.

Zaman zaman tüm dünya ve bizim toplumumuz, SAVAŞLARIN dışında yıllarca bulaşıcı hastalıklarla boğuşmuş, uluslararası yardımlar UNICEF gibi sağlık örgütlerinin etkin destekleriyle, bu bulaşıcı hastalıklarla başarılı mücadele etmiş, bir ÜLKEDİR…
Bir zamanlar VEREM (Tüberkuloz) , bir zamanlar CÜZZAM, bir zamanlar SITMA, bir zamanlar KOLERA, bir zamanlar DOMUZ GRİBİ, bir zamanlar KUŞ GRİBİ, bir zamanlar AIDS (HIV) çekti, hâlâ da çekiyor… Uzun süre toplumca boğuştuğumuz bu hastalıklarla mücadele edenleri ve başarı sağlayanları saygıyla anıyorum… Türk HIFZISSIHHA’sını ayrıca kutluyor, emekleri olanları saygıyla ve rahmetle anıyorum…
Tüm hastalıkların mekânı neresi İNSAN, insanın kendisi mi VİRİSÜK diye düşünürüm… Mizah anlamında ele alırsak VİRÜS-ü, Latince’den  gelen bu kelimeye bakalım, sonra da Arapça kelimeyle “vrs” ünsüzünden hareketle MİZAH yapalım…
virüs
(vi'rüs), Fransızca virus
1. isim, tıp Hastalık yapıcı, bakterilerden daha küçük, yaşamak için bir başka hücrenin içine girmek zorunda olan ve ancak elektron mikroskobunda görülebilen parazit.
2. isim, bilişim Veri girişi yoluyla bilgisayarlara yüklenen, sistemin veya programların bozulmasına, veri kaybına veya olağan dışı çalışmasına neden olan yazılım.
vâris
isim, (va:ris), Arapça varis_  Kalıtçı.
Arapça’dan gelen  “vâris” kelimesindeki “vrs” ünsüzü benzerliğini ele alırsak, anlam olarak “kalıntı” karşılığındadır. Bu da insanın üzerine kalmış mirasçı kelimesiyle bütünlük sağlar ki, sanki tüm VİRÜSLER insanın  tek sahibiymiş gibi üzerimizde durur; kısacası VİRÜS, bizim hem varisimiz hem mirasçımızdır... Ondan ayrılmak, ondan kopmak mümkün de değildir.
Mizahlar, ciddi konulardan gelen olumsuzlukları dikkate alırken olumluları da sergilerken, ayrı bir tat ayrı bir özellik katar insan hayatına.  Hep aynı haberlerle olumsuzluk  yaşayanlar, gülmeye ihtiyaç duyarlar, buna hepimizin ihtiyacı vardır, olmalıdır da !..
COR-ONA, COR-BANA, COR-SANA;  kelimeleri  mizah edebiyatına fıkralarla girerken, pratik Karadenizli’m döktü onu türküye, kimileri de duaya ve muskaya !?.. Gençliğe Hitabe bile bu hastalık için ihtiyarlara adapte edildi…
Bu tür hastalıklar, “dalgaya-mizaha” girmezse, vatandaş olarak, nasıl panikliyoruz hemen, biraz da rahatlamak gerek…
Hastalık karşısında  ne kadar korkak, ne kadar ürkekken; savaşa geldi mi ne cesur, ne dik duran milletiz BİZ?!..  
 
Hava atmaya geldik mi ne erkek milletiz biz!..
Demek  ki,
Korku yaratmada, yarattığımız korkudan korkmada ve bu korkuyla boğulmada üzerimize de yoktur...!?  
Ağzımıza maske takmada, taktığımız maskeyle farklılık yaratmaya, yarattığımız farklılıkla hava atarak, herkesi kendimize baktırmaya, bazılarının da olmayan kimlikle gezmelerine  bayılıyoruz...

Milletimizin para gücü, çalışma işi, iş yapma becerisi yok, ama mizahı çok...
Bazen mizahlar, anlamayan aptalları izaha zorlar... Daha da ileri gidersek, sövemediğimiz zaman BEDDUAYA dönüştürürüz... Anadolu insanı,  toplumca reddedilen varlıkları sıfat olarak aşağılama ve küfür  (korana kocalı-korana karılı-korana çocuklu-Makarios kocalı) için kullanır…
Öfke, korku, endişe, üzüntü ...
Beslenmemiz bu, gıdamız bu, bu gıda ile yalnız kendimiz beslensek iyi, herkesi bununla beslemek için yarış ediyoruz, âdeta?
Maske takarak gezenlerde kabir korkusu, takmayanlarda sabır, şükür ve tevekkül şarkısı etken olsa gerek...!?

Cor-o-n-a, cor-bana, çor-ba ESNAFA MI ?..
Marketlerde, pazarlarda bir alış-veriş, bir alış-veriş...Sanki kıtlık var, sanki zıtlık var, sorma gitsin; garibanda yok, ona veriş, sonra alış var...

Cor-ana, kör-anaya, daha sonra da git anaya dönerse;  sonucunu hep beraber çekeriz…!?
Bütün devletlerde görülen bir hastalığın,  bizde de görülmesi gayet tabii karşılanmalı, ama tedbir de alınmalı, eeee devlet tedbirini almış, bizler de alacağız, sizler de alacaksınız...
Böyle durumlarda “ tedbir bizden, takdir Allah’tan “ dersiniz, işinize-aşınıza-eşinize devam edersiniz...

Sosyal medyacılar, a-sosyallar  mübalağayı (abartıyı) çok seviyoruz, kısacası İFRAT-TEFRİT sanki bizim için ortaya konmuş iki kelime, bunu günlük hayatımızda etkin kılmaya bayılıyoruz...
Şahsi çıkarlarda  (yemede-gezmede-eğlencede) ABARTI, hava atma çok, insanları tanımada, tanıtmada SES yok !..
Unutmayalım; devletimizin, devletlerin, sağlık elamanlarının aldıkları önlemler biz İNSANLAR için olduğuna göre, kültürel yapımızdaki şu anlayışı da kabullenelim;
 
Hastalık, sağlığın zekâtı” dır…
Bu zekâtı bireysel ve TOPLUMSAL olarak atlatmak dileğiyle; siz okuyucularımıza, tüm ülke insanlarına SAĞLIKLI, huzurlu GÜNLER…!
“ VİRÜSLERDEN korunmak, BİRBİRİMİZİ korumakla başlar !..”

                                                                                        15.03.2020 
                                                                                 Dr. Hayrettin Parlakyıldız  
                                                                                 Kıbrıs İLİM Üniversitesi