Kim ne derse desin, bu iş de bir terslik hakikaten var. Yasa dışı yollarla ormandan bir dal kesip traktörün römorkuna yükleseniz, aracınız bağlanırken, denizlerimizi kullanıp, Yunanistan’ a insan kaçı
Bildiğim kadarı ile benzer vakalarda ele geçen şişme botlar, onların ekipmanı kıçtan takma motorları, tekneler, Zodiak’ lar bir yerlerde tutulup Milli Emlak tarafından ihale ile satışa çıkarılmakta. Ya da, ilgili insan kaçakçılığıyla alakalı görülen dava dosyaları nedeniyle, mahkeme sonuçlanıncaya dek yedeminde tutulurken, kısa süre önce İnsan ticareti suçuna karışan bir tekne nasıl oluyor da yine denize çıkıyor ve üstelik yine aynı suç kapsamında yakalanıyor?
Var mı bu konuya açıklık getirecek bir söz, merak etmek de haksız mıyım, ya da merak ettiğim için suç mu işliyorum?
Bu işte rastladığım ikinci terslik ise, basında halen o isim ile yer alan haberler.
“Çiller’in yatı, yine yakalandı…” gibi başlıklara ne denilebilir ki?
Eski Başbakanlarımızdan sayın Prof. Dr. Tansu Çiller’ e ait bu yat, satılalı yıllar oldu.
Bu talihsiz araç ile birileri insan ticareti yapıyor ise, neden sayın eski Başbakan Çiller’ in adı hatırlatılır?
Teknesini satarken, insan ticareti yapılacağı bilerek mi satmıştır sayın Çiller?
Türkiye’ nin ilk Kadın başbakanı sayın Prof. Dr. Çiller’ in, eski yatı 1 ayda ikinci kez göçmen kaçakçılığından yakalanmasıyla mı anılmalı, yoksa ilkinden sonra denize nasıl çıktı bu tekne diye mi sorulmalı?
İsim ağırlığından mıdır nedir, nasıl oluyor da bir ay önce yasa dışı göçmen kaçakçılığından yakalanmış bir araç yeniden denizlere açılabiliyor.
İsmi Başkan diye mi böyle. Yatın İngilizce yazılı isminin anlamı ‘Başkan’ demek malum.
Balıkesir’in Bandırma ilçesinde, ekim ayında 134 kaçak göçmen ile yakalanan ‘President’ yani ‘Başkan’ adlı yat, 1 ay sonra bu kez Bozcaada açıklarında 181 kaçak göçmen ile yakalanması bence hayli tuhaf.
Bu arada, o yatı, eski Başbakanlardan Tansu Çiller'in kullandığını, 5 yıl önce ise satıldığını da hatırlayacak olursak, yat ile sayın Çiller’in tek bağlantısının, eski sahibi oluşu ve bunun dışında da bir bağlantısı kalmadığını da söylemek gerek.
Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı ekiplerin geçen 3 Kasım günü Bozcaada İlçesi açıklarında, 7 / 24 görev anlayışı içinde bir teknede Yunanistan'ın Midilli Adası'na gitmek isteyen 181 kaçak göçmen yakaladığını belirtmiş ve gazetemizde de bu haberin detaylarını duyurmuştuk.
O haberde ayrıca, operasyonda 2 insan kaçakçısı şüphelisinin de gözaltına alındığına yer vermiştik.
Göçmenlerin yakalandığı 'Presıdent' isimli tekne operasyon ardından Ezine İlçesi'ndeki Yeniköy Limanı'na çekildi.
O günlerde yazmayı planladığım detaylardan olacaktı ‘Başkan’ yani İngilizce yazılımı ile ‘President’ lakin, merak ettiğim sorulara yanıt bulduktan sonra bu detayı paylaşmayı düşünüyordum.
Benim gibi isimden yola çıkan gazeteci arkadaşlarım benden erken davranmışlar ve ben da sorulara yanıt bulamadan bu dikkat çeken olayı şimdi kaleme almak durumunda kalıyorum.
Başkan ile geçen Eylül ayının sonunda insan kaçakçılığına girişenler, Balıkesir’in Bandırma ilçesinde 134 düzensiz göçmeni denize çıkarmışken yakalanmışlardı.
Nasıl oluyor da bir tekne böylesine önemli suça karışmışken yeniden denizlere açılabiliyordu. Bunun yanıtı ararken, haberi bilinçli atladığıma mı yanayım, yoksa yanıtı bulamadığa mı?
Her neyse… Sonuçta tekne bu olumsuz hava şartlarında bir yerlerde alabora olmadan ele geçti de, içinde bin dönem VİP hizmet veren 'President' isimli motor yat facianın adresi olmadı.
Başkan isimli bu lüks motor yat, eski Başbakanlarımızdan Prof. Dr. Tansu Çiller tarafından kullanıldığı yıllarda, seyire geçtiğinde beraberinde Deniz Polisi ve Sahil Güvenlik refakatında yol alırdı.
2011 yılında ise 195 bin Euro bedelle satıldığını hatırlıyorum. 1987 model Tayvan yapımı, 19 metrelik, 650 beygir gücünde iki motoru bulunan yatın içerisinde geniş bir salon ve özel yatak odası da bulunuyor.
Gerçi, şu anki durumu ne bilemem ama, yat hayli harap şekliyle 'President' demeye bin şahit gerektirir görünümde…
‘Bu işte bir terslik var’ dediğim bir konu daha var ki, ondan da bahsetmeden geçemeyeceğim.
Türkçe öyle bir dil ki, öğrenmesi de en zor dillerden deniyor. Nasıl zor olmasın ki, bazen bir söz birden fazla anlam demek. Böyle olunca da hadi tam öğrenmeden kullan o sözü kelime içinde.
Örnek verin desem; kim bilir neler gelir akla?
Önceki gün bir genç politikacı arkadaşımı aradım. ‘Ne var? Ne yok?’ diye… Ne var ki; Telefonunu açmadı.
Müsait olamadığından açmıyor diye düşünürken, mesaj geldi.
“Ağabey Yürütme Kurulu Toplantısındayım. Acil ise arayayım…’
‘Yok değil’ diye karşılık verdim.
Sonra birden başladım gülmeye.
Neden mi gülüyordum? Neden gülmeyeyim ki; ‘Yürütme Kurulu Toplantısı’
Şimdi yeni Türkçe öğrenen bir kişi bu sözü duysa ne düşünür.
Yürütme genelde, çalma çırpma anlamı da taşımaz mı?
Yeni Türkçe öğrenen biri de, duyduğu bu söz karşısında ‘Çalma çırpma için bir kurul toplanmış’ diye düşünmez mi?
Acil değişmesi gereken bir isim bence bu. ’Yürütme Kurulu’
Gerçi, Türkçe’ nin neden zor bir dil olduğu da, buradan da anlaşılabilir.
‘Yürütme’ çalma, çırpma dışında, Doğru dürüst çalıştırma, YENİ yürüme öğrenene yürüme dersi verme gibi de algılanabilir.
Hele hele, ‘Danışma’ diye de bir sözcük daha var ki, oldum olası anlamı konusunda tereddüt ettiklerimdendir.
Bir yerde yazıyor ise bu sözcük., korka korka giderim her seferinde bir şey sormaya.
Yazıyor düpe düz ‘Danışma’…
Peş peşe sıralandığında, hızlı hızlı dile getirildiğinde olumsuz anlatımda getiren sözcükler gibi.
Örnek, son zamanların popüler yarışması, ‘yetenek sizsiniz…’ ya da ‘Müdür, Müdür Müdür’ Virgül ya da vurgu değiştirince cümle ne hale gelir….
İyi ki ana dil Türkçeymiş be kardeşim. Ne çekerdik yoksa?