Adam televizyonlara çıkıyor, basına öyle demeçler veriyor ya da bir konuşuyor ki, ayağa kalkıp gözyaşları içinde ellerimiz kanayana kadar alkışlamak istiyorsunuz.
Öylesine yetenekli ve bilgili ki, sizi heyecanlandırıyor.
Ayrıca ekstra güven veriyor.
Sizde çıkış diyorsunuz ki; “işte aradığımız doğru insan bu. Bu insan kesinlikle memleketi selamete çıkarır, memlekette huzuru sağlar” diyorsunuz.
Ama sonra bir bakıyorsunuz ki bu yetenekli insan, öyle yeteneksizce işlere imza atıyor, öyle kadrolar kuruyor ki işler tepe taklak gidiyor.
Çok yüksek yetenekli insan, bir ekip kuruyor ki sormayın gitsin. Son derece yeteneksiz yetenekli olduğunu bir anda ortaya koyuyor. Öyle yapılar kuruyor ki sadece kendine hizmet edecek yeteneksiz insanları etkili ve yetkili hale getiriyor.
Hatta üstüne üstlük kendisine rakip olabilecek veya kendisine fayda sağlamayacağını düşündüğü tipleri yok etmeye çalışıyor.
Bu özellik, öncelikle muhalefet partilerinde çok geçerli.
Mesela CHP Genel Başkanı veya CHP’deki klikle kendilerine hizmet etmeyecek hiçbir kişiyi partide barındırmadıkları gibi, parti içinde etkili ve yetkili duruma da getirmiyorlar.
Bu durum İYİ Parti’de de bir garip şekilde görülmeye başladı.
2022 sonları 2023 başlarında tamamlanan il ve ilçe kongrelerine rağmen İYİ Parti teşkilatlarında kimi zaman toplu istifa, kimi zaman görevden alma şeklinde bir uygulama hayata geçiriliyor.
Büyük küskünlüklere ve parti içinde çalkantılara sebep olacak siyasi adımların İYİ Parti’ye nasıl bir katkı vereceğinin göstergesi, önümüzdeki yerel seçimlerde alınacak sonuçlarla ortaya çıkacaktır.
Ortak aklı ve sükunetten uzak, stratejik hataların taktik planlarla düzeltilemeyeceği bir mücadele prensibidir. Bu mantık çerçevesinde İYİ Parti teşkilat başkanlığının teşkilatlar üzerindeki tasarrufları bakalım ne işe yarayacak? Yerel seçimlerde alınacak oy sayısı, genel seçimlerin de alınan oy sayısının altına düşerse, İYİ Parti büyük bir prestij ve güven kaybına uğrayacaktır.
İYİ Partide teşkilat başkanın İYİ Parti teşkilatlarında yaptığı değişikliklerin Meral Akşener’in bilgisi dışında yapılmadığı da aşikardır.
Filistin sevdalıları
Ülkemizde özellikle belli bir kesimin Filistin sevdası yıllardır hiçbir şekilde eksilmiyor.
Her durum ve şartta aynı kesim için Filistin meselesi Türklük meselesinin de önüne geçiyor.
Türkiye’de siyasal İslamcıların cemaat ve tarikatlar kanalıyla veya siyasi partiler üzerinden Filistin’e gösterdikleri hassasiyetin açıkçası onda birini dahi Arapların gösterdiğini görmedik.
Ama her ne hikmetse kendi memleketlerine sahip çıkmayan, kendi vatanları için savaşmaktan kaçan, ölümü göze alamayan siyasi sığınmacılar, memleketimizin birçok yerinde ellerinde Filistin bayraklarıyla yürüyüş yapmaları da tam bir saçmalıktır.
Ama aynı şekilde kimi siyasi parti liderleri, kimi cemaat ve tarikat erbabı, sarıklı ve cübbeli hoca kılıklılarla, Diyanet İşleri personelinden kimileri ısrarla Türk askerini Filistin cehenneminin ateşine atmak için var güçleri ile propaganda yapıyor. Oysaki aynı Filistin birçok uluslararası arenada Türk Milletine düşman olanlarla kol kola girdiği de bilinen bir gerçekliktir.
Enteresan olansa Türk askerinin Filistin’e gitmesini isteyen hoca kılıklılarla uyanık siyasetçiler, yalancı pehlivanlık yaparak kendilerine yöneltilen “Filistin’e siz gidin” cevabına, ipe un sererek “devletimizi gönderirse, milletimiz destek verirse” palavrasının arkasına sığınarak, asker gitsin, giden gitsin ama biz arkalarından “onlar için dua edeceğiz” lakırdısını etmekten geri durmuyorlar.
Sanki Allah bunların duası olmasa Mehmetçik başarısız olacak, sanki Türkiye yüz yıldır içinde beslediği bu tipler olmasa batacak. Sanki bunlar olmasa yaradan Mehmetçiğin yanında olmayacak.
Bunların hayatlarında hiç zorluk mu yaşamamışlar? Bunlar neden tribünlerdeki goygoyculara bezerler ki? Yada bunlar bu ayrıcalıklı siyasal dinciler bir eller yağda bir elleri balla mı yaşıyorlar?
Ölmenin cenaze kaldırmaya benzemediğini bilmiyorlar mı?
Ahlaklı namuslu, Türk Milletine ve Atatürk’e sahip çıkan millici din adamlarımızı tenzih ederek yazıyorum ki kimi cemaat ve tarikat mensuplarıyla Diyanet işleri personelinden kimileri tabir yerindeyse gırtlağına kadar siyasete, hem de siyasal İslam bataklığına batmış durumda.
Gözleri bağlanmış zıvanadan çıkmış kimi cemaat ve tarikat mensupları ile din adamı kılıklı siyasetçiler Türkiye’de Türk Milletine ve Atatürk’e düşmanlık ederek düşmanın değirmenine su taşıdıklarını bilmemeleri imkansızdır.
Türk Milletine ve Atatürk’e düşmanlık peşinde koşan her türden din adamı kılıklı siyasal militanları, Türk Milletinin ve Türk vatanının düşmanı olarak gördüğümü ifade etmemde de sakıncası yok sanıyorum.
Yaşasın Türk Milleti