Aylar var, aycıklar var; ayılar var, ayıcıklar var…

Aylar var, aycıklar var; ayılar var, ayıcıklar var…
Mart ayı gibi üzerinde hem kışı hem baharı hem bahara çıkışın güzelliğini yaşatan, yeniden doğuşu veren aydır.
Bu ayda bereket, bu ayda rahmet vardır, ama öyle bir noktaya getirdiler ki, NE bereketi gören var, NE de rahmeti anlayan var, ama herkesi ÇIKARLARI uğruna RAHMETLİ etmeye hazırlanan çok…!?
Türk kültürümüzde yer alan NEVRÛZLA canlanan hayat, baharın güzelliğiyle “ŞERLER def’olur; MİRAÇ’ın getirdiği güzelliklerle de tüm dünyadan ve insanlardan CORONAnın IHRACI olur.
Bu Mart ayının içinde İstiklâl Marşımızın(12 Mart 1921) kabulü, Öğretmen Okullarının Kuruluşu (16 Mart 1848), Çanakkale Deniz Zaferi (18 Mart 1915), Türk Dünyasında NEVRÛZ ile dün gece MİRÂÇ kandili vardı, ancak sosyal medyadan kutlanabildi.
Ülkemize ve tüm insanlara, 2020 Mart ayı önce tüm ülkelerde dert ayı oldu. Devletlerin ve ülkemizin aldığı ve alacağı ÖNLEMLER elbette doğruydu, devlet-millet bütünleşmesi de böyle olmalıydı.
Bu arada sosya l medyadan yayılan MİZAHLARlarla da şikayetler yok değildi; CORONA şarkıları mı dersiniz, CORONA halayları mı dersiniz ?! devam edip gırgır sanatıyla da olsa insanlarımıza yaşam gücü ve sabırlı olma tarzı veriyordu… Ayrıca, Coronavirüs ciddiyeti, üniversite ve eğitim kurulları tatili korona virüs mizahları, whatsapp GIRGIRLARI , sloganlar; EVDE KAL, Uzaktan Eğitim AL, Birbirimizi UYARALIM, birbirimiz KORUYALIM, Mevlâna’dan BU GÜN gelme ! sloganları da cabası…
TV Programları devredeydi de geçen haftadaki yazımızda belirttiğimiz gibi; Sosyal medyacılar, a-sosyallar mübalağayı (abartıyı) çok seviyoruz, kısacası İFRAT-TEFRİT sanki bizim için ortaya konmuş iki kelime, bunu günlük hayatımızda etkin kılmaya bayılıyoruz...
Şahsi çıkarlarda (yemede-gezmede-eğlencede) ABARTI, hava atma çok, insanları tanımada, tanıtmada ARAYIP da hal-hatır sormada SES yok !..
Böyle zamanlarda LEŞ KARGALARI çoğalır, O gelmiş, beriki gitmiş, O dışarıdaydı” gibi dedi-kodularla kendine STATÜ arayan STATİKOCU tipler de kendisinin sayılmadığı, kendinin ADAM yerine konulmadığı zamanlarda BOY gösterirler ki, bu da onların soysuzluklarının gereğidir…
Unutmayalım; devletimizin, devletlerin, sağlık elamanlarının aldıkları önlemler biz İNSANLAR için olduğuna göre;
TV kanallarına çıkan bilim adamlarının konuşmalarında birbirini yalanlamayan, bilgi eksikliğini tamamlayan, KAHVE kültürüyle konuşmayan CİDDİ, BİLİMSEL, hatırla-gönülle TV’ye çıkıp ben de konuştum havasında BİLGİSİZ-İLGİSİZ sıradan 6-7 kişiyle TV Programı yapılmamalıdır, HELE sağlık konusunda.
Bu programlara, zaman zaman da sağlık felsefesini, toplum bilimini, hastayla iletişim psikolojisini iyi bilen, halkın seviyesine inen seviyeli, alan eğitimcisi olan, sertifikalarla bilgi satıcılarından (herkonulogtan) uzak, Türkçe anlatımlı ve söylem adaplı olan bilim adamları ile “itik-bitik-yitik” olmayan öğretmenlere de yer verilmelidir.
Ülkemiz (TC) yönetiminin SAĞLIK konusundaki hassasiyeti dikkatle ele alınmalı ve bilimsel açıdan GÜVEN duygusunu ETKİN kılmalıdır.
Aşağıya alacağımız yazı, sosyal medya ağında paylaşılan; “kişinin hem kendisini hem de içinde yaşadığı toplumu” değerlendirmesi açısından önemli… İmlâsını düzelterek, verelim:
Nasıl allak bullak olduk böyle?
Birden her şey anlamını yitirdi…
Birden doğrular yanlış, yanlışlar doğru oldu.
İnsanlığa bir At sineği musallat oldu ki, istediğin kadar kaç…
Ensende hep.
Eşe dosta sarılamaz, elimizi uzatamaz olduk.
Ne hale geldik?
Kendi elini, kendi yüzüne süremiyorsun.
Yapılan plânlar, kurulan hayaller uçtu gitti avucumuzdan.
Olması imkansız işler oldu, iki ay önce anlatsalar inanmazdın.
Havadaki bütün uçaklar kuş gibi yere indi…
Oteller kapandı,
En büyük Turizm fuarı hastaneye çevrildi.
Maçlar iptal edildi,
Birkaç insanın bir arada olacağı her şeye kısıtlama geldi.
Otobüste sarılarak tutunduğun direğe,
Evdeki kapıların kollarına düşman gibi bakıyorsun şimdi.
Okullar kapandı…
Trenler durdu, yollar boşaldı.
Petrol sudan değersiz oldu.
Kâbe kapandı, Kâbe…
Kimin gücü yeterdi buna… Suudi kapatsa 3. Dünya savaşı çıkardı.
Toplantılar, organizasyonlar, fuarlar, düğünler, kutlamalar toptan iptal oldu.
Ölsen cenazene gelecek insan bulamazsın…
Bir ay önce Çinli görsek yolu değiştiriyorduk, şimdi Avrupalı…
‘Turist rekorları kıracağız, pazarları artıralım’ derken, turist gelmesin diye bütün uçuşları durdurduk…
Her şey yalan oldu Dostlar….
Akşam çıkardığın kıyafetin bile düşmanın gibi.
Babanın elini öperken düşünüyorsun…
Yeni dostların var artık: sabun, su ve yalnızlık!….
Son alışveriş koşuşturmaları da bitince,
Birkaç güne camdan bakarız hayata artık.”
Kim yazdı bunu bilmiyorum?
Ama ne geniş hayal gücü varmış, pes!…
Dini, dili, ırkı, memleketi fark etmiyor,
ilk defa aynı gemide, süratle bir bilinmeze doğru gidiyoruz…
Yaşarsak göreceğiz.” Hasan ÖDER

Burada yapılan ve yaşanların güzel ve özel gözlemi var ki, bu da okuyanlara MEDYA yazıcılığı ve okuyuculuğunu veriyor…

Sonuç olarak bize göre;
Diğer virüslerle nasıl yaşıyorsak, bununla da yaşamayı, alınacak tedbirlerle, hem bireysel hem toplumsal bilgiyle NEZAKET ve SAYGI adabı içinde birbirimizi uyarma ve koruma göreviyle, “Virüsü kabullenme ve böylece yaşama…”
Korkutarak TEDAVİ, ürküterek ÖLÜMÜ getirir. İşin tuhafı, “ korkuyu yaratan biz, korkan yine biz oluruz ”...
Dikkatli ve hassas davranmazsak, daha da anlamsızı; bu toplum “alim cahili” haline gelir ki bizler de “cahiller alimi” arasında sıra kaparız ?!...
NEVRÛZ’UNUZ hayr’ola, MİRAÇ’INIZ kutlu ola SAĞLIKLARINIZ daim ola !...


22.03.2020
Dr. Hayrettin Parlakyıldız
Kıbrıs İLİM Üniversitesi