Çanakkale tarihi ve kültürel mirası kadar yeşillikleri, çam ormanları ve rüzgârı ile de ünlü bir şehirdir. Efil efil esen rüzgârı hiç bitmez.

Ama genellikle de art arda günlerce süren sert rüzgârları da eksik değildir.
Bu nedenledir ki;
Çanakkale’nin bütün dağlarında rüzgâr enerji santrallerinin pervaneleri fırt döner.
Ormanları ise adeta balta girmemiş gibidir.
Çanakkale’den 70-80 Km uzaktaki Çan, Yenice, Bayramiç hatta Lâpseki, Ezine ve Ayvacık’a kadar geniş bir coğrafyada ormanların içinden yürüyerek gidebilirsiniz.
İşte böylesine sık ormanlarla kaplı Çanakkale’mizin ne yazık ki başından yangın belası hiç eksik olmaz.
Daha yakın zaman önce, günlerce süren yangı salı günü itibariyle Çanakkale’ merkezinin burnunun dibinde yeniden başladı.
Dünden bu yana ve gece boyunca da yangına müdahaleler devam etti, ancak gece duran rüzgâr sabah saatleri itibarıyla kendini hissettirmeye başlayınca artan uçak ve helikopter filoları bu yazıyı kaleme aldığım öğlen saatlerinde bile Çanakkale Boğazının serin sularını hiç durmaksızın yangın bölgesine taşımaya devam ettiler.
Adeta Çanakkale Boğazında su kalmadı.
Olasılıkla yangın soğutma çalışmalarına yönelik uçuşlar gibi görünse de yangın hâlâ devam ediyor.
Rüzgârın şiddetlenmesiyle birlikte yangın tekrar artacak olurs,a yayılacağı alanları dile getirmek bile istemiyorum.
Yangında telef olan ormanın sahibi canlılar aklıma geldikçe kahroluyorum.
Köylerimizdeki zarar ziyan henüz hesaplanmadı.
İşte, yemyeşil ormanların ortasında bulunan ve sürekli olarak yangına maruz kalan coğrafyasına rağmen iktidar neden gerekli yeterli tedbirleri almaz ki?
Olur olmaz yere milyonlar, milyarlar akıtan AKP iktidarı, göbeğinde hava alanı bulunan Çanakkale’ye neden iki veya üç yangın uçağı veya bir o kadar da yangın helikopteri konuşlandırmaz ki?
Yangın olduktan sonra birçok dev yangın uçağının Çanakkale’nin tepesinde, yangın bölgesinde cirit atması sadece kuru bir teselliden başka bir şey değildir.
Ama bu sabah gerçekten devletin gücünün varlığını hissettik.
Testi kırılmadan bu iş halledilemez miydi?
Orman’ın yangın söndürme araçları ancak ev söndürme işini göre bilir. Bir de yolu olan yerlere küçük pansuman müdahaleler yapabilir.
Çanakkale halkı olarak, acaba devletin yapamadığını biz mi yapalım?
Çanakkale’de yangına müdahale edebilecek bir yangın uçağını halkın parasıyla alıp Çanakkale Belediyesine hediye mi edelim?
Mantıklı olup olmadığını bile düşünmeden yazıyorum.
Aklıma gelen en pratik çözümlerden biri bu oldu.
Anladığım şudur; Çanakkale’ye Çanakkaleliler ve Çanakkale’de yaşayanlar sahip çıkmazsa kimsenin kolay kolay sahip çıkacağını sanmamaya başladım.
Bu konuda bir sosyal sorumluluk olarak internet ortamında gerekli bir sayfa açarak Çanakkalelileri Çanakkale için bir çatı altında toplamaya çalışacağım.
 
Memur ve memur emekli zamlarını belirleme işi yine komisyona kaldı.
Yazmaktan geri durmayacağım.
AKP ve MHP ikilisi asgari ücreti, memleketin emekçilerinin, alın teri ile geçinenlerin geçim endeksi haline getirdi.
Başta memur, emekli ve asgari ücretliler olmak üzere emeğinden başka geçim sermayesi olmayan milyonlarca insanı yokluğa ve yoksulluğa mahkûm etmeye devam ediyorlar.
Yıllardır TÜİK üzerinden yoksullaştırılan halk yığınlarını göz ardı ettikten sonra, sanki esas sorumlusu kendileri değilmiş gibi hayıflanmaları, emeklilerin çaresiz bırakılmasından şikayetçi olmaları akla ziyan bir durum değil mi?
İşte, birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ardından da samimi siyaset arkadaşı Binali Yıldırım emeklilere iyi bir zam yapacağı açıklaması yaparak yoksul kesimlere umut dağıttı.
Ama dramatik ve ironik bir şekilde memur sendikalarının önümüzdeki iki yılı kapsayacak sözleşmeye esas olacak zam taleplerinin yarısını bile vermekten kaçınan AKP iktidarın bakanı değil miydi?
Cumhurbaşkanı ne diyor? Bakan nasıl bir zam ve açıklama yapıyor?
Durum alenen insan zekâsı ile alay etmek değil de nedir?
Bizde, dünya alemde biliyor ki cumhurbaşkanı ve yakın mesai arkadaşlarının haberi olmadan Türkiye’de yaparak oynamaz.
Parası olanın cebine, müteahhitlerin cebine dolarları aktarmayı bilen  AKP iktidarı, ne yazık ki memur sendikalarının gerçekçi taleplerine cevap vermek yerine, adeta yangından mal kaçırır gibi ve yine adeta patronculuk oynar gibi ve yine adeta sadaka verir gibi iki yıla yayılmış  gerçeklerden uzak ücret artışı öneriyor.
Memur, emekli ve işçi ücretlerine zam yaparken eli titreyen AKP iktidarı, ne yazık ki  devletin memur ve emeklisini bile garip gurebaya çevirmeyi başardı.
Ne diyelim AKP’nin bir hesabı varsa, muhalefet olmasa da, milletin sığındığı Allah’ın da bir hesabı vardır.
Çünkü artık her şeyimiz Allah’a kaldı.
 
Günün sorusu
Memleketimizin hızla ılımlı İslam’a veya siyasal İslamcı şeriatçı anlayışa doğru tehlikeli şekilde yol aldığı hissiyatı sadece bende mi var?
Eğer sizde de varsa bunun sebebi ya da sebepleri iktidarın uygulamalarından kaynaklanıyor olabilir mi?