-  Acaba Ayşe’min başıma gelenden haberi oldu mu ki?

-  Her halde haber vermişlerdir dedi Sadık Çavuş…
-  Sanmam. Haber vermeyin dedim…Numarasını nereden bulacaklar ki…
-  Çok yormayın kendinizi… Uyuyun biraz?
-  Uykum yok. İstersen sen uyu dedi Ahmet Asteğmen.
-  Yo istersen konuşuruz. Benim de uykum yok ki? Dedi Sadık Çavuş.
***** 
O gece ve daha sonraki bir çok gece sabahlara kadar konuştular…Sadık çavuşun yardımıyla  koridora ilk çıktığında  koridorda in cin top oynuyordu… Beraberce koridoru baştan sona birkaç kez  arşınladılar. Ankesörlü telefonların yerden yükseklikleri farklı farklıydı ve hepsinin üzerinde “yalan telefonu” yazıyordu.
- İstersen telefon edebilirsin komutanım bende telefon kartı var dedi Sadık Çavuş…
- Sonra ederim. Şimdi numara yanımda değil dedi.
-Alır geliriz dediyse de Sadık Çavuş,
Ahmet Asteğmen istekli olmadı. Koridorda dolaşarak  biraz daha vakit geçirdiler. Sonra tekrar odalarına döndüler… Sadık Çavuş, telefon kartını ve sigarasını masanın üzerine bıraktı. Sonra da yatağına uzandı.
- Sadık Çavuş telefonların üzerinde neden yalan telefonu yazıyor ? diye sordu Ahmet Asteğmen.
- Densizin biri yazmış işte …
- İnsan niye yazar?…
- Yazmış işte komutanım dedi Sadık çavuş sonra da
 -Benim uykum geldi deyip dönüp yattığında Ahmet Asteğmen camdan Ankara’yı seyrediyordu…
Bir zaman sonra saatine baktı. Saat gece iki civarındaydı. Çekmeceden bir kart aldı. Sonra masadan sigara alıp yaktı. Sigarası bitince de Sadık’ın telefon kartını alıp koridora çıktı…Oldukça aşağıya monte edilmişi telefonun ahizesini eline aldığında gözüne “yalan telefonu” yazısı ilişti…
-  Yalan telefonu ha…Kim bilir kim niye yazdı diye düşündü…
Sonra cebinden  kartı çıkarıp Ayşe’nin telefon numarasını tuşlamaya başladı. Telefon çalarken gözü yalan telefonuna takılıp kaldı. Alo sesini duyduğunda telefonu tutan eli ter içinde kalmıştı…
- Alo Ayşe’m nasılsın ben Ahmet…
- İyim Aşkım. Sen teskere  almadan döneceğim. Seni evimizde bekliyor olacağım… Nasılsın aşkım? Askerlik nasıl gidiyor? Gerçi iyi haberlerini annenden alıyorum ama…
Ayşe’nin sözleri üzerine Ahmet Asteğmenin gözleri kesik bacaklarına kaymış, gözleri yaşlarla dolmuştu. Ağladığını belli etmeden gözlerini sildi. Karısının hiçbir şeyden haberi yoktu. Ailesi sözünü dinlemiş, Ayşe’ye hiçbir şey söylememişti.  
“Aşkım mayına bastım ayaklarım koptu ” diyecek hali yoktu ya. Aslında demeyi de düşündü ama gözü tekrar  telefonun üzerindeki yazıya  ilişti.
“Yalan telefonu”
Mayına basan, ayağı kopan o değilmiş gibi şen şakrak konuşmaya başladığında kendi kendine için için  gülüyor, yalan telefonunda  yalan söylüyordu.
- İyiyim. Çok iyiyim. Askerliğim harika gidiyor. altı-yedi ay sonra buluşacağız dedi.
Yalan telefonuydu konuştuğu telefon. Yalan telefonunda da doğrular söylenmezdi ya… Kontur bitinceye kadar ahizeyi elinden bırakmadı. Telefondan artık ses gelmez olunca buruk bir huzurla koğuşa doğru tekerlekli sandalyesini sürdü. Karısı hala onu sapa sağlam adam olarak biliyordu…Sonra kendi kendine;            
- Demek telefona bunun için yalan telefonu diyorlar dedi 
*****                    
Günler haftalar su gibi akıp giderken koridorda yarışlar yeniden başladı. Sadık çavuş artık tekerlekli sandalyeyi  bırakmış protezli ayağı ile yürüyordu. Bir sabah doktorlar Sadık Çavuş’a ertesi gün heyeti müteakip taburcu edileceği haberini verdi… Ahmet’te, Sadık’ta mutluydu.
-  Komutanım seni İstanbul’da bekleyeceğim…
- Ben gelene kadar sabret dedi Ahmet Asteğmen. Sadık Çavuşsa …
- Sabretmez miyim? Sabırla gelmeni bekleyeceğim. Seni rahat bırakır mıyım sanıyorsun komutanım? Yarın ailene, annene, karına kavuşunca beni unutup gitme de…
-  Unutmam…Seni unutmam…Annem var. Karım da var ama  bakalım …
Gözleri yaş dolmuştur ve ağlamaklıdır…
- Annem kabullenir. Ama… Ama bakalım karım kabullenecek mi? Benim bu halimi görünce  ne yapacak? Genç kadın? Bakalım iki ayağı kopuk bir adama tahammül edebilecek mi?
- Ağlamayın komutanım. Neden etmesin. Seviyorsa elbette ki edecektir komutanım… Bak ailende haber vermemiş yengeye… İstemişler ki halini sen söyle … Sen anlat…
- Ayşe’me ben söyleyeceğimde nasıl söyleyeceğim Sadık Çavuşum… 
*****                  
Birkaç gün sonra Sadık Çavuş  herkesle salya sümük vedalaşarak hastaneden ayrıldı. Ahmet Asteğmen aylarca hastanede  kaldı. Ayaklarının yerini alacak protez bacaklarda bir netice alamadılar… Yaşadıkları iyice moralsiz bıraksa da Ahmet’in telefon etmeleri artmıştı ve  Ayşe  yurt dışından dönmüş heyecanla onu bekliyordu…                 
Ahmet terhisine yakın tarihlerde kendi isteği ile  tedavisi dışarıdan sürdürülmek üzere taburcu edildi. Havaalanında Sadık çavuş karşıladı. Ayşe’nin işte olduğu anı da kollayan Ahmet , Sadık ve arkadaşları tarafından evine götürülüp yatak odasına taşındı. Terlikleri her zamanki yerine kondu. Sonra da Sadık ve arkadaşları evden ayrıldılar… 
*****                 
Günün kararmaya başladığı saatlerdi beklemekten yorulan Ahmet uyuya kalmıştı. Kapıyı açıp  eve giren Ayşe  Ahmet’in geldiğini anladığında sevinerek Ahmet’in yanına koşmuştu. Ayşe odaya girdiğinde  Ahmet hala uyanmamıştı. Ayşe Ahmet’in saçlarını okşadı. Sevinçliydi. Sonra yatağın kıyısına oturdu bir müddet Ahmet’i seyretti.Yorganının dümdüz olduğunu görünce  yorganı kaldırdı. Ahmet’in ayakları yoktu. Şaşırmış, kahrolmuştu. Yatak odasından çıktı. Işıkları yakmadan salonda sessizce ağlayarak saatlerce oturdu. Burnuna sigara kokusu geldiğinde Ahmet’in uyandığını fark etti. Dış kapıya yöneldi. Dış kapıyı açıp içeri girermiş gibi yaptı…Sanki hiçbir şey olmamış gibi sevinç çığlıkları atarak yatak odasına girdi… 
*****                  
Ayşe, Ahmet’in  yaşadıklarını soğuk kanlılıkla karşıladı ve kabullendi...
Yıllar yılı kovalarken Ahmet, ilk iş olarak Sadık Çavuşu evlendirdi. Sadık’la birlikte YALAN TELEFONU isimli şirketi kurdular. İlk başlarda  bir firmanın elektrik anahtarlarını montajını fasonculuğunu yaparken sonraki yıllarda işleri büyüttüler. Hepsi gazi olan onlarca kişiye ulaşan çalışanları ile birlikte  mayın arama detektörleri geliştirdiler. Şirketin  ihracatı  milyonlarca dolara ulaşırken Birleşmiş Milletlerce Ahmet’e  barışa katkılarından dolayı ödüller veriliyordu. Ayşe ise Türkiye’de yılın eşi seçilmişti… 
*****             
Şimdilerde Ahmet’in ve Sadık’ın çocuklarının düğün hazırlıkları hızla sürerken Ahmet ve Sadık yaşadıkları onca şeyi  Türk Milletine unutturmamak üzere  hikayeleştirerek anlatmak  istediler.