Dün Osmanlı’dan günümüze askeri liselerin açılma gerekçelerini ve Kuleli Askerî Lisesinin tarihini bilimsel kaynaktan istifade ederek yazdım.

Tarihi mazisi olan askeri liselerimiz ne yazık ki 15 Temmuz 2016 FETÖ kalkışması  sonrası kapatıldı. Yani devletimiz pireye darılıp yorganını yaktı. Türk Ordusu’nun subay kaynağının bence şah damarlarını kesiverdi.
Askeri Liselerin açılmasına yönelik yazacaklarıma duygusal boyut katmamaya çalışacağım. Konuya mümkün olduğu kadar TSK’nın subay temini üzerinden yaklaşacağım.
Ancak öncelikle subay hangi yapıdaki ailelerin çocuğudur?  Türk Ordusu’nun subaylarının sosyokültürel orijini nedir? Türk subayının büyük çoğunluğu 15 Temmuz’a kadar Kuleli, Işıklar, Maltepe ve Heybeliada ve diğer astsubay liselerimiz de  okuyarak  Harp Okullarına ve MYO’larına geçiş yapmış ve sonra da Türk Ordusu’na katılıp Türk Milletine hizmet etmişti. (Aslında Polis Kolejlerini de bu kategoride düşünmek lazımdır.)
Askeri liseleri kazanan çocuklar orta ve orta alt sosyokültürel ve sosyoekonomik düzeydeki ailelerin çocuklarıdır. Yani daha açıkçası çiftçi, memur, işçi, esnaf ailelerinin açıkçası ülkenin maraba takımının ailelilerinin çocuklarıdır. Bu okullar, Türk Milletinin ve Türk devletinin Osmanlıdaki Enderun mekteplerine karşılık gelmektedir. Devlet ve Türk Milleti bu okullarda kendisine ölümüne hizmet edecek, ölmeyi göze alacak zeki çocuklardan, muhakeme yeteneği yüksek, vatanı ve milleti için en doğru adımları atacak insanları alır, eğiti, yetiştirir ve devletine hizmete yollardı. Ne yazık ki askeri liselerim kapatılması en önemli subaylık kaynağını kökünden kurutmuştur. Yazık olmuştur.
Devletimizin yetkilileri kapatmaya karar verdiğinde niçin Türk Ordusu’nun komuta kademesi askeri liselerin kapatılmaması gerektiğini siyasi iktidara açıklamamıştır?
Konu eğer FETÖ ekseninde değerlendirilecekse, Askeri Liselerden FETÖ’cü çıktı diye tasfiye ediliyorsa,  durum acıklı bir Türk filmi hikayesidir. Bu mantığa göre bütün devletin tasfiye edilmesi gerekmektedir. İş dünyasında, sosyal hayata ve devlete kadar FETÖ’cü dediğimiz ihanet şebekesinin sızmadığı neresi kalmıştı?  Bir çok siyasi partisinin yöneticilerinin damatları, çocukları ve hatta milletvekilleri FETÖ’cü veya FETÖ okullarında eğitim gördüğü malum değil midir?
Kapatılan Askeri Liselere ve hatta askeri hastanelere yazık olmuştur.  Bugün devlet, vakıflar ve cemaatler bir çok lise düzeyinde çocuğu yatılı okullarda okuturken Askeri Liseler mi devletimize külfet olmuştur? Askeri liselerimize yazık olmuştur ve Türk Ordusu’na yazık olmaktadır.
Askeri Liselerden “darbeciler çıkıyordu” diye kapatıldıysa eğer baştan sona yanlış düşüncedir. O düze ve sığ mantığı esas alacaksak eğer harp okulları da kapatılmalı ve Türk Ordusu da kapatılması gerekmez mi?
Gerekçe eğer dünyada askeri liseler yok savına dayanıyorsa bu tam bir yanılgıdır. Her milletin kendi değerleri ve kendi gerçekleri vardır. Bakın dünkü yazımda askeri liselerin açılması gerekçeleri arasında ifade ettiğim en önemli konu neydi? Aynen tekrar yazıyorum.
 

  • Bu idadîlere, asker ve taşra hanedanının çocukları ile taşra illerinden soyu sopu belli olan ailelerin de çocukları kaydedilecektir. Halk arasında kötü şöhret sahibi kişilerin çocukları okula kaydedilmeyecektir.
  • Taşra liselerine yazılıp, sınavla Harbiye’ye gelen öğrencilerden subay çıkanlar, başka vilayetlere tayin edilmeyip, kendi memleketleri dâhilindeki ordulara gönderilerek, halkı askerliğe ısındırmaları sağlanacaktır.
Her aile çocuklarının geleceği ile ilgili hayaller kurar.  Çocuklar ufakken kurulan hayaller daha duygusaldır. Askeri Liseler, Türk ailesinin, henüz ana kuzusu olan çocuklarına ilk hedef olarak gösterdiği okullardır. Çünkü subayların ve astsubayların içinden çıktığı aileler yoksul ve dar gelirli aileleridir ve bu aileler zeki çocuklarının heba olmaması için askeri okulları kazanmalarını istedikleri de bir realitedir.  Ve ne yazık ki askeri liseler kapatılmıştır.
Devletimiz şimdilerde ekonomisi ile örtüşmeyecek şekilde yoğun bir profesyonelliğe geçiş sürecindedir. Küresel iletişim çağında, belli bir fikri ve fiziki yapıya kavuşmuş insanları Türk Ordusu’na kazandırmak ve subaylık nosyonu vermek günden güne daha da zorlaşacak ve korkarım ki Türk ordusu subay temininde güçlüklerle karşılaşacaktır. Çünkü tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de insanlar her şeyin farkındadır. Kimse tatlı bedenini yormak, hele de sıkıntıya girmek istememektedir.
Yatıp kalkıp öykünüp peşine düştüğümüz batının ve ordularının subay temininde büyük güçlükler çektiği bilinmektedir. Profesyonelliğin gelmesi ile birlikte batıda subaylık mesleği değerini yitirmiştir. Biz batı devletlerine öykünmemeliyiz. Batının bataklığa saplanan profesyonelliğini örnek alarak ordumuzu dizayn etmemeliyiz. Çünkü tarihimizin ve coğrafyamızın bize yüklediği misyonlar ve dayattığı yaşam şartları vardır.
Bu farklılığımızı koruma adına tekrar ifade etmeliyim ki Askeri Liseleri kapatılarak Türk Ordusu’nun subaylık kaynağı kurutulmuştur. Bu yanlıştır. Askeri liseler tekrar ve ivedilikle yeniden açılmalıdır. Türk Ordusu, ne dost olduğu ne de düşman olduğu belli olmayan batı emperyalizminin ve NATO’nun kendi gerçekleri ile ne de batının kara hudut tehlikesi olmayan ordularına öykünmemelidir. Profesyonelleşeceğim diye batının taklitçiliğini yapmamalı, batının subay temin yöntemlerini kendine bünyesine adapte etmemelidir. Batının bize uymayan subay temin normlarını zoraki şekilde Türk Ordusu’na uygulamaya kalkarsak, Türk Milletinin asker millet vasfı kaybettirir, Türk Milleti ile Türk Ordusu’nun milli ve manevi ilişkisini zafiyete uğratabiliriz.
 
Türkiye ve Türk Ordusu gerçekleriyle bağdaşmayan  hayali subay  temin yöntemleri önermeleri gerçekçi değildir.  Kılıktan kılığa sokulan, sivil asker ilişkilerinde siville ağırlık kazandırılmaya çalışılan profesyonel orduya geçiş adımlarında yanlış politikalar olarak izlendiğini değerlendirmekteyim. İzlenen politikalar bedeli ağır sonuçlar doğurabilir.
 
Geçmişte olduğu gibi gelecekte de Türk Ordusu’nun subay temininde en önemli kaynağı, askeri liselerimiz olacaktır. Bundan kaçışın yolu yoktur. Tarihimiz ve coğrafyamız ve millet olarak yapımız, varlığının gerekçesi olarak bunu bize şart koşmaktadır. Önceden olduğu gibi yüksek kalitede ve yetenekte subayların temini, maliyedeki kaynakta tevkif yöntemine benzer şekilde daha çocukluk çağlarında  askeri liselere öğrenci seçerek mümkün olacaktır.
Düşüncemi ve gerekçelerimi bir örnekle daha da netleştirmek istiyorum;
Diyelim ki Türk Ordusu’nun kara deniz hava ve hatta jandarma subay astsubay ihtiyacı yıllık iki bin subay astsubay ise bu ihtiyacın bin beş yüz askeri liselerden temin edilirken, kalan beş yüzü de sivil kaynaktan temin edilmelidir. Türk Ordusu’nun subay dengesi Harp Okullarından yana olmalıdır. Sivilden alınan muvazzaf ve sözleşmeli subay sayısı mümkün olduğu kadar Harp Okulu mezunu subaylardan az olmalı ve bu sivil kaynaklı subay alımları daha ziyade yardımcı sınıflara yönelik olmalıdır.
 
Günün sorusu;
Bugün için Kara Harp Okullarına ve Askeri Meslek Yüksek Okullarına öğrenci alınırken, öğrenci alım ve kabul komisyonda kaç tane subay astsubay, kaç tane sivil görevli var? Askeri öğrencilerin seçiminde karar verici olanlar sivil kadrolar mı, subaylar mı?