.
Kısacası, şiddet uygulanırken, cep telefonlarıyla o anı görüntüleme uğraşı içine değil, toplum olarak şiddeti nasıl önleriz derdine düşmemiz gerektiği dile getirildi. HPakikaten en doğrusu bu. Yoksa, şiddeti uygulayana, ceza çok büyük olsa ne olur, olmasa ne olur. Şiddet mağduru öldükten sonra, öldüren idam edilse, geri mi gelecek hayatından olan..
Ülkemizin, yaşandığı andan itibaren birinci derece meselesiymiş gibi, hep konuşulan konusuna, sayın Adalet bakanı bence de çok güzel bir pencereden bakış açısı araladı.
Şöyle diyordu soru üzerine; “Hep birlikte mücadele ederek, olayların yaşanmaması için çalışmamız lazım”
En ağır suç, adam öldürmektir. Bu en ağır suçun cezası, kimi ülkelere göre idamdır.
Şiddet, tecavüz, taciz… Dile kolay bu suçların karşılığında da istenen idam! Kamu vicdanını rahatlatmak adına, bu cezalara elbette eyvallah..
Gelin görün ki, ömür boyu verilen hapis cezaları dahi, vicdanları az da olsa rahatlatıyor. Peki, bitiyor mu sorun..? Bir yeni vaka, yaşanmıyor mu..? Hele ki, farklı nedenlerle salıverilenler, dışarı çıkınca hiç mi tekrarlamıyor o suçu?
Bu konuda, bir hukuk adamı ile sohbet ediyorduk dün. Dakikalarca sürdü ettiğimiz sözler. Belki de, yetkimiz olsa, neler yapacaktık, ne kararlara imza atıp, çözecektik kökten sorunu.. Fakat, yok yetkimiz. Havanda su dövdük kısacası. Düşünerek konuşunca, ne çözümler ürettik ayrıca..
San ki, saatler öncesinde denilenler malum oldu bizlere. Şöyle bir turlar iken ülke gündeminin öne çıkan başlıklarını, bir de ne göreyim, konu başlığımız üzerine aktardığımız düşüncelerin benzeri ifadeler gelmiş en etkili ve de yetkili ağızdan. Sayın Adalet bakanı Gül’den..
'kadına şiddet' sorusu üzerine geliyordu sözler. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül:
- “Kadına şiddet sadece yargıya bırakılacak bir konu değil.
Yargı fiil gerçekleştikten sonra cezayı ödetici bir meseleyi ortaya koymakta.
Bu sorun hiç yaşanmadan medya, sivil toplum, kurumlar olarak hepimizin hep birlikte mücadele ederek, olayların yaşanmaması için çalışmamız lazım” diyerek, pek güzel özetliyordu çözüme giden yolu.
Hep birlikte olmalı, hep birlikte dik durmalıyız bu sorun karısında demeye geliyordu kısacası sayın bakan Gül’ ün ifadeleri.
Hemen her gün şehrimizde de aile içi şiddet vakaları yaşanıyor. Kadın çocuğunun yanında, kuruma kararı bulunan eşinden ya tokat ya da ağza alınmayacak sözlerle şiddet görüyor. Bitmiyor şiddetin türü ve şekli. Sözlüsüne taciz desek de, daha neler neler..
Başkent gündeminin öne çıkan başlığını, abonesi olduğumuz İHA’ nın bülteninde görünce, dikkat kesildim meslektaşım Ahmet Umur Öztürk’ ün kaleme aldığı bu habere.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ ün, şiddet mağdurlarının pür dikat kesileceği sözleriyde haberin konusu. Şunları söylüyordu sayın Bakan,
“Kadına şiddet sadece yargıya bırakılacak bir konu değil. Yargı fiil gerçekleştikten sonra cezayı ödetici bir meseleyi ortaya koymakta. Bu sorun hiç yaşanmadan medya, sivil toplum, kurumlar olarak hepimizin hep birlikte mücadele ederek, olayların yaşanmaması için çalışmamız lazım”
Egemenliğin Kayıtsız Şartsız Milletin olduğunun teminatı adresten geliyordu sözler. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden.
TBMM’de gazetecilerin sorularını cevaplıyordu sayın Bakan, Ordu’daki cinayetle ilgili olarak soruşturma açıldığını hatırlatırken, Kadın cinayetlerine ilişkin yayınlanan genelge hakkında da bilgi veriyordu.
Adalet Bakanı Gül’ ün, hatırlayınca binbir soruyu akla getiren bir önemli konuya ilişkin de sözleri geldi başkent’ten.
17 yıl önce yaşanan Necip Hablemitoğlu suikastındaki yeni gelişmelere ilişkin sayın bakan Gül, “Yargı büyük bir titizlikle çalışmasını sürdürmekte. Gerekli tüm temasları yaparak tüm gayretleri ortaya konmaktadır” diyordu.
Söylemeden edemeyeceğim düşündüğümü.. Şiddetin her türlüsüne karşı olduğumu dilim döndükçe dile getiriyorum bendeniz. Her fırsatta tekrar ediyorum aklımdan geçeni. Aile içi şiddet öyle çok ki, bazen üst komşu, bazen hısım akrabanın komşuları. Şiddetin kahramanları.
Misal, eşini dövene, çocuğuna şiddet uygulayana, Apartmanın bir büyüğü, şöyle atsa okkalı bir Osmanlı tokadı. Ve bu tavır göstermelik değil, her nerede şiddet var ise gösterilse,tek bir şiddet meraklısına rastlanmaz güzel ülkemde.
Eskiden öylemiydi, mahallenin delikanlı başı vardı. Yanlış yapan ilk tokadı ondan yerdi yüzüne. Her öfkeli, bitirim karakter bilirdi başına geleceği. Keskin sirke küpüne zarar misali, artistlikler hiçbir şekilde yaşanmazdı vesselam.
Özlüyor insan eskileri. Eskilerin destur çekişi bile bir başkaydı. Ölü gözünü kaşını oynatacaksın heee. Sıkardı yani..
Milletçe bir ve dik durup, şiddetin de kökünü kurutacak bizleriz kısacası. Görmezden gelmeden mağduru, duymazdan gelmeden bağırıp çağıranı. Nara atanı.. ’hooop bilader. Dur bakalım’ deyince, kim durmaz ki.. Durup düşünmez ki bir de üstüne..
Umarım, görmedim, duymadım, bilmiyorum deme hastalığından da kurtuluruz da, çaresizlik gibi görülen şiddet meselelerine, biran evvel çözüm getiririz. Haydin hoşça kalın..