.

Zordur gazetecilik. Zahmetlidir. Kimseye yaranamadığınız anlar, öyle çoktur ki..
Hele hele birileri kalkıp, bir de sanki kendileri etmemişler gibi, ‘Doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar’ ifadesiyle, sözüm ona meslektaşlarıma, (ben hariç) şirinlik de yaparlar..
Heyse, meselemiz bu değil.. Hayli onure olduğum ifadelerden söz edeceğim şimdi. Sonrasında da, “Alkışlar BİK’e “  dediğim konudan..
Önce bir üstadın kaleminden, alkışlar dediğim BİK’ in özel ve beğenimizi toplayan çalışmasından söz ederken dediklerini aktaracağım.
Üstat diyorum, çünkü hakikaten öyle benim için.’Bir üstat..’ Gazeteci..  Öğretim görevlisi. Yani; Bilim insanı. Ayrıca da, sesi  başta TRT Belgeselleri olmak üzere, pek çok çalışmada kulaklarımızın tanıyacağı bir sanatçı o.. Ali Kayadibi.. Bence, adamın da dibi.. 
Bendenizden de söz ediyordu, yaptığı paylaşımında. Diyordu ki; “Gazetecilerden pek azının hayatı, belgesellerin konusu olur.  Zira, meslektaşları sıradan olaylara baktığı gibi bakar onların yaptıkları ve yaşadıklarına...
İşte bu yüzden paylaşıyorum bu değerli çalışmayı. Basın İlan Kurumu yetkililerini de kutlarım. Hayatımın 34 yılını gazetecilikte geçirdim. Hayatı belgesel olarak tarihe not düşülecek harika meslektaşlarım vardı.
Umarım Esma Erdem gibi, yaşadıklarının pek azını hatırlayabilecek yaşa bırakılmadan böyle programlarla belgelenir. Hafıza arşivimin ilk sayfasını açınca; Ege'de karşıma çıkıverenler...
Ali Filizkan, Erdal Çarboğa, Tevfik Tortamis, Erdem Sürek, Tuncel Yılmaz, Kenan Molla, Engin Ünal, Tevfik Akbaş, Erdoğan Eker, Mehmet Yenen, S Ahmet Güleç, Osman Nuri Boyacı, Zeki Özkeskin, Yaşar Anter ...”
Sonrasında da, Basın İlan Kurumu, yani BİK’ in hazırladığı o belgeseli anlatır ifadeler geliyordu.
Bir gazeteciden. “BASININ NENE HATUN’U, ESMA..” diye atılan anlamlı başlık altında gelen anlatım..
Bu noktada, hiç yorumlamayacağım, kendimce değerlendirmeler de yapmayacağım. Çünkü, o denli önemli yazılanlar..
O halde, buyurum keyifli okumalar;
“ Anadolu’da 64 yıllık meslek hayatına 11 gazete sığdıran 87 yaşındaki gazete patronu Esma Erdem’in, meslektaşlarına ve mesleğin başındakilere ilham olacak hayat öyküsü, Basın İlan Kurumunun yayın organı Basın Hayatı’nda belgesele dönüştü.”giriş cümlesi ardından, Basının Nene Hatun’u, Esma abla..
 
-Şehzadeler şehri Manisa’nın Demirci ve Gördes ilçelerinde bugün yayınlanan iki gazetenin patronu Esma Erdem’in hayat hikâyesini kayıt almak için yollara düşen ekibimiz, “Duayen Gazeteciler” serisine bir değeri daha ekledi.
-Manisa ağzıyla gazetecilik serüvenine nasıl başladığını anlatırken “Ben eşime vardığımda, belediyede memurdu. Ama benim bey küçüklükten beri matbaacılık severmiş. Daha sonraları Kütahya’ya matbaa öğrenmeye gitti. Bir ayda öğrendi geldi. El pedallı bir makineyle biz onunla ilk defa “Yeşil Simav”ı çıkardık. (1953 yılında) O zaman bilgisayarlar yok. Elimizle harfleri dizerdik.” diyerek hala gazete bünyesinde sakladığı makinenin başına geçerek, kameralara nasıl çalıştığını gösteriyor.
-Hala hayırla yâd ettiği kayınvalidesi onların çocuklarına bakarken, karı-koca gazeteyi çıkarmaya devam ederler. 1955 yılında sahibi ve yazı işleri müdürü Namık Kemal Erdem olan Yeşil Simav gazetesinin slogan olarak “Hak ve hakikat için adımız andımızdır” ibaresini kullanmıştır.
-Gelinlik altınlarıyla baskı makinesi alır
-Rahmetli Namık Kemal Erdem ilerleyen yıllarda daha büyük bir baskı makinesi alır ancak ödeme konusunda sıkıntı yaşamaya başlar. Tam bu dönemde Esma Hanım eşinin yanına gelir ve “Ben altını ne yapayım? Benim altınım sensin” diyerek evlendiğinde kendisine takılan altınları verir.
-Yanlarında çalışan Muammer adlı genç hastalanır. Esma Hanım’ın eşi onu tedavi için İstanbul’a götürür. Ancak genç kurtulamaz ve ölür. Bu acıya dayanamayan Namık Kemal Erdem de hastalanır ve geride eşi Esma Hanım ve çocuklarını bırakarak vefat eder. Bu olayı anlatırken hala duygulanan ve sesi titreyen Esma Hanım “24 yaşındaydım. Gelinlik eşyalarım bile eskimemişti. O öldü ve ben kalakaldım” der…
Vee iş başa düşer…
-Matbaayı devretmesini isteyenler, gelip gidenler olur. Genç ve dul bir kadındır artık o. Tepeden tırnağa siyahlar giyinerek işin başına geçer. Ben bu zanaatı öğrendim, kendim yapacağım der ve gazete yoluna devam eder. Çalışmak değil muhtaç olmak zor diyerek gecesini gündüzüne katarak çalışır.
-Gazeteciysen haber sana gelir
-Esma Hanım tek başına gazeteyi çıkarmaya devam eder. Haber sıkıntısı da çekmez üstelik. “Gazeteciysen haber sana gelir. Öyle ki yerin altında yılan yürüse haberi bize gelir. Gelir ama biz görmedik, duymadık deriz.” diyerek meslek sırrını da ifşa ediyor.
-Demirci’nin Sesi, Gerçek, Hakiki Demirci’nin Sesi, Milliyetçi Vatan, Halıkent, Gördes onun gazetecilik yolculuğunun duraklarıdır.
VE SIKI DURUN, -KENDİ SESİNDEN BASININ NENE NATUN’U ESMA ERDEM -
-Halıkent ve Gördes ise şimdilerde onun ve çocuklarınca yayın hayatına devam etmekte. Anadolu’da gazeteciliğin zorluklarının, idealizminin vücut bulmuş hali Esma Erdem’e nice yıllar denilen çalışmanın sonunda, verilen adres gayet net.
 Öyküsünü kendi dilinden dinlemek için Youtube başta,  BİK’ in sosyal medya hesaplarını takip etmek yeter..
Diyeceğim çok aslında. Bize destek için, omuz verdiğini belirtenlere mesela diyeceğim..
 Yok ağabeyler ablalar. Yok. Vallahi yalan..Yok öyle bir şey.Yazdıklarımı yalanlayıp,üzerine  hakarete varan sözleri söyleyen sanki kendisi değil zat-ı muhteremin.
 Bir de 9 köy örneği ile, sözüm ona şirinlik yapmış önceki günlerde, mesleğimin mensuplarına..