.
MHP LİDERİ BAHÇELİ, belli ki birilerinden yine eleştiri alacak sözler etti..
Başkent gündeminin öne çıkan balığını attırdı sayın Bahçeli. Diyordu ki “İhtiyaç hasıl olursa Libya’ya asker göndermek aynı zamanda bir beka meselesi olup MHP’nin desteğini alacaktır”
Hele hele şu sözü;- “Ne işimiz var Libya’da diyen CHP’liler ve tüfeyli işbirlikçileri ise ‘Las Tesis’ eylemiyle dansa ve dalavereye hızla devam etmelidir”
Kısacası, siyasetçiye göre, yüz gülümseten ifadelerdi bu ifadeler.
MHP liderinin- “Sözde Ermeni soykırım kozuyla avunan her ülke kendi geçmişine bakmalıdır. 1915 Tehcir Kararı yerindedir, isabetlidir; aynı şartlar bugün bir kez daha doğsa yine yapılmalıdır” şeklindeki anlatımı, geniş düşününce ne de doru değil mi..?
Başkent gündemine göz atar iken dün, İHA’ nın bülteninde gördüm, İlker Turak imzalı haberde, hayli dikkatimi çeken bahsettiğim bu sözleri.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “İhtiyaç hasıl olursa Libya’ya asker göndermek aynı zamanda bir beka meselesi olup Milliyetçi Hareket Partisi’nin desteğini alacaktır. Ne işimiz var Libya’da diyen CHP’liler ve tüfeyli işbirlikçileri ise ‘Las Tesis’ eylemiyle dansa ve dalavereye hızla devam etmelidir” şeklindeki net çıkışı, sanırım bir benim dikkatimi çekmemiştir.
“Gelişen ve Karmaşıklaşan İç ve Dış Siyasi Gelişmeler” hakkında yazılı basın açıklamasında geçiyordu MHP liderinin sözleri.
Türkiye’nin yeni hükümet sistemiyle zincirlerini kırmak için doğrulması ve yükselişe geçmesinin pek çok hasis, hain ve hasmane çevreyi ürküttüğünü, doğal olarak da karşı tavır almalarına yol açtığını vurguluyordu ayrıca sayın Bahçeli.
Ve diyordu ki; “Karşımızda cereyan eden hadiselerin cesamet ve cüret düzeyi hakikaten de ibretlik seviyelere tırmanmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne açılan maksatlı ve mahsurlu cephe günbegün müflis ve münafık siyasi aktörlerin katılımıyla genişlemektedir. Eski sisteme dönülmesini ve Cumhurbaşkanı’nın partisiyle bağının kesilmesini hedefleyen, takılmış plak gibi sürekli bunları vurgulayan siyasi partiler ve art niyetli siyaset temsilciler ağız ve emel birliği içindedir. Milletimizin hiçbir derdiyle dertlenmeyen, hiçbir vizyon pırıltısı ve umut ışığı veremeyen, ekonomik sorunlardan siyasal önerilere kadar yeni hiçbir şey söyleyemeyen odakların mezkur iki amaçta birleşmeleri son derece manidar ve marazidir. Türkiye’nin milli gerçeklerine, Türk milletinin gelecek ümitlerine tamamıyla uzak ve yabancı zihniyetler icazetli şekilde harekete geçmişler, geçmişleriyle de çelişip ters düşmüşlerdir. Siyasetin defolu ve lekeli yüzleri, maskelenmiş kâbus senaryolarıyla bir kez daha sahneye çıkarak Türkiye’nin sırtına hançer sokmak amacıyla pozisyon almışlardır. Dünya yeniden kurulurken, haritalar yeni baştan çizilirken ülkemizin önünü kesmek, milli bekaya kast etmek için alenen devreye girenlerin ne oldukları, neye hizmet ettikleri, nereye ulaşmak istedikleri esasen bellidir. Özelikle bilinmesini isterim ki, geçmişleri geleceklerine kefil olamayan siyasi garabetlerin Türkiye’nin geleceği için söz söylemeye ne hakları vardır ne de hadleri olacaktır. Girdikleri her kalıbın şeklini alan, her rüzgâra yelken açan, her karambole bel bağlayan, her belirsizlikten nema kapmaya çalışan stratejik çukurların gelecek iddiaları boş bir gaye, boşuna bir gayrettir”
Düne ilişkin de vurgusu vardı MHP liderinin. Şöyle ki; "Geçmişte benzerlerine şahit olunan kiralık milletvekili sezonu tekrar açılmıştır"
‘Hoppala..’ diye tepki verdirecek sözlerdi aslında bu sözleri. Dahası da vardı üstelik. Diyordu ki;
“Küresel muhasım odakların uzaktan kumandasıyla Türkiye’nin istikbaline ve istiklaline pusu kuran siyasi gecekondu sahiplerinin devşirilmiş iradeleriyle umut olmaları, ülkemize yeni bir ufuk açmaları hezeyan ötesi bir hayaldir”
Ardından ifade ettikleri ise daha da bir dikkat çekiyordu. Bahçeli şöyle diyordu;
“Siyasette boşluk yoktur, olması için bir neden de yoktur. Yeni parti arayışları siyasi ve toplumsal bir ihtiyaçtan ziyade Türkiye üzerinde komplo ve kurgu mucitlerinin ucuz siparişidir. Küresel siyaset anlayışını rehber olarak benimseyenlerin milletimize ait, ülkemize dair hiçbir sözü olamayacak, hiçbir gelecek hedefi bulunamayacaktır. Türkiye’yi kuşatmak, kıstırmak; bununla da yetinmeyip tarihi, coğrafi ve kültürel haklarını kısıtlayıp parçalı ve pasif bir konuma sokmak isteyen emperyalist alçaklığa sempati gösterenler, sevimlilik yarışına girenler hiç kuşku yok ki kökünden ve kimliğinden kategorik kopuş yaşayanlardan başkası değildir. Demokrasiyi soysuzlaştırıp siyaseti sabote etmek isteyenlerin karışık ve kirli faaliyetleri son zamanlarda hız ve yaygınlık kazanmıştır. Bunlar milletimizin iradeleriyle seçilmiş muhterem milletvekillerini siyasi çıkarlar uğruna pazarlayıp peşkeş çekecek kadar zıvanadan çıkmışlardır. Geçmişte benzerlerine şahit olunan kiralık milletvekili sezonu tekrar açılmıştır. Bu durum partisi ve fikriyatı ne olursa olsun değerli milletvekili arkadaşlarımıza hakaret ve hürmetsizliktir. Milletvekillerinin siyasi zorunluluktan dolayı parti değiştirmeleri başka bir şey, belirli bir maksada matuf ve süreli olarak farklı partilere görevlendirilip gönderilmeleri başka bir şeydir. Milletvekilleri alınıp satılacak meta değildir. Gazi Meclisimizin muhterem üyeleri siyasi ikbal ve intikam vasıtası olamayacaktır. Aksi bir durum en başta Türk milletinin irade ve seçimine büyük bir saldırı ve suikast olarak değerlendirilecektir. Siyasetin bir ahlakı, bir adamlığı, bir aklı, bir de ilkesi vardır ve olmalıdır. Bunlardan nasibini alamayanların siyasi mücadeleleri beyhude bir çırpınış olmanın yanında değersizdir, ilkesizdir, hedefsizdir ve ruhsuzdur. Türk milleti maceraya kapalıdır. Kara kampanyalara, karanlık oyunlara, melun oluşumlara da dayanıklıdır”
Türkiye’nin tartışılan, tartışıldığı kadar da yeni oluşumlarına destekçisi aranan yeni siyasi hayatına ilişkin sözler, aslına bakar isek, dört bir yanda sel oldu akıyor görebildiğimiz. Peki ya, göremediklerimiz, duymadıklarımız..? O’nu da iler ki günlerde, dillendikçe işitir herhalde kulaklarımız.
Lakin, bir konu var ki, denilenleri aktarmadan edemeyeceğim. Pek çoğumuzun işittiğinde tepki gösterdiği bir konu içinde ediyordu lafını sayın lider.
"1915 Tehcir Kararı yerindedir, isabetlidir" diyordu Bahçeli ve ABD Senatosu’nun, 1915 Ermeni olaylarını "soykırım" olarak tanıyan karar tasarısını kabul etmesi hakkında çarpıcı sözler ediyordu.
“Milli her meselede direnme imkânlarını tamamen kaybeden malum siyasi zihniyetleri tarihi fırsat olarak gören yerli ve yabancı mihraklar milletimiz için sakladıkları ertelenmiş hesaplarını ardı ardına görmek için devrededir.” vurgusu ardından, veriyordu veriştiriyordu Bahçeli. Yani tam olarak şöyle diyordu;
“Bunlardan birisi olan sözde Ermeni soykırım kararı ABD Senatosu’nda ilk defa kabul edilmiştir. ABD Kongresi’nde Türkiye aleyhtarlığı zirve yapmıştır. Ayrıca yaptırım tehditleri otomatiğe bağlanmıştır. Türk milletinin şerefli geçmişinde soykırım yoktur, katliam yoktur, insan onuruna saldırı asla görülmemiştir. Artık kimin ne söylediğinin, neyi karara bağladığının, hangi tuzakları kurduğunun anlam ve önemi de kalmamıştır. Sözde Ermeni soykırım suçlamasına yönelik kınama ve red mesajlarının ötesine geçmenin zamanı da gelmiştir. Türk milletini işlemediği bir suçtan dolayı töhmet altında bırakmak, soykırımcı olarak fişlemek ahlaksız ve ağır bir iftiradır. Sözde Ermeni soykırım kozuyla avunan her ülke kendi geçmişine bakmalıdır. 1915 Tehcir Kararı yerindedir, isabetlidir; aynı şartlar bugün bir kez daha doğsa yine yapılmalıdır. Soykırım elbette vebaldir, soykırım suçlaması da vandal bir uydurmadır. Türkiye’nin bölgesel ve küresel manevra alanlarını daraltmak amacında olan sözde müttefikler ateşle oynamaktadır.”
Başta söz ettiğim Libya için dediklerini, ayrıntılı şekilde dile getirmedim. Şimdi sıra o denilenlerin tümünde.
“Ne işimiz var Libya’da diyen CHP’liler ve tüfeyli işbirlikçileri ise ‘Las Tesis’ eylemiyle dansa ve dalavereye hızla devam etmelidir” sözünü, Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri değerlendirirken ediyor ve devamında da şunları söylüyordu MHP lideri;
“Komşu coğrafyalarda emperyalist planlamalar yapanların ülkemizi stratejik ablukaya alma çabaları uyanık ve şuurlu her insanımız tarafından fark edilmektedir. Libya’da Hafter isimli teröristin arkasında durup Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de sıkıştırmaya çalışanlar iyi niyetli değillerdir. Ülkemiz kuşatılmak istenmektedir. Libya’nın meşru ve tanınmış hükümetiyle Türkiye arasında yapılan ‘Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması’ zalimleri ve Türk düşmanlarını adeta felç etmiştir. Bu kapsamda gerektiği takdirde Libya’ya asker gönderme seçeneği mutlaka gündeme alınmalı ve gereği cesaretle yapılmalıdır. Tarih uyanırken, eski hâkimiyet havzalarımızın anıları dirilmektedir. Gönül, inanç ve kültür coğrafyalarımızın Türk milletine çağrısı günden güne artmaktadır. Bu çağrıya sessiz ve seyirci kalmak akıl dışılıktır. Libya ve Suriye’deki krizlere tepkisiz ve hareketsiz kalındığını taktirde jeopolitik riskler ithal edilmiş olacak, Anadolu coğrafyası tehlikeye atılacaktır. İhtiyaç hâsıl olursa Libya’ya asker göndermek aynı zamanda bir beka meselesi olup Milliyetçi Hareket Partisi’nin desteğini alacaktır. Ne işimiz var Libya’da diyen CHP’liler ve tüfeyli işbirlikçileri ise ‘Las Tesis’ eylemiyle dansa ve dalavereye hızla devam etmelidir. Kadına yönelik şiddetin dansla duracağını düşünenlerin hali acul ve acıklıdır. Lübnan, Libya, Suriye, Irak, İran, Cezayir, Sudan, Latin Amerika ülkeleriyle ve Avrupa ülkeleri huzursuzluğun pençesindeyken, Türkiye tarihi haklarını korkusuzca, kahramanca savunmalı, Anadolu’yu işgal planlarını kaynağında yok etmelidir. Küresel güçlerin taşeronluğuna talip olanlar, düştükleri taviz ve teslimiyet döngüsünün içine aziz milletimizi asla çekemeyeceklerdir. Ne CHP, ne İP, ne HDP, ne de Serok partisi selamete yürüyüşümüzü felaketle kesemeyeceklerdir. Türkiye yüksek bir inançla ve iradeyle sürdürülen beka mücadelesinin içindedir. Bu beka mücadelesinin şeref payesi Cumhur İttifakı’nın nezdinde büyük Türk milletindedir. Cumhur İttifakı gücüne güç katmakta, Türkiye’yi Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümüne muazzam bir fedakârlıkla hazırlamaktadır. Bu hazırlığı engellemek, sabote etmek; tarihi silkinişe kara çalmak hiç kimsenin harcı olamayacaktır. Yükselen bayrak inmeyecek, Türk milleti teslim olmayacak, Cumhur İttifakı asla pes etmeyecektir. FETÖ ve PKK’ya tek laf edemeyenlerin demokrasi ve özgürlük yalanları tutmayacak, Türkiye geri adım atmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi'ne gönül vermiş inanç ve dava mensupları, dün olduğu gibi bugün ve yarın da ‘Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben’ ilkesi ile hareket edecek, ‘Milli beka, milli devlet ve milli kimlik’ üzerinde oynanan oyunları sabırla, akılla, sağduyuyla, metanet ve şuurla mutlaka bozacaklardır. Geleceğin parlak günleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi vasıtasıyla kesinlikle Türk milletinindir. Geleceğin mimarı ise sicili kapkara olanlar değil, cumhurun ittifak ruhu, Türk milletinin muhteşem duruşudur”
Bu kadar denileni aktardım. Belki de çok sıkıldınız. Kimseyi bilmem de , ben son söze acayip vuruldum. Haydin hoşça kalın..