Böyle diyordu dün sokak. Bir de ekliyordu; “Beklenmedik isimler diye yorumlandılar” diye.
Böyle diyordu dün sokak. Bir de ekliyordu; “Beklenmedik isimler diye yorumlandılar” diye.
Bahsettiğim, görevden azlini isteyip, Başkansız kalan, yeni Başkan belirlenmesi uğraşının verildiği iktidar parti. Temayül vardı, görevli iki vekilin gözlem ve gözetiminde..
İsimlerden haberdar olmuştur, siyaset kamuoyu. Bir de ben tekrar etmeyeyim. Bir ismi önde kullanır, sanki birinciymiş gibi hissettiririm diye, hiç zikretmeyeyim.
Lakin, eskisinin de önde çıktığından söz etmeden edemeyeceğim.
Önümüzdeki günler belirler yeni ismi. Bu arada, “Ben yok’ um, siyaseti bıraktım..” diye beyanı bulunan bir isim seçilirse de, hiiiç şaşırmayın..
Gündemin birinci meselesi, bu aralar bir oylama. Aslında, oyalama da denilebilecek bir durum. Çünkü; katılım olsaydı, belki de şimdilerde itiraz edilen, muhalif söylemlerin nedenine dönüşen konuda, muhalefetin dediği, istediği olacaktı.
Benzeri bir oylama daha hatırlıyorum geçmişten, o’da hayli eleştirilmişti. Maden yasası meselesi.
İmdi de termiklerin, bacasındaki filtre..
Şöyle de denilebilir aslında; “Son oylama, son sayı..”
Birileri var, birileri yok. Sanki bir varmış bir yokmuş misali..
Sanki, oylamadan geçsinde, biz de hayli muhalefet edelim hesabı..
15 termik santralin baca filtrelerinin takılmasını 2 buçuk yıl daha erteleyen ve kamuoyunda 50.Madde olarak bilinen kanun teklifi önceki günlerde geçti.
AK Parti ve MHP'li vekillerin oyları ile kabul edildi.
Peki ya, sorun ne..? sorun, geçen teklifin yanlışlığı. İyi de, maden yasasında da benzeri oldu, katılımcılara bakıyorsunuz, bir hayli az, katılmayanlara bakıyorsunuz, bir hayli fazla..
Sonuç, istenilen, teklifi sunulanın kabulü.. Suçlu kim?.. Ben bilmem, katılmayan bilir!..
Muhalefet 50.Madde oylamasında yine TBMM salonunda yer almamış ise, sahi, suçlu kim?..
Termik santral baca filtrelerinin takılmasını 2 buçuk yıl daha erteleyen kanun teklifi , AK Parti’nin 203 ve MHP’nin 14 oyuyla kabul ediliyor.
Başta, Ana muhalefet CHP, sonra İYİ Parti, HDP ve Saadet Partisi’nin, çevre yatırımlarını yapmayan Termik santrallerin havayı kirletme iznini uzatan 50. Madde oylamasına katılmayışları ise, bence ayrıca, üzerine de düşe düşe sorgulanması gereken bir mesele.
TBMM'de 290 milletvekili bulunan AK Partinin 203 milletvekili, 49 milletvekili bulunan MHP'nin 14 milletvekili ile evet oyu verdiği o oylamada, TBMM'de 139 milletvekili bulunan ana muhalefet partisi CHP'nin sadece 25 milletvekili Doğa için red veriyor. Sonrası malum!..
Herkes, okkalısından sözler ediyor, doğayı korumaya çalışıyor vesaire!..
62 milletvekili bulunan HDP'den 4 milletvekili, 39 milletvekili bulunan İYİ Partiden 7 milletvekili oylamaya katılanlardan. Yani; Doğanın geleceği için oy kullananlar bu kadar.. Nerede trak, o rada bırak denmiyor da, va endim o elden gdiyor, bu yok oluyor bilmem ne…!
Onca ağaç kesiliyor, orman düz ara yok oluyor, yenisi için.. Üık yok, bir bardak su da fırtına koparan ise, hayli çok…
Gündemin çok tartışılan bir konusu için yükselen bir ses vardı, halice zamandır söz edecektim, hep unuttum. O ses diyerek, başlayayım aktarmaya. O ses, derken, “O ses” sanmayın. Hani, şu yarışması olan, güzel ses arayışı..
“AK Partinin Avukatlığını yapacak değiliz, keza buna ihtiyaçlarıda yok.” denilerek başlanılan açıklama.
Bu aralar, düyünce özgürlüğüne bağlı söylemler, yazılı şekilde geliyor, ayrı bir akılda kalıyor. Böylesi bir iadeyle sözle başlayan, MHP’ nin eski il başkanı Hakan Pınar’ dı.
“ Son günlerde Ülke gündemini meşgul eden konuyla ilgili gerek Sayın Cumhurbaşkanı gerekse Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve diğer yetkililer gereken açıklamayı yapmış, hülasa kuyuya taşı atan delinin özür dilemesi ile iftira kumkuması son bulmuştur.” diye sürdürüyordu sözlerini, olayı hatırlatır şekilde.
Sonra da; “İşin buraya kadar olan kısmı kendi mecrasında ve muhatapları ile Türk Kamuoyu tarafından değerlendirilecektir.
Gelelim Heredot Cevdet tiplemesindeki ya ‘aga benim kafama bir şey takıldı..’ repliği ile hafızalarda yer eden kıl berber misali bizim kafamıza takılanlara” vurgusu yapıyordu sayın Pınar.
Ve kafaya takılandan söz ediyordu; “Şimdi bu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ayağının tozu ile Avrupa Başkentlerine ziyaretler yaptı ya;
Özellikle Amerikan derin devletinin fikir babası Anglo-Sakson politikalarının şekillendirildiği ve doğrudan Kraliçeye bağlı CHATHAM HOUSE’ da fotoğraf vererek ki;
Bu fikir kuruluşu görünümlü yapı Resmen 1920’de kurulsa da kökleri 1900’lerin başına gidiyor.
O zamanki adı ‘Yuvarlak Masacılar’dı. İsrail devletinin kuruluşuna öncülük eden, Osmanlı’yla, Orta Doğu’yu ilk parçalayan Sykes–Picot haritalarını çizen ve Sevr’i yapan bu masaydı.” diye de ekliyordu Pınar.
Ve de, sonrasında, veriyordu, veriştiriyordu;
“ Sonradan resmi bir kuruma dönüştürülüp, ‘Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstütüsü’ adını almış, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi hem Amerika’nın hem de Birleşik Krallığın Emperyal Sömürge Politikalarını şekillendiren bir yapıdır.
Ne garip bir tesadüftür ki ilk madalya yı bizzat Kraliçeden alan Sultan Abdülaziz’den 100 yıl sonra 2010 da Abdullah GÜL’e Türkiye’de yine bizzat Kraliçe tarafından ‘Büyük Şövalye Nişanı’ verilmiştir.
İBB Başkanı’nın bu görüşmeleri yaptıktan kısa bir süre sonra yine tedavi gerekçesi ile İngiltere’de bulunan Rahmi TURAN tarafından malum iftira yazısı yazılmış ve Ülke gündemi bu yalanla meşgul edilmeye başlanmıştır ve yine eski Cumhurbaşkanı GÜL’ün desteği ile bir hayli mesafe kateden ve artık Partileşme sürecine girmek üzere olan BABACAN’ın Parti kuruluşunun startı verilmek üzeredir. Tüm bunların üzerine başta Amerika olmak üzere 2020 de 12 Avrupa Başkentinde yapılacak seçimleri , Yeni Dünya Düzeni kurmak üzere düğmeye basmış ve Kaostan beslenen çok uluslu emperyal yapının sanki bölgede ve Ülkemizde bilinçli bir operasyon yürütüyor dememiz herhalde Komplo Senaryosu olmaz.” İfadesiyle.
Aga, şimdi benim de kafama takıldı.Bu son söz ne?..
Sayın Pınar, demişsiniz ki; “ Dahası BİRİLERİ SARAYDA CHP Lİ ARAYACAKSA BUNU KÜLLİYE DE DEĞİL İNGİLİZ KRALİYET SARAYINDA ARAMALARI DAHA DOĞRU OLACAKTIR.”
Sahi, böyle bir şey olabilir mi?..
Zor soru belki lakin, Pazar Pazar ne iş yapalım. Boş, oturup, boş laf edeceğimize, geçmişi hatırlayıp, biraz beyin cimnastiği mi .. Olur mu, acaba..!