Mehmetçiklerle koyun koyuna, iç içe yaşamayanlar, hele de askerlik yapmayanlar askerlik ocağının tadını, güzelliğini çocuksu masumluğunu bilemezler.
Her halde Türkiye’de en uzun süre bölük komutanlığı yapmış olanlardan biri olarak Mehmetçikler haklarında birkaç söz söyleyebilirim.
Şimdilerde sakallı, cübbeli, sarıklı tiplerin ısrarla ve istekle Mehmetçikleri Filistin-İsrail harbinin kor alevlerinin içine, sözüm ona din kardeşliği üzerinden gönderme çığlıklarını, inanın hayretle ve üzüntüyle karşılıyorum.
Hele de canı kıymetli kimi din hocalarının “siz Filistin’e gidin biz sizi dualarla destekleriz” demeleri, sosyal medyada cahil cühela hoca kılıklı tiplerin lakırdıları, savaş çığlıkları tam bir tiyatrodur.
Polis korumasıyla da gezen kimi Diyanet İşleri personelinin yani devlet görevlisinin devletin onca kurumu varken çıkıp da askerimizi Filistin’e gitme çağrısı yapması tam bir saçmalık ve şovmenliktir. Sonra bu türden kişiler nasıl bir hak ve yetkiye sahip ki sağda solda çıkıp toplumu galeyana getirebiliyor?
Onların çoğunun kafasının üstünden mermi geçmediği için, belki de hiç askerlik yapmadıkları için askerliği oyunu sanıyorlar.
Yıllar önce babam anlatmıştı. Rahmetli 1927 doğumluydu.
Alay komutanları Kore’ye gitme konusunda isteksizmiş ve “Kore’de bizim ne işimiz var? Biz vatanımızı koruyalım yeter” diyormuş.
O günlerde Kore’ye asker gönderecekleri zamanlarda kışlalarını daha büyük bir komutan gelip askerlere konuşma yapıp, Kore’ye asker gitme konusunda teşvik edici sözler söylemiş. Fakat askerilerin hiçbiri Kore’ye gitmek için gönüllü olup da öne çıkmamış.
Bu durma çok şaşıran o teşvik edici konuşmalar yapan komutan askerlerden birine “neden Kore’ye gitmek istemiyorsunuz” diye sorunca, “komutanım niye istemediğimi size göster bilir miyim?” Dedikten sonra yerdeki otları daire şeklinde toparlayıp yakmış ve o soruyu soran komutanın elini ateşin içine sokmaya çalışmış.
Komutan “evladım ne yapıyorsun elimi yakacaksın” deyince “komutanım işte siz de bizi bu ateşin içine atmaya çalışıyorsunuz” deyince o alaydan hiçbir asker Kore’ye gitmek için seçilmemiş.
Bu hikâyeyi babamdan dinledim. Doğruluğunu da öğrenme şansım olmadı. Ama yanlışlığını da.
“Türk askeri Filistin’e gitsin” çığlıklarıyla, palavralarıyla i işler yürümez.
Millet zaten burnundan soluyor. Ülkemizdeki kaçak sığınmacı sayısından ve onların yapıp ettiğinden yeterince muzdarip.
Hatta AKP ve MHP ikilisinin iktidarında sığınmacılara gösterilen özenin onda birinin kendilerine gösterilmediği hissiyatına kapılmış durumda.
Memleketin her köşesini sarıp sarmalayan cemaat ve tarikatların laikliğe aykırı eylem ve söylemleri ile huzursuz.
Lüks ve saltana içinde yaşayan cemaat ve tarikat şeylerinin yaşam tarzlarını gördükçe şoka uğramaya devam ediyor.
AKP iktidarı bunları bilmez mi? Bal gibi de bilir.
AKP iktidarı ve yancısı MHP; Milli Eğitim’in iyice laikliğe aykırı bir düzenleme içine sokulmasının Millette yaratığı huzursuzluktan, hukukun sessizliğe gömülmesinden, Atatürk’ten ve Türk adından rahatsız olanların Yeni Anayasa yapma istediğinde Türk milletini huzursuz ve rahatsız olduğunu bilmemesi mümkün mü?
Türk milleti kendi vatanında, kendini güvende hissetmemeye başlamışken, Türk devletinde Türk din adamı görünümlü tiplerin, laikliğe aykırı söylemleri ve günden güne şiddetle artan Atatürk’e düşmanlıkları millet canından bezdirmiyor mu?
Türk Milletinin hâlâ tek güvencesi olan Türk Ordusunu Filistin’e, sonu bilinmez bir savaşın içine atılmaya çalışılması açıkça bir cinnet hali değil mi?
Türk askeri vatanı için seve seve canını vermekten çekinmez.
Subayken şanlı Türk askerinin atalarımızın o savaşçı ve kahraman haline binlerce kere şahit oldum.
Türk askeri; vatanı ve milleti için aldığı vazife uğruna canını seve seve verir. Ama Türk Milletinin, hele de devletin de Türk askerini koruyup kollaması gerekmektedir.
Türk askeri bizim koruyucumuzdur ama Mehmetçiğin koruyucusu ve sahip çıkanı da Türk Milletidir.
Türk Ordusu, üstüne vazife olmayan onun bunun savaşının fedaisi değildir.
Türk Ordusu, Türkiye’nin sahibi ve koruyucusu ve aynı zamanda da kadir kıymet bilen dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın Türk soyluların ve sahipsiz akraba toplulukların destekçisi ve yardımcısıdır.
Arap diye bir millet vardır.
Her millet kendi akrabalarına sahip çıkmak zorundadır.
Arap devletleri, İsrail’in Filistin’e saldırısına engel olmak için asker göndersin, İsrail’le başa çıkamasın işte o zaman Türk askeri elbette ki dindaşları için, ezilen halklar için devreye girecektir.
Ama Araplar tribünden izlerken Türk askerini arenaya kimse sürmeye kalkışmasın.
Filistin-İsrail harbini din harbi olarak gören varsa, buyursun kendisi gitsin.
“Benim gücüm İsrail’i protestoya yetiyor. Allah beni affeder” kandırmacasıyla halkı kandırıp ille de Mehmetçik Filistin’e gitsin propagandası yapmak, affedersiniz ama halt etmek, bilmem ne yemektir.
Gidecek olan varsa Filistin’e kendisi gitsin.
Türk askerini, ona buna asker etmesin.
Türkiye ve Türk Milleti barışı sağlamak için üzerine düşen insani görevleri ve arabuluculuğu zaten yapmaktadır ve yapmaya devam edecektir.
Türk Devletinin bu barışçı yanı “YURTTA SULH CİHANDA SULH “ilkesinde saklıdır.