.
Öncelikle, şiddetin her türlüsüne karşı olmamız gerekiyor. Kanun olsa da, olmasa da, yapan yapıyor şiddetini. Kadına, çocuğa, doktora, öğretmene.
Ne var ki, şiddeti önleyecek katı tedbirler olsa, bin değil, milyon kez düşünür şiddete eğimli tipler.
Öğretmenler günüydü dün. Öncesinde onlara yönelik şiddete engel olması düşüncesiyle bir kanun teklifi geldi. MHP’ li bir vekilden. Ondan önce, gündemin bilmecesi, yalan aspar haber diyeyim.
Hani Külliye’ ye çıktığı ileri sürülen CHP’ li kurmay ididası. Her ne kadar yazan da yalanladıysa da yazdığını, ya sonrası..?
Bir güzel gündem oldu. Ansızın karıştı siyaset. Ne sözler ne tepkiler, değerlendirmeler. Peşi sıra. San ki, böyle bir ortam bekleniyormuş misali.
Başkent’ten, iktidar kanadından gelen son çıkış diyeyim şimdi. AK Parti Sözcüsü Çelik: "CHP sözcüleri, en temel siyaset ilkelerinden yoksun bir şekilde görüşmeyi Cumhurbaşkanımızın açıklaması gerektiğini söylediler.
Olmayan görüşmeyi, böyle bir görüşme olmadı diyen Cumhurbaşkanımızın açıklamasını istiyorlar." vurgusuyla gerdi söze, sonra da etti okkalı ifadeyi.
AK Parti Sözcüsü Çelik: "CHP yönetimi bu yalandan medet umuyor"
Olur mu, umulur mu, ben bilmem de, gündem değişti, ifadeler sertleşti, bir şeyler olduğu, bir şeyler olurken de, umut dikilip, medet biçimi mi hedeflendi, o’nu da yaradan bilir..!
Başkent gündemine göz atmadan edemiyorum. Öylesine yütz gülümseten ifadeler geliyor ki sert söylemlerde, durduk yere gülümseyebiliyor insan. Kim istemez ki gülmeyi, hele ki kahkaha atmayı..?
Abonesi olduğumuz İHA’ nın servis ettiği haberler içinde fark ettim bu gülümseten sözlerin de geçtiği çıkışı.
- "Olmayan görüşmeyi, böyle bir görüşme olmadı diyen Cumhurbaşkanımızın açıklamasını istiyorlar. Tüm bunlar gösteriyor ki CHP yönetimi bu yalandan medet umuyor" ifadeleri, düşünüldüğünde çokta manidardı bence.
Bu sözler, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ ten geliyordu gündemin, sonradan da doğru olamdığına dikkat çekilen iddiası üzerine.
"Olmayan görüşmeyi, böyle bir görüşme olmadı diyen Cumhurbaşkanımızın açıklamasını istiyorlar. Tüm bunlar gösteriyor ki CHP yönetimi bu yalandan medet umuyor" diyordu sayın çelik ve de ekliyordu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada.
Bir gazetecinin, “Bir CHP’li Külliye’ye giderek Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştü” diye mesnetsiz bir haber yaptığını hatırlatıyor sonra da;
"Haberde Cumhurbaşkanımızın CHP Genel Başkanlığı için o CHP’liye destek verdiği iddia edildi. Her bakımdan yalan olduğu belli olan iddialar. Belge yok. Mesnet yok. İsmi dolaştırılan Muharrem İnce en güçlü şekilde yalanladı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun böyle bir görüşme olduğu iddialarını net dille yalanladı. Kemal Kılıçdaroğlu ise her zamanki gibi doğru haber gibi bir kaygısı olmadığını, kendisi açısından yalan da olsa elverişli haber peşinde olduğunu gösterdi ve “böyle bir görüşme var, ismi biliyorum” dedi. Cumhurbaşkanımızın “Böyle bir görüşme olmadı, Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum, sen genel başkanlığını ortaya koyuyor musun?” demesinin ardından, yalan cephesi tamamen çöktü" ifadesini kullanıyordu.
"Tüm bunlara rağmen CHP sözcüleri, en temel siyaset ilkelerinden yoksun bir şekilde görüşmeyi Cumhurbaşkanımızın açıklaması gerektiğini söylediler" diyerek, gündemin tartışılan iddiasına ilişkin hayli net ifadelerle değerlendirmede bulunuyordu Çelik.
"Olmayan görüşmeyi, böyle bir görüşme olmadı diyen Cumhurbaşkanımızın açıklamasını istiyorlar. Tüm bunlar gösteriyor ki CHP yönetimi bu yalandan medet umuyor. “ sözünü tekrarlayıp.
Aslında, konu üzerine yaptığı tespiti mi desem, öngörüsü mü, çok daha dikkat çekiciydi sayın Çelik’ in.
Böyle yorumladım denileni, çünkü şu sözler, böyle düşündürmez mi hiç insanı..?
“Anlaşılıyor ki, birileri CHP’deki parti içi rekabette istemedikleri kişileri bertaraf etmek için bu yalan haber kurgusunu yapmış. “
Bu cümle, satır arası açık mesajıyla bence güne ve önümüzdeki günlere damga vurur şimdiden. Demedi demeyin..
Sayın Çelik’ in; “Yalan haberden fayda sağlamaya çalışanlar da bunu hemen yalan siyasetine dönüştürdü.
Tüm bunlar gösteriyor ki CHP yönetimi bu yalandan medet umuyor. Anlaşılıyor ki, birileri CHP’deki parti içi rekabette istemedikleri kişileri bertaraf etmek için bu yalan haber kurgusunu yapmış.
Yalan haberden fayda sağlamaya çalışanlar da bunu hemen yalan siyasetine dönüştürdü." İfadesiyle, üzerine çok düşünülmesi gereken bir başlık açmış.
“ÖĞRETMENE KALKAN ELLER KIRILSIN..” şeklinde bir başlık yazmayı planladı zihnim. Lakin, şiddetin her türlüsüne karşıyım derken, şiddet içerdi baylığım. İyisi mi susayım, kanun teklifine döneyim, başta bahsettiğim teklife.
MHP'li Milletvekili Karadağ'dan eğitim çalışanlarına şiddete yönelik kanun teklifi geldi, öğretmenler günü arifesinde.
MHP’ nin Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin cezasının artırılmasına yönelik TBMM’ye kanun teklifi vermişler.
Bu kanun teklifinin yasalaşması ile birlikte, eğitim-öğretim kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı, eğitim ve öğretim hizmetinin verilmesi esnasında veya eğitim-öğretim hizmetinden kaynaklı nedenle cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaklar.
Pek de güzel olur vallahi. Öğretmene şiddet nedir yahu.. ?
Eğitim çalışanlarına yönelik şiddeti önleyici tedbirlerin alınması ve müeyyideler getirilmesi amacıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifini TBMM Başkanlığına sunduklarını belirten MHP Iğdır Milletvekili Yaşar Kardağ’ ın bu teklifi, umarı kısa sürede kanunlaşır.
Sayın vekilin de dediği gibi; cefakarca görev yapan eğitim çalışanlarının bazen öğrencinin kendisi bazen de öğrenci velisi veya yakınlarının sözlü ve fiili şiddetine maruz kalabildikleri malum.
Üstelik moda oldu bu davranış şekli. Giderek yaygınlaşıyor adeta.
Çocuğuna laf geçirmesi gereken veli öğretmene laf geçirme derdinde. İyi de, armut dibine düşer. Öğretmenin kabahati ne..?
Sayın vekil, elleri öpülesi öğretmenler için bence son yılların en güzel teklifini yapmış. Düşüncesine sağlık.
Eğitim neferlerine yönelik, şiddet olaylarının sayısının gün geçtikçe arttığını anımsatırken sayın vekil Karadağ;
"Eğitim çalışanlarına yönelik şiddeti artıran unsurlardan birisi de şiddeti uygulayan kişilerin cezalandırılmayacakları ya da önemsenmeyecek bir yaptırımla karşılaşmayacakları düşüncesidir. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddete asla hoş görü gösterilemeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ve kamu sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı düşüncesinin oluşturulması önleyicilik açısından önemli bir adım olacaktır. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin geldiği yer nedeniyle, Türk Ceza Kanununun birinci maddesinde belirtilen önleyicilik ve koruyuculuk işlevinin sağlanabilmesi için yeni bir düzenleme yapılarak kamu sağlığının korunması amacı ile harekete geçirilmesine acil ihtiyaç bulunmaktadır” diye de eklemiş.
Tespit güzel, denilenler ise güzel ötesi. Hadi hayırlısı. Bari, bu konuya net bir çözüm gelir de, eskiden olduğu gibi, öğretmene evladını teslim eder iken; “Eti senin, kemiği benim” diyebilen öğrenci velilerine kavuşuruz yeniden milletçe.
Herkese iyi haftalar diliyorum. Şiddetten uzak, sağlıkla haşır-neşir günler, hep bizlerle olsun. Hoşça kalın..