Sanırım, bahsedeceğim konu için, bu başlık cuk oturdu. Öyle ya, öyle peşin hükümlüyüz ki bazı noktalarda. Nuh diyor, peygamber demiyoruz.



Sanırım, bahsedeceğim konu için, bu başlık cuk oturdu. Öyle ya, öyle peşin hükümlüyüz ki bazı noktalarda. Nuh diyor, peygamber demiyoruz.
Varsa yoksa, peşin hüküm.. Dinlemiyor, haliyle de an-la-mı-yo-ruz..
Diyeceksiniz ki, ne de yağladın, balladın. Hayır, asla.. Denileni anladım, anladığımı da aktarmak istedim. Yağ ile bal ile, bu aralar hiç işim olmaz..
Çoğu kez, kullandığı siyaset dili pek net ve çok da pek bir isimden söz edeceğim. BBP lideri sayın Destici’den.
BBP Başkanı Destici: “Hiçbir projeye iktidardan geldiği için peşinen karşı çıkmayın” çağrısı yapıyordu partililerine.
Çok tartışılan bir başlık için, pek anlaşılır konuşmuş sayın lider.  - (Kanal İstanbul) “Bu tür büyük projelerin kamuoyuna iyice teferruatıyla anlatılmasında fayda olacağını düşünüyorum” der iken.
Konunun detaylarını, abonesi olduğumuz İHA’ nın bülteninde servis edilen haberden edindim.
Bu sayede, sayın Destici’ nin açtığı şu önemli balıkları fark ettim.
Misal; - “Tankı biz üretelim de hangi iş adamı üretecekse üretsin”
- “Biz neden Suriye’deyiz? Çünkü oralara gitmezsek yarın vatanımızı kendi topraklarımız içinde savunmak zorunda kalabiliriz”
Ve de şimdi, detaylar diyeyim. Başkentli meslektaşlardım, Yunus Emre Kartal - Cem Geçim ‘ in haberindeydi, bahsedeceğim detaylar.
 Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, Kanal İstanbul projesi konusunda, "Hiçbir projeye iktidardan geldiği için peşinen karşı çıkmayın” demişler.
Alperen Ocakları’nın göreve yeni gelen genel başkanı Samet Bağcı ve eski genel başkanı Murat Aslan’ı BBP Genel Merkezi Muhsin Yazıcıoğlu Toplantı Salonu'nda ağırlayan BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, tartışılan konu için sözlerini bu buluşmada etmiş.
Çanakkale’de pek yakında, böylesi bir tartışma yaşanırsa kimse şaşırmasın. Çünkü, bir kanal projesi de bizim için düşünülebilir. Bolayır sırtlarından, iki denizi birleştirecek proje. Kuzey ege’ de Saros ve Marmara…
Ben döneyim, İstanbul’ un kanalına. Kanal İstanbul projesinin vatandaşlara iyi bir şekilde anlatılması gerektiğini savunup,  “Bu tür büyük projelerin kamuoyuna iyice teferruatıyla anlatılmasında fayda olacağını düşünüyorum.” Diyen BBP lideri, ardından da şöyle devam etmiş;
“ Çünkü Kanal İstanbul’a yönelik olarak bazı iddialar var. Neticede bu Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Cumhur İttifakı'ndan önce kamuoyu ile paylaştığı bir projeydi.
Ben bu projeyi, proje başında belli bir süre görev yapan bürokrattan dinledim. AK Partili arkadaşlardan dinleme fırsatı buldum. Tabii muhalefeti de dinliyoruz. Baktığınız zaman aslında toplumu dinlediğimizde toplumun bu meseleye çok vakıf olmadığını düşünüyoruz.
Bence bu ayrıntılarıyla topluma anlatılırsa kabul görme noktasında büyük avantaj sağlayacağını düşünüyorum.
Burada Cumhur İttifakı karşısındaki muhalefet tarafından gündeme getirilen birkaç husus var. Birincisi İstanbul’a zarar vereceği, ikincisi deprem riskini arttıracağı, üçüncüsü su kaynaklarını kurutacağı ve en önemlisi de aslında bunun bir rant aracı olarak yapıldığını iddia ediyorlar ki bunu şahsen şık bulmuyorum.”
Bizim, Marmara ve Saros’u bağlayacak, Bolayır sırtlarından olabilecek kanalımız için de, kim bilir neler dile gelir. O yüzden kıllarda var olan, ancak dile gelmeyen lakin, benim işittiğim kadarıyla, Bolayır sırtları projesi, bence bir düşünülmeli…
Yarın bir gün, duyduğunuzda şaşırmayın diye düşündüğüm için bahsediyorum, Bolayır sırtlarından geçmesi muhtemel projeden..
Hadi, kafanızı karıştırmayayım, Kanal İstanbul’a döneyim. Ve BBP lideri sayın Destici’nin dediklerine.
Son sözünden bahsedip, sonra da ara verdiğim ve kendimce bahsettiklerim ile, konudan koptunuz.. fakındayım.. Şimdi son bölüm; “aslında bunun bir rant aracı olarak yapıldığını iddia ediyorlar ki bunu şahsen şık bulmuyorum.” Demişti ya sayın Destici, ardından da şöyle devam etmiş;
“Hiç kimseye de bunu yakıştırmam. Çünkü sırf rant elde etmek için ne cumhurbaşkanı, ne bu işi gündeme getirenlerin bunu yapmış olabileceğine ihtimal vermiyorum. Öbür taraftan bunun Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik şartlarda buna yetecek bütçesi var mı?
Bunun bütçesi nereden karşılanacaktır. Merkezi bütçeden mi karşılanacak, yoksa bununla ilgili farklı kaynaklar mı kullanılacak? Dışarıdan bir borçlanmaya mı gidilecek, yoksa önceden bir satış mı gerçekleştirilecek? Bütün bunların çok teferruatlı bir şekilde milletimize anlatılması lazım”
Bu ifadeleri ile, bence asıl tartışılması gerekenleri sıralamış sayın Destici. Bence de çok akıllıca..
Şimdi, en çok dikküt kesildiğim o başlık..“Tankı biz üretelim de hangi iş adamı üretecekse üretsin” ifadesi. Tam olarak böyle demiş sayın Destici.
 Üstelik, “Aynı konuyu tank palet fabrikasında da yaşıyoruz” diyerek, sürdürmüş sonrası sözlerini.
Şöyle ki; “Şunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bazı şeylere itiraz edilebilir. Birileri kayrılmıştır, birilerine verilmiştir. ‘Daha iyi birileri yapabilir’ diye gündeme getirilebilirdi. Fakat bunun Katarlılar ile yapılıyor olmasına karşı çıkılmasını anlamıyorum. Türkiye’nin bölgede dostlara ihtiyacı var. Katar’da bizim dost ülkemiz. Biz elbette Katarlılar ile proje geliştirmeliyiz. Azerbaycan ile sonuna kadar her şeyimizi bir yapmalıyız. Pakistan ile aynı şekilde. Balkanlar'da Kosova, Avrupa’da Macaristan, Afrika’da Libya. Bizim bu tür dostlukları ve işbirliklerini arttırmamız lazım. Dolayısıyla işin bu boyutunun gündeme getirilmesini doğru bulmuyorum. İşin farklı bir boyutu var. Savunma sanayiinde biz geri kalmışız. Geçmişte yapılmamış yapılması gerekenler. Ama bugün yapılıyor. Tankı biz üretelim de hangi iş adamı üretecekse üretsin. Devlet kontrolü altında zaten. Bir an önce üretelim. Bizim derdimiz bu. Devlet bu anlamda bir takım iş adamlarını, yatırımcıları çağırıp teşvik edebilir. Hatta 10 tane yatırımcıyı teşvik edersin, 5’i başarılı olur, 5’i başarısız olabilir. Hiç önemli değil, yeter ki 5 tanesinde başarılı ol. Merhum Özal bu konuda ismini vermeyeceğim çağırmıştır bir grubu, ‘Siz bunu yapın’ demiştir. O grup şuan savunma sanayiinde çok iddialı bir konumdadır. Dünyada baktığımızda Amerika silah sanayiinin en büyüğüdür ve orada üreticilerin tamamı devlet kontrolündeki özel şirketlerdir. Devletimizin savunma sanayii konusunda süratle hızlı adımlar atması gerekiyordu. Adımlar atıldı ve atılmaya da devam ediyor. Atılmasını da destekliyoruz.”
Pek Net, Pek de Pek sözler etmiş dahası dediklerinde. Başta bahsettiğim; “Hiçbir proje iktidardan geldiği için peşinen karşı çıkmayın”  ifadesini açalım şimdi.
Projelerin bütün partiler tarafından dikkate alınması ve ona göre itirazlarda bulunulması gerektiğini savunurken etmiş net sözlerini sayın lider.
Yani, tam olarak şöyle konuşmuş;“Bizde bir muhalefet partisiyiz ama yıkıcı olan muhalefet partilerine çağrımız şudur. Hiçbir proje iktidardan geldiği için peşinen karşı çıkmayın. Alın bir inceleyin, okuyun, dinleyin. Eğer memleketin faydasınaysa hep birlikte yapalım. Memleketin zararınaysa elbette buna itiraz edilebilir. Her gelenin kabul edileceği bir durum yoktur. Demokrasilerde herkes itirazını yapacaktır. Ama haklı gerekçelerin olması gerek. Bölünmüş yollardan, hızlı trenlerden kimsenin şikayeti yoktur. Herkes teşekkür etmektedir. Ama yanlış bulunan işler yok mudur? Vardır ve onlar da dile getirilmektedir. Hatta hükümetin içerisindeki bazı bakan ve bürokratların da bu konuda itirazlarını görüyoruz. Bunlar doğal ve olağan şeylerdir”
Siyasetçi konuşur, partili dinler. Anlayan anlar, bir de sorgular.. Sorgular iken, belki de doğrusu çıkar meselenin, tüm çıplaklığıyla ortaya.. Böyle diyorum da, biz dinliyor gibi yapıp, aslında dinlemediğimizden, genellikle sorgulamayı da hiç düşünmüyoruz. Anlamadığımızı nasıl sorgularız, öyle değil mi..?
Benden bu günlük bu kadar. Nokta.. Haydin hoşça kalın..