir diyalog geçtiği iddialarına veriyordu sayın Altun cevabı.
Başkent gündemini turlar iken, abonesi olduğumuz İHA’ da fark ettim denilenleri. Haliyle de dikkat kesildim.
Sözler vurgulu, dile gelenler ima yüklüydü. Şöyle diyordu sayın Altun;
“Son günlerde bir köşe yazısında mesnetsiz bir şekilde ortaya atılan ve ne yazık ki medyamızda da yoğun tartışmalara neden olan ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde CHP’li bir siyasetçiyle görüştüğü ve aralarında bu kişinin CHP genel başkanı olması yönünde bir diyalog geçtiği’ iddiası tamamen gerçek dışıdır, hayal ürünüdür. “
Yani, gazetecilikte bir gerçek, Aspar diye de özetlenen bir durumdan bahsediyordu sayın Altun.. Hayal ürünü der iken. Asparagas ‘cılık’ tan..
Böylesi haberler, geçmişte çok kaleme alınmış, işitirdik mesleki büyüklerden. Bizimde rastladıklarımız olmadı değil yakın tarihte. UFO haberleri mi ararsınız, Van gölü canavarı hikayeleri mi..!
Şimdilerde benzer uydurmalar, hayal ürünü düşüncelere pek rastlamasak da, meğer olabiliyormuş bu hikayeler.
Neyse, abartmayayım, denilenlere döneyim.
Sayın Altun;   “Sayın Cumhurbaşkanımızın ne Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ne de başka bir yerde böyle bir görüşmesi olmamış, söz konusu köşe yazısında geçen böyle bir diyalog gerçekleşmemiştir.
 Yaklaşık 43 yıllık siyasi hayatında Sayın Cumhurbaşkanımızın herhangi bir siyasi partinin dizayn edilmesine yönelik adım atması ya da iç işlerine müdahale etmesi hiçbir zaman söz konusu olmamıştır.
Bunu da en iyi hakem olan milletimiz çok iyi bilmektedir.
Terörle mücadelede böylesine kritik günler yaşanırken, diplomasi ve dış politikada elde edilen başarıların sürmesi için tüm dikkatimizi ülkemizin geleceği üzerinde toplamışken, kamuoyunu siyasi magazin haberleriyle meşgul etmenin kendi siyasi ikbalini korumaya çalışan çevrelere fayda sağlamayacağını da belirtmek isteriz.
Söz konusu haberleri gerçek kabul edip, bunun üzerine daha fazla gerçek dışı ifadelerle siyaset iklimini zehirlemeye çalışan kimi siyasetçilerin yaptıkları açıklamaları da kaygıyla izliyor, kendi siyasi hesap ve çıkarlarını korumak namına yaptıkları bu iftira ve yalan siyasetinden vazgeçmelerini umuyoruz” ifadelerini kullanıyordu.
İddiayı ortaya atan yazarın da bir çıkışı vardı ya işittiğim, o’ndan da bir ara bahsederim artık. Bu günlük yeter.
Böyle diyorum, çünkü o verilen yanıt  uzun süre değerlendirilmedikten sonra, aktarılacak gibi değil..  
Günün bir diğer tartışılanından söz edelim şimdi. Baş örtüsü yine gündemde.  Uzun yıllar sonra, ne oldu da yine gündeme geldi, o’da ayrı bir değerlendirme, türlü yorumlara gebe  konu ya neyse.. Yine bir plan dahilin de gelmiş olsa gerek.
AK Parti Ankara milletvekili Zeynep Yıldız: ''Türkiye’nin artık tarihte kalmış maalesef çok acı olaylarla özellikle başörtülü insanlarda yaralar açmış olan bu türden girişimleri, yaklaşımları, siyasetleri artık her tür biçimiyle birlikte çöp sepetine atması gerekir'' ifadesiyle, bence bir güzel pencereden bakmış mevzua..
Sayın vekilin bu sözleri, Meclis’ ten de yükseldi hatırlar sanız.. Bendeniz, bu denilenleri, faceb.ok’ta paylaşılan bir videodan dinlemiştim.
Şimdi bahsedeceğim sözler ise kaleme alındığından, üzerine ekleme yapmadan rahatlıkla söz edebileceğim.
Öyle ya, dinledikleriniz bir şekilde unutulup gidiyor, hatırda kalan değil, benzetebileceğiniz bir sözle bahsediyorsunuz, o zamanda uydurmuş oluyorsunuz.
Başkent gündemine göz atar iken, İHA’ dan dönen bir haberde rastladım sayın vekilin sözlerine. ‘Çöp sepeti’ vurgusu ile gelen ve hayli dikkatimi çeken o ifadelerden bu nedenle bahsedeyim istedim.
AK vekil Yıldız; ''Türkiye’nin artık tarihte kalmış maalesef çok acı olaylarla özellikle başörtülü insanlarda yaralar açmış olan bu türden girişimleri, yaklaşımları, siyasetleri artık her tür biçimiyle birlikte çöp sepetine atması gerekir'' ifadesini, neden mi kullanmış? Bilmeyenler için, nedenine döneyim..
 
 TBMM Genel Kurulunda yaşanan tartışmaya değinirken edilmiş bu sözler. Tartışmanın neticeye bağlandığını aktaran sayın vekil Yıldız,
''Ülkemizde insanın hayat tarzları, kılık kıyafetleri, ne yapıp yapmayacakları tamamen kendilerinin fikirlerine, inançlarına, dünya görüşlerine ait bir konudur.
 Başkalarına insanların ne yapacaklarına karar verme hakkını kendilerinde görmeleri, bu doğrultuda ısrar etmeleri kendilerini hakikatin otoriteyle teçhiz edilmiş adresi olarak görmeleri, buna uymayan görüntüler karşısında hezeyana kapılarak had bildirmeye kalkışmaları asla kabul edilemez. Ülkemizde kadınlar başlarını örtebilirler, açabilirler, hayatlarını ve kıyafetlerini tamamen inançları doğrultusunda kendileri karar verirler'' diye konuşmuş. 
Bu konu net. İşte bu yüzden, bendenizde iki kelam etmek istiyorum.
Diyeceğim ki; “TBMM’ de yine gündeme gelen baş örtüsü, eski Türkiye’ yi anlık akla getirse de,  son yıllarda eski Türkiye’ yi anmamak için yeterince haklı nedenlerimiz olduğunu bence bir kez daha aklımızdan geçirelim.”
Ve her zamanki gibi, son sözü de edelim. Haydin hoşça kalın…