Olur diyenler parmak kaldırsın.. Kaldırsın ki, en büyük siyasetin Sevgiyle başladığını diyeyim ben de…
Olur diyenler parmak kaldırsın.. Kaldırsın ki, en büyük siyasetin Sevgiyle başladığını diyeyim ben de…
Sevgi olmaz ise olur mu hiç yaşam..İnsanı yaşamı sevmez ise, neden yaşasın ki mesela… Sevmediği şey için neden mücadele..
O halde, sevgi ve aşk ile başlıyor her şey..
Mesela bir makale okumuştum geçenlerde.. Aslında hem haber dili, hem makale.. Şöyle geliyordu bazı satırlar; “Büyük üstadın ölümünden sonra yıllar geçmesine rağmen halen beğeniliyor ve paylaşılıyor sözleri.
Romantik komunist ve romantik devrimci olarak hatırlanan edebiyatçımız, mavi gözlü dev…” tanımı ile..
Evet, bildiniz. Bahsedilen Nazım Hikmet Ran…
Nazım’ ın özellikle aşk sözleri, sevda sözleri yeri geldiğinde öyle dillenir ki, ezber edenler ayrı bir ruh hali ile dile getirir o sözleri..
Aşk bu ya, kimini şair eder, kimini de şair kopyacısı..
Hem de genç-yaşlı herkes için geçerli bu durum. Yalan mı..!!!
Siyaset, siyaset aşkı yok ise insanın içinde, yapılamaz diye söylemişti bir siyasetçi..Şimdilerde rahmetlik..
Türk şiirinin ve edebiyatının mavi gözlü dev adamı diye bahsettiğimiz Nazım Hikmet, gerek şiirleri gerekse de sözleri ile anılır durur, ayrı bir hatırlanır.. Yani, onu ayrı hatırlayanlar, bana göre genelde aşık olmuş, sevdalılardır…
Usta şairin, 61 yıllık ömrüne sayısız dize, şiir sığdırdığını bilmeyenimiz yok.. Lakin, bazılarını hatırlatmak gerekiyor bazı zamanlar.
Yemek bile, aşk ile yapılır ise, ayrı biz lezzet bulur ki, siyaset de aşk ile yapıldığında daha bir anlamlı olurmuş.. Öyle demişti bir dönem, bir usta siyasetçi.. Nur içinde yatsın rahmetli..
Lafa geldiğinde, Türk edebiyatının en değerli isimleri arasında her zaman adı anılan usta bir kalemdir malum Hazım Hikmet.
Tarihten öğrenmişizdir, Türkiye'den Moskovo' ya uzanan yaşamından detayları ve o muhteşem şiirlerini.. tarihe geçmiştir çünkü Nazım Hikmet…
Nazım Hikmet'in sözleri, ölümünden yıllar sonra bile etkisini sürdürmekte. Çünkü aşk var içinde, anlatılamaz yaşanır o aşk..
Kimi zaman memleket sevdası diye isim alır aşk, kimi zaman siaset.. Siyaset de aşk olmazsa olmuyormuş yani, yok sa ben mi yanlış düşünüyorum..
Ülkesine sevdalının yaptığı siyaset, aşk ile harmanlandığından, sisetin tadı olur yani, ben böyle düşünüyorum, sizleri bilmem.
Mavi gözlüden sözler.. Pirayeye’ den alıntı diyeceğim şimdi..
-Kitap okurum: içinde sen varsın, şarkı dinlerim: içinde sen. Oturdum ekmeğimi yerim: karşımda sen oturursun, çalışırım: karşımda sen. Sen ki, her yerde “hâzırı nâzır”ımsın, konuşamayız seninle, duyamayız sesini birbirimizin: sen benim sekiz yıldır dul karımsın… (Pirayeye)
Aşk dolu bir kalp.. Memleket sevdası bir yanda, bir yanda da yüreğini kaptırdığı aşk.
Bizde de var bir deniz.. Deniz’e yazılmış sözler diyeceğim şimdi. Aklıma eşsiz Boğazımız, Çanakkale geldi şimdi..
Yine, Pirayeye’den alıntı sözlerde gördüm, denizden bahisle, aşkı..
-En güzel deniz: henüz gidilmemiş olandır. En güzel çocuk: henüz büyümedi. En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız. Ve sana söylemek istediğim en güzel söz: henüz söylememiş olduğum sözdür… (Pirayeye)
Bu arada, yaşamın da önemine işaret buyuran aşk’ mış şu sözlere yansıyan.
-Yaşamak: ümitli bir iştir, sevgilim, yaşamak: seni sevmek gibi ciddî bir iştir… (Pirayeye)
Yine, Pirayeye’ den alıntı bahsettiğim.. Aşk ve Pirayeye.. Ne anlamlı bir bütünlük..
:r yenisi şimdi; Ben seni isterim: senin gibi güzel, dost ve sevgili olsun hayat…
Biliyorum henüz bitmedi sefaletin ziyafeti… Bitecek fakat… (Pirayeye)
Yaşamı keyifle hale getirmek, yaşamı sevmek diyorum da, siyaseti de eklemeden edemiyorum içine..
Siyaset aşk ile yapılır ise, anlamı olur demişti bir siyasetçi.. Çünkü, tıpkı yaşamı sevmek gibidir diye de eklemişti..
Çok mu felsefik sözlerdi bu sözler, düşünüyorum da çıkamıyorum içinden..
Yine Pirayeye’de geçen sözler..
-Bir elmanın yarısı biz, yarısı bu koskoca dünya… Bir elmanın yarısı biz yarısı insanlarımız. Bir elmanın yarısı sen yarısı ben ikimiz…
Yaş, geçen yıllar, hatta binlerce yıl vurgusu ile dile gelen sevgi..
Sevgiliye yazılanlar.. Mesela, şu sözler;
-Sevgilim, yaş kemâlini buldu. Bana öyle gelir ki belki bin yıllık bir ömrün macerası geçti başımızdan. Ama biz hâlâ güneşin altında el ele yalınayak koşan hayran gözlü çocuklarız… diyen de Nazım Hikmet’ti.. Hikmet tam da burada işte, sevda üzerine.. Yanlış mı?
Ve biz yine bir kış daha geçireceğiz: büyük öfkemizin içinde ve mukaddes ümidimizin ateşinde ısınarak… der iken Nazım, ne de düşündürüyor öyle değil mi?
Hele bu sözler.. Bu denilenler.. Bu anlatım, vallahi muhteşem dizeler.. Bakın, sizde okuyun, haksız mış mıyım;
Nazımın deyişiyle; -Sevgilim, senin mekânın olan ve nereye sürülsem, hangi hapiste yatsam sırtımda, torbamın içinde götürdüğüm ve evlât acısı gibi yüreğimde, senin hayalin gibi gözlerimde taşıdığım şehir…
-Sevgilim, değişti mevsim çekişen gelişmelerden sonra bir sıçramakla. Ve karın altında mağrur, hamarat sürüp gidiyor hayat…
-Ruhum ne ondan önce vardı, ne ondan ayrı bir sırrın kemâlidir, ruhum onun, o dışımdaki âlemin bende akseden hayâlidir. Ve aslından en uzak ve aslına en yakın hayâl bana ışığı vuran yârimin cemâlidir…
Yaşamak için nedenin olmalı der gibi Nazım.. Nedenin olacak yaşamaya.. Aşk ile, sevda ile.. Yahu, ben niye taktım bu gün siyasete..
İyi haftalar herkese. Yeniden görüşmek üzere…