Hayatın olayları, deney ve darbeleri yani stres karşısında herkesin farklı tepki ve yaklaşımları vardır.
Hayatın olayları, deney ve darbeleri yani stres karşısında herkesin farklı tepki ve yaklaşımları vardır. Burada kişilik yapısı önemli rol oynar. Stres verici uyaranlara karşı psikolojik tepkinin şekillenmesi ve olayı tehdit olarak değerlendirilmesinde kişiliğe bağlı eğilimler, zihinsel kapasite, geçmiş yaşantı ve tecrübeler önemli rol oynar. Stresli vücudun psikolojik cevabı; koku, endişe, gerilim, kaçınma davranışı şeklinde olurken, fizyolojik cevabı da; çarpıntı, kızarma-sararma, terleme-soğuma ve nefes sıkışması gibi belirtiler şeklinde kendini gösterir.
Stresle mücadeleyi zorlaştıran kişilik özelliklerini iyi tanımak gerekir.
Düşmanca duyguları ağır basan, aşırı duyarlı, ben merkezci, katı, endişeli, kötümser, içine kapanık, alıngan, huzursuz, kolay kışkırtılan, tepkisel, saldırgan, değişen, aceleci, sabırsız, telaşlı, hırslı, doyumsuz, mükemmeliyetçi, hızlı araba kullanma, sorumluluk duygusu fazla veya kıskançlık,,vurdumduymaz kişilik özellikleri stresle mücadeleyi zorlaştırır.
Sizdede bu özellikler mevcutsa yaşadıklarınız belirsizlikten kaynaklı stresin sebep olduğu birer davranış biçimidir.
Peki siz bütün bu davranışların içinde benim ençok ilgimi çeken kıskançlık faktörünü önemsiyor musunuz?
Sahi nedir bu kıskançlık biraz araştırarark sizlerle paylaşmak istedim:
KISKANÇLIK NE DEMEK? KISKANÇLIK NEDENLERİ
Kıskançlık ne demek? Kıskançlığın temelinde özgüven eksikliği ve yetersizlik hissi vardır. Kişinin özgüveninde negatif bir değişim olduğunda kişi kendisini yetersiz, değersiz ve önemsiz hissetmeye başlar. Sahip olunanın yitirileceği düşüncesine bağlı olarak hissedilen kıskançlık çok karmaşık bir süreçtir. Bu süreçte kişi çoğunlukla öfkeli, mutsuz, çaresiz ve yalnız ruh hallerine bürünür. Bu hallerine bağlı olarak diğer insanlarla ilişkileri bozulmaya başlar ve kişi kendini daha da kötü hissetmeye başlar. Böyle durumlarda çözüm yolları aranmalı, daha anlayışlı ve yapıcı bir tutum sergilenmelidir.
KISKANÇLIK NE DEMEK? KISKANÇLIĞIN EN ÇOK YAŞANDIĞI DURUMLAR
Kıskançlık ne demek konusuna değindikten sonra, kıskançlığın en çok yaşandığı durumlara örnek vermek gerekirse;
•Sevilen kişinin bir başkasını tercih edebileceğinin ve onu daha fazla sevebileceğinin düşünülmesi durumu
•Kendisinde olmayan ve başkasında olan bir şeye sahip olma isteği
•Diğer bireylerin kendisinden üstün durumda olmalarına katlanamama durumu
. Diğer bireylerden üstün olma isteği
•Anne, baba gibi figürlerin sahiplenilmesi ve diğer kardeşlerden daha fazla sevilme isteği
Kıskançlık insani duygulardan biridir; ancak, aşırılık mevcutsa profesyonel yardım alınması gerekir. Aksi takdirde kişi ciddi ruhsal sorunlarla mücadele etmek zorunda kalabilir.Atasözleri tecrübeyle sabitlenen duyguları, düşünceleri açık eden eşsiz bilgi kaynakları. Psikoloji alanındaki kimi araştırmalar, bu bilgi kaynaklarını doğrulayan saptamalarda bulunuyor. Meselâ “Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür” sözünü psikoloji bilimi şöyle ifade ediyor: “Başkalarının sahip olduklarına sahip olma isteği.” “Başkalarının mutluluğunu yaşama isteği.” Üç kelimeyle “kendini başkalarıyla kıyaslamak”, tek kelimeyle “kıskançlık”.
Bu durumun sebeplerinden biri, isteklerini gerçekleştirememek. Herkese tanıdık gelecek bir örnek: İdeal kilosuna inip formda kalmak isteyen birinin düzenli spor yapacak vakti olmamasından şikayet etmesi, ancak işten ayrılıp evde geçirdiği aylar boyunca rejim veya spor yapmaması. Buna karşılık çevresinde düzenli spor yapan kişilere öfke duyması, “Neden onlar yapıyor da ben yapamıyorum?” diye kendinde eksik aramaya başlaması. Harekete geçmemesinin gerçek nedenleriyle karşılaşmak yerine “Çünkü iş arıyorum. Stres yediriyor” gibi bahaneler öne sürmesi. Formda birinin kilo alması veya sportif aktivitelerine ara vermek zorunda kalması halinde bundan memnuniyet duyması.
Kendini kıyaslama ve kıskançlığın diğer sebebi ne yapmak, ne olmak istediğini bilmemek. Bunun doğurduğu iki sonuç var. İlki, ötekinin sahip olduğuna sahip olma arzusu duymak ve bu yönde harekete geçmek: Arkadaşının cebindeki telefonun aynısından almak. İş arkadaşının üzerindeki elbisenin aynısını önündeki ekrandan hemen sipariş etmek. Kardeşinin tatil yaptığı otelde yer ayırtmak. Çocuğu komşunun çocuğunun okuluna kaydettirmek. İkinci sonuç gördüğü, karşısına çıkan kimseler gibi olmaya çalışmak: Sosyal medyadaki o daima düzenli evinde, uslu çocuğu dizinde gülümseyen, çalışan ama her şeye yeten anne gibi olmak.
Kendini kıyaslama ve kıskançlık, çoğunlukla olumsuz çocukluk deneyimlerinden ileri geliyor. Anne-babanın ilgisinin sonradan gelen kardeşe yönelmesi, diğer kardeşle veya kardeşlerle daha fazla ilgilenmesi; tek çocuğun arkadaş veya akraba çocuklarıyla kıyaslanması kişide ne yaparsa yapsın sevilmeye değer olmadığı duygusunu uyandırıyor. Hissedilen sevgi ve şefkat eksikliği, popüler akranların gölgesinde geçen ergenlik dönemi boyunca güçleniyor.
Kendine güven eksikliği baş gösteriyor. İstekleri gerçekleştirememenin önündeki en büyük engel, ne yaparsan yap yetemeyeceğine inanmak. Yukarıdaki örnekten devam edersek: “O spor yapıp form tutabilir ama ben beceremem ki!”
Güven eksikliği ve yetersizlik duygusu hayatta ne yapmak, ne olmak istediğini bilmenin önünde de engel. Bu durum, biraz da içinde yaşadığımız çağda pompalanan tüketimin (“Sen de onun gibi ol!”), sosyal ve ailevi aidiyet gerekliliklerin (“Öyle olmazsam kabul edilmem!”) insana aslında hayatta ne istediğini unutturmasından kaynaklanıyor.
Peki kendini diğerleriyle kıyaslamaya, başkalarını kıskanmaya kişi nasıl son verebilir? Yapılması gereken, dikkati kendine yöneltmek. Nelere sahip olduğunu idrak etmek. İhtiyaçların doğrultusunda almak, edinmek; bunun için ihtiyaçlarını doğru tespit etmek.
Belki de asıl ihtiyacın öteden beri hayal ettiğin o enstrümanı çalmayı öğrenmek, son çıkan o telefon modeline sahip olmak değil! Belki de biraz daha az meşgul, biraz daha gülümseyebilen bir anne olmak istiyorsun, sosyal medyada gördüğün o kadına dönüşmek değil! Dikkati kendine yöneltmek için sosyal medyayla araya mesafe koymak kaçınılmaz, gerekirse kıyasa söz konusu olan başkalarıyla da.
Önemli bir adım da şu: İstekleri, onları belirledikten sonra hedeflere dönüştürmek. Bu isteklere erişmek üzere bir plan yapmak. Plana sadık kalmak. Başarısızlık halinde, başını başarılı bulduklarına çevirmeden dönüp hatanın nerede olduğunu tespit etmek ve oradan devam etmek.
sevgiyle kalın...