.

Böyle diyorum, çünkü dün de bahsettim, ağzı olan konuşuyor. Yok efendim şöyle, yok efendim böyle. Peki ya, dillenenlerin hedefindeki isim ne diyor..?
Ülkemizde, yeniden şekillenme çabası verildiği gözlenen bir siyaset sürecinden söz etmeyen yok bilindiği üzere.
Yeni parti kuruldu, kurulma çalışmasından haberdar olduğumuz bir yine de yolda.
Bu yeni parti ve yoldaki yeni için de, Siyaset denince akla gelen isimlerin bu yenilerde yer alacağı yakıştırması, haylice dillenen.
Dün de bir parça bahsettim. ‘Ağzı olan konuşuyor..’ diye. Bir de minik örnek vermiştim. ‘Doğmamış bebeğe don biçilmez’ vurgusu edildiğinden bahisle..
Konumuz bu değil de, yine de diyeyim dedim, ağzı olanın konuşmasını altını çizdiğimden.
Döneyim şimdi konuya. Yeni oluşumda ismi geçen bir siyasetçi; “Açıklamak zorunlu oldu..” diyerek, net sözler ediyordu sosyal medya hesabından.
Çanakkale’nin, Kabineye Bakan verdiği yıllarda, Başbakan yardımcılığı ile de siyaset kamuoyunun gururlandığı siyasetçisi, yani Mustafa Cumhur Ersümer diyordu lafını, yeni oluşuma dair.
“Sevgili Hemşehrilerim..” diyerek başlıyordu sözlerine. Çanakkalelilere sesleniyordu Ersümer..
Ve ifadeleri, “Kıymetli Arkadaşlar,Yeni partiler kurulurken her yeni partinin, ülkemiz, demokrasimiz, adına,  yeni bir nefes, yeni bir ses olduğunu ifade ederek, Sayın genel başkanları  ve görev alan hemşerilerinizi, arkadaşlarımızı kutlamış gönülden başarılar dilemiştim.
Her yeni bir parti kuruluşunda da aynı duygularımı paylaşacağımı da öncelikle belirtmek isterim.” vurgusuyla geliyordu,  Memleketinin insanlarına hitap ederken.
Sayın Bakan ardından da; “Ancak, bir süredir, ulusal ve yerel medya da yayınlanan ve hiçbiri, hiçbir hal ve şartta benden kaynaklanmayan haberlerde; benim kurulacak bazı partilerde şu veya bu sıfatlarda yer aldığım veya yer alacağımdan bahsedilmektedir.” hatırlatması yapıyordu.
Bir telefon kadar uzaktaki dava ve yol arkadaşlarından, bu dillenenlere ilişkin çok soru almış olmalı ki sayın Bakan; “Açıklamak zorunlu oldu” diyordu, hemşehrilerine bilgi verir iken.
Hayli net ve anlaşılır ifadelerle özetliyordu meseleyi. Yani, tam da şu ifadelerle;
“Ben hayatı boyunca gerek sosyal hayatında gerekse siyasi hayatında yol arkadaşlarından hemşerilerinden saklı gizli iş ve ilişkide olmamış biri olarak, bu yazılanları hayretle karşıladığımı belirterek,  aktif siyasete dönmem konusunda sizlerden gördüğüm destek ve teşviği aklımda tutarak, yolda giderken söylenecek,  açıklanacak,  hususlar olursa,  öncelikle sizlerle paylaşacağımı,  en içten duygularımla iletiyor sevgi ve saygılar sunuyorum.”
Mesele bu kadar netmiş yani.. Sayın Bakan’a, dillenenleri ilk işittiğimde, bir telefon kadar uzakta olduğunu bildiğimden, arayıp sormuştum bendeniz de.. İfadeleri benzerdi ve böyle net ti.. 
Her ne kadar, Dönemin iktidarları, yani 90’ lar siyaseti ve siyasetçilerini özlemle andığımızı sık sık dile getirenlerden olsam da bendeniz,  ayrıca; “dün dündür, bugün bugündür “ çıkışını, birebir hatırlayanlardan olsam da günümüzde, eskileri bir ben değil, hatırlayanların hep minnetle andığını da biliyorum…
Yakıştırmalar olacak. O’ ismi oraya, bu ismi şu’ raya.. Hangi ismin ne vakit sahaya çıkacağını tahmin edenler de olacak elbette.. 
Kimimiz fotoğrafı okuyup konuşacak, kimimiz bir paylaşımın satır arası mesajını.  Ya da şöyle mi demeli; ‘şifrelerini..’
Geçmişin siyaseti ve siyasetçilerinin manevralarını anımsayan günümüz seçmeni, güncel gelişmeleri yorumlayıp, fikir beyan edecek elbette.
Lakin; köprünün altından sular öyle hızlı geçmiş ki, ne kum kalmış ne çakıl.Tahmin de zor, öngörü de..
Sular seller gibi ezber edilen, bir dönemin siyaseti ve siyasetçileri aranıla dursun, mum değil dağları, ormanları yaksak, bence görebilmek artık nafile..
Ne Rahmetlik Demirel, ne Erbakan..! Ne Ecevit, ne de Türkeş..! Bir dönemdi ve de yaşandı geçti. Ne siyaset eski siyaset, ne de dünya eski dünya…
Büyüdü o dönemin çocukları. Onların da çocukları oldu, onlar da büyüyorlar..
Bir dönem siyasetine dair, öyle anılar biriktirmişlerimiz var ki yaşam alanlarımızda, hatıralara kazınmış her bir anı, yazıya döksek bin fasikül.. Her birinin satır arasında, bin okkalı mesaj..
Gazeteci bir büyüğümün sözü vardır, hep kulaklarımda çınlayan. Derdi ki; “Gazetecilikte, başarı da bir günlüktür, başarısızlık da..”
Günümüz Türkiye’ sinde bu sözü yorumlamaya çalışıyor, verdiği mesajı düşünüyorum da,”Heeey gidi heeey..” diye kala kalıyorum..
Köprünün altından öyle hızlı geçmiş ki sular, alıp götürdüğü o’nca kum ve çakıl, acaba nereye yığıldı..?
Hadi ara ki bulasın..! Bu günlük bu kadar kafi. Haydin hoşça kalın…