Sevgili okuyucularımıza kuralsız MERHABA !?
Nasıl olacak, hangi kelimeyle ne diyelim J günaydın yok, merhaba yok, selâmünaleyküm yok, yok yok, kaldır bunları (!) rahatla.
Neymiş efendim, bunlar kültürel yapımızda varmış, büyüklerimizden öyle görmüşüz de (?!) ah bu büyükler ah bu büyükler (!) … Bunlar, hep üzerimizde YÜKLERJJ “doğru otur, öyle konuşma, böyle yapma” toplumu taka taka, TOP bile oynayamadık, biz KÜÇÜKLERİ hiç görmediler…
Kural, kural kural… Bu kuralı kim koydu, kuralı koyanlar bize neden uyguladılar, kendileri uymadılar ?.. Bunu kendileri için KURDULAR ve sonra da ALDILAR… İşlerine gelince kural var, işlerine gelmeyince DURAL yaptılar…
kural . isim Davranışlarımıza yön veren, uyulması gereken ilke; kaide: (TDK)
Gör-gü için GÖRMEK lazım. Görmek için göz, göz için beyin, beyin için yazılım lazım…
Lazım kelimesi lazımlıkla karıştırılınca, lazımlığa gerekenin yapılması lazım…
En iyisi herkes gözlük taksın da görme fiili renk alsın, GÖZLÜK takmayanlar, renksiz kalsın…
Gözlük takanlar gece-gündüz GÖZÜNÜ göstermesin de o yalan mimikler kendisinde kalsın…
Görgü kuralları kalksın da görgüsüzler, ORTADA kalsın…
Gör-gü için, görmek, görmek için emek, emek için merak, merak için istek, istek için istemek, istemek için yer ve zaman gerek, bu yer ve zamanı oluşturacak insan, insanı bulacak iletişim, iletişimdeki “Ş” yi bilecek, “Ş” yi bilmeyen o zaman ŞEY’i bilecek. ŞEY’yi bulunca, kişi, görgüyü ve kuralları hayatından silecek…
Görgüsüzlerin görgüsü kuralsızlık olunca, görmeler-görülenler unutulmalı, unutturulmalı ki özgür YAŞAM kendini bulsun, KÜRESELLEŞME hayat tarzımız olsun…
“Dünden bugüne, bugünden yarına aktarılan, hem geleneksel hem yöresel hem çevresel hem de ailesel anlayış çerçevesinde değerler sisteminin yozlaştığını, son yirmi yıl içinde bu değerlerin kaybedildiğini hep beraber yaşıyoruz...
Gün geçmiyor ki, bu değerler eksilmesin. Her geçen gün kişiler birbiriyle, hesaplaşma içine girmesin. Bu hesaplaşma, çıkar ilişkileri içinde KİN ve NEFRETE dönüşmesin… Ne kadar çirkin ve seviyesiz şeyler yaşıyoruz, yaşatıyoruz…
Bunların bedelini hep beraber ödüyoruz, üzülüyoruz, çıkarımıza uygunsa, oturup gülüyoruz, sonra da hiçbir şey olmamış gibi sahte davranış içinde MERHABA diyoruz…
Bizleri bu hale kim getirdi, geçmişten gelen özverili toplum anlayışını kim yıktı, diye kendimizi, arkadaşımızı, dostumuzu ve komşumuzu yargılıyoruz… Sonuç üretemiyoruz, işin içinden çıkamıyoruz… Suçlu arıyoruz, çok rahat buluyoruz; SİSTEM deyip bitli yorganı üstümüzden atıyoruz…
Çözüm ne?
Herkesin kendi penceresinden bakması, doğru bir yaklaşım tarzı değildir. Günümüz anne-babaları çocuklarının gelişim dönemlerine göre hareket edip ona göre olaylara yaklaşırlarsa, o taktirde çatışmadan çok, uzlaşma olur. Bu da, toplumda düzensizliğin ortadan kalkmasına sebep olur.
Anlaşmazlıkların derecesini azaltmak için bazı çözüm yolları düşünülebilir. Gencin de görüşlerine değer verilerek, kararların ortak alındığı, yetenekleri nispetinde onlara sorumlulukların verildiği, karşılıklı sevgi ve saygı içinde kuşaklar arası çatışmanın azalması beklenebilir.
Gençlere ailede ve toplumda bazı sorumluluklar vermek, imkanlar tanımak, çatışmaların şiddetini azaltır. Çünkü gençler, genellikle yetişkin yaşamına katılmak, yetişkinlerin sahip oldukları haklardan yararlanmak istemektedir.” (gazetevitamin.com-Hayrettin )
Bizler yazdık, sizler eleştirel okuma yaparak, anlamada kendinizi ölçün, karar sizin… GÖRGÜ KURALLARI KALKSIN, günümüz kuşağı daha da ÖZGÜRLEŞSİN MI ?!..
Girne’den SEVGİLER…
01.10.2023
Dr. Hayrettin Parlakyıldız
Akademisyen
E-posta: hparlakyildiz@mynet.com