10 Kasımlarda şiir okutur, konuşmalar yapar, anarız ATAMIZI, ama içimiz burkulur, yüreğimiz sızlar, duygulanır ve DÜNÜ düşünürüz…

10 Kasımlarda şiir okutur, konuşmalar yapar, anarız ATAMIZI, ama içimiz burkulur, yüreğimiz sızlar, duygulanır ve DÜNÜ düşünürüz… Sonra, bir başka söz söyleriz, devamında ATAYI anlamak, ağlamak değil ” der,  Halim YAĞCIĞLU mısralarında… Sonra duygular yerini düşünceye bırakırken ATAMIZI anlamaya. kendimizi de eleştirel zemine çekeriz…
24 Kasımlarda da aynı şeyi yaparız; kutlamalar  adına şiirler-konuşmalar ve hatıralar...  
24 Kasımlar, 24 Kasımlar!.. İçimizde bir hoşluk, içimizde bir coşku, içimizde bir acı olur ki, 38 yıldır  bu günü kutlarız, kutlatırız…
İçimizde 80’li yıllardan günümüze kadar gelen  öğretmen öğrencilerimin teröre kurban gidişleri depreşir, sonra yola beraber başladığımız arkadaşlarımız, EŞLERİMİZ gelir, aklımıza; duygularımız kimimizde göz yaşı olur, kimimizde buruk acılar içinde anlamsız-anlamlı tebessüme döner, düşünür-dalar gideriz…  
Bu dalgınlıklar arasında öğretmen olmayan öğretmenlerden başlayarak; Bizlerin eğitiminde emeği olanlar, öğretmenlikte, HOCALIKTA adam olanlar, BİLGİ devleri, YÖNTEM ustaları, RUH ve PARA hastaları, OKULLARDA vermedikleri mesaiyi DERSHANELERE götüren ceplerinde SİLGİ taşıyıcıları, yöntemsiz-yöntemliler, Öğretmenevi bekçileri bir filim şeridi gibi geçer gözümüzden…
Öğretmen okulu sevdası depreşir;  yetiştirilme şeklimiz, üç yıl öğretmen okullarında hafta başı hafta sonu söyleyerek, davranış haline getirdiğimiz “Öğretmen Okulları Marşı” gelir:
“Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yeryüzünde yoktur, olmaz Türk'e denk;
Korku bilmez soyumuz !..”   (i.H.Ertaylan)
Korku bilmeyen soy, önce azarlanır,  sonra hazırlanır korkutulmaya, gelecekte aç-susuz ve uykusuz bırakılmaya…
Biz, bizi yetiştirenleri anladık mı, anlatabildik mi? Bilgilerini, ilgilerini, yöntemini, yönetimini anladık mı?
Bilgi devlerini, yöntem ustalarını, evimizdeki anne-baba öğretmeni, EŞİMİZ olan öğretmenleri anladık mı, anladıklarımızı  anlatabildik mi?
Neden anlamadık bu öğretici-eğitici kahramanları?  Tekrarları mı çoktu, tekrarları güncel mi değildi, çok  mu sıkıcı geldi bizlere;  yoksa onlar tekrar yaparken, kendilerini bilgi güncellemeleri içinde mi görmediler, görmek isteyip de göstermelerini mi engellediler ?
Bu soruların sonu gelmez, ama bizler, hep öğretmenden bekledik bizleri anlamalarını, sormadık hiç kendimize biz onları ANLADIK MI ?   Ne zaman anladık, aramızdan ayrıldılar, ANILAR şarkısıyla başbaşa kalınca !?..
Öğretmenlik  cefa mesleğiydi, vefa mesleğiydi, ne yaptınız bu mesleğe de HEBA-VEBA mesleği haline getirdiniz,  Ne yaptınız ?!...  Bu soruyu da herkes kendine sormalı, sonra da MİLLİ  EĞİTİMEMEB bakanlığı da kendine sormalı, Milli Eğitimi nasıl Milli Yetim haline getirdiğini…
Bizler,  neden bu dünyadan ayrılan CANLARIMIZI  hep överiz de yaşarken sevmez, söveriz ?  Yersiz övmeyi-sövmeyi bırakıp öğretmenlerimizi anlamak için zaman zaman da olsa onların pencerelerinden neden bakmayız ve onlar da bizim pencerelerden neden bakmaz,  bu ayrıklar niye diye sorgulayalım kendimiz hiç olmazsa 24  KASIMLAR’da?..  Bize göre ilk öğretmen anne-baba ise, ilk PDR  (psikolojik danışmanlık rehberlik) uzmanları da onlar…
            Öğretmenlik, eğitim ister, öğretmenlik hedef-kitle ister, öğretmenlik alan bilgisi ister, öğretmenlik araç ister, öğretmenlik amaç ister, öğretmenlik program ister… Öğretmenlik, okuduğunu anlama-anlatma ve paylaşım ister. Öğretmenlik para ile ölçülmez, para ile satılmaz, öğretmenlik rastgele görevden atılmaz… Öğretmenlik arkasında destek ister, öğretmenlik veli-öğrenci-okul üçgeninde güç ister…
Öğretmenden, eğitmenden, akademisyenden hizmet almak istiyorsak;  onunla bütünleşmek zorundayız, değerler sistemimizin bekçisi, çocuklarımızın gözcüsü, beklentisi onlardır. Atatürk’ün, öğretmenden beklentisini bulmak için, önce öğretmen;  “ fikri hür, vicdanı hür, cüzdanı PÜR”  olmak zorundadır. Bunu feysbuk sloganıyla süslerseniz;
 öğretmenin, eğitmekte yetersiz kaldığında; polis yakalamak,  hakim tutuklamak,  gardiyan beklemek zorunda kalır… !? ” 
Sizlere Hayrettin’ce bir söylem;
“ İLİM, âlimin; ÂLİM, muallimin ürünüdür.” Ortada muallim yoksa, âlim de olmaz, ilim de … Muallimin yerini mukallitler alırsa; ortaya artistler çıkar, el açanlar çıkar, İÇTEN pazarlıklı, DIŞ giyimliler çıkar…!?
Bilen, başaran, dikkatli ve arzulu olan öğretmen, öğrencileriyle başa başa olup onlara gelecek kazandırırken, moral değerlerle moralleşen;  öğretimi - eğitimi davranışa dönüştüren, insanı yetiştirmeyi inanç ve ilke kılan, kendini gelecekle bütünleştiren öğretmenlerimize MERHABA demek ne güzel…!
24 Kasım’da beraber olamadığımız öğretmenlerimiz, öğretmen EŞLERİMİZ, gönlümüz sizsiz BURUK, kutlamalarımız SİZSİZ tatsız, sizler için saygı duruşumuzda her şeyiniz canlı, bizlerden sizlere DUA ve rahmet söylemlerimiz anlamlı…
Kaybettiklerimizi anlamak için İNSAN olmak yeter,  İNSANA olan kininiz bitmedikçe, VATANA olan sevginiz bir işe yaramaz, PARANIZ  cüzdansız, kendiniz vicdansız kalır; insansız hayat  değer bulmaz, havanız olmaz, instagrama koyacak resim bulamazsınız..?  
 
 
“Ben, çaresizliğin filizlendiği yerde ümit,
Korkunun mayalandığı yerde yürek,
Güçsüzlüğün güçlendiği yerde bilek olmak istiyorum;
Ben, öğretmen olmak istiyorum...”  (M. Nejat Sefercioğlu)
Bu anlamlı günümüzde tüm öğretmen-öğrencilerimin, öğretmen ve akademisyen arkadaşlarımın, bu günlerini kutluyor; 
ARAMIZDA bulunamayan  Başöğretmenimizi, hocalarımızı, arkadaşlarımızı, şehit öğretmenlerimizi, eşim  Mebrure Hanım’ı saygıyla-sevgiyle anıyor, manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum.
SEVGİLER öğreten-eğiten, meslek ilkelerini bozmayan ÖĞRETMENLERE !...
                                                                                          24.11.2019
                                                                                       Yrd. Doç. Dr.
                                                                                  Hayrettin Parlakyıldız
                                                                                  Kıbrıs İLİM Üniversitesi
                                                                           E-posta: hparlakyildiz@mynet.com