Benzeri bir durum, başına gelse idi, ne düşünürdü acaba?
-Boşuna dememiş atalarımız, “İğneyi kendine, çuvaldızı karşındakine” diye..
Akıl alacak gibi değil… Devlet ile pazarlık mı olur? Hadsizlik, tavan yapmış…
Gerçi gereği de yapılıyor. Kırmızı bülten süreci baladı..
Şimdi gelelim, bahsettiğim gelişmeyi anlatır haberlere…
Okuyan akıl tutulması yaşar..
Şahsen ben, yaşadım..
Haberlerde şu ifade ile özetlenen o vahim ötesi durum.. Şöyle bir cümle ile gelen detay;
“İstanbul Eyüpsultan'da lüks ciple emniyet şeridinde arızalanan ATV aracını kontrol eden gruba çarpan ve 1 kişinin ölümüne neden olan 17 yaşındaki T.C. isimli sürücü, yazar olan annesi Eylem Tok'la birlikte Mısır'a kaçtı.”
Bu türden anlatımlar ile kaleme alınan haberler ile haberdar olduk, yaşanılandan..
Bu konu, ülke gündemine oturdu. Aklıma, bir süre önce ülkemizi ziyarete gelen yabancı bir ülkenin devlet büyüğünün oğlunun, karıştığı kazadan sonra kaçışı geldi.. Yaşanan süreci pek çoğumuz takip etmiştik.
Ölümle sonuçlanan kazayı yapan gencin yazar annesi, Mısır’a kaçmıştı. Bakın şimdi neler demiş..
"Ben her an dönebilirim, şu anda da dönebilirim. Sadece ben çocuğumun güvende olmasını ve adil bir şekilde yargılanmasını istiyorum"
Ülkemizde Adil yargı yok algısı yaratan bu tavır ve bu düşünce sahibini, anlamak mümkün değil..
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin Bağımsız Yargı sistemi, on binlerce Mehmetçiğimizin, öğretmenimizin, polis ve subayımızın, dahası sivillerin katili, terörist elebaşını, Dünya kamuoyunun gözü önünde öylesi Adil bir şekilde yargıladı ki, aksini düşünene edecek söz bulamıyorum.,.
Hu bu arada, Adalet Bakanımız sayın Yılmaz Tunç, Eyüp'te meydana gelen kazada bir kişinin ölümüne neden olan genç sürücü ile annesi yazar Eylem Tok hakkında Mısır makamlarıyla iletişime geçtiklerini dile getirmiş.
Sayın Bakan; "Mısır adli makamlarından iadesini talep edecek olan süreci başlattık.
Bir kırmızı bülten çıkarıyoruz. Bu konudaki süreç başladı" açıklamasında bulunmuş.
Özetle, gereği yapılıyor. Yasalar çerçevesinde, Adil yargı süreci işliyor.. Nokta..
Twitter'da Paylaş
Bir kişinin ölümüne, 4 kişinin de yaralanmasına sebep olan, oğlunu Mısır'a kaçıran yasar Eylem Tok, Türkiye'ye dönmek için şart koşarak, kamuoyunun gözünde, kendileri için yargısız infaz sürecini başlatmış bence..
"ONU KORUMAK ZORUNDAYIM" şeklindeki ifadesini gelince.. Kim, çocuğunu korumaz ki?
Ölümü pahasına, her anne, baba, evladını korumak için kodlanmıştır.. Yalan mı? Bu mudur korumak.. Çocuğunu ülke dışına kaçırmak mıdır korumak?
Bizim, Ülkemizden başka sığınacak bir yerimiz olamaz ki?
Yüce Türk Devletleri, asılardır, Adaleti ile nam yapmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz de, 16 yüce Türk Devletlinin devamıdır, NOKTA..
Yazar anne, Star Ana Haber'e açıklamalarda bulunmuş, bu açıklamaları da ulusal haber sitelerinde haberleştirilmiş.. Oradan okudum., anlamaya çalıştım bu durumu..
Anne Eylem Tok, oğlunun pırıl pırıl bir çocuk olduğunu belirtmiş..
"Bu bir kaza, kaçırmak falan yok. 17 yaşındaki pırıl pırıl bir çocuk var, ben bir anneyim. Bugün olsa yine yaparım, yaralıları bilmiyorum, kim olduklarını bilmiyorum.
Onu ben korumak zorundayım. Gittiğimde çocuklar vardı, çocukları aldım. Siteye götürdüm. Herhangi bir şekilde kaçacağım bir şey yok. Ben diyorum ki ortada sıcak bir konu var, aileler yanıyor büyük bir ateş var. Biraz hafiflesin yani kana kan olmasın" şeklinde ifadeler kullanmış..
Kana kan olmasın ne demektir?
Evet, yaşamını yitiren genç başta, yaralıların ailelerinin yüreği yanıyor. Soğur mu, bilinmez!?!..
"Ne zaman dönmeyi düşünüyorsunuz Türkiye'ye oğlunuzla beraber?" şeklinedki soruya;
"Ben her an dönebilirim, şu anda da dönebilirim.
Sadece ben çocuğumun güvende olmasını ve adil bir şekilde yargılanmasını istiyorum.
Ülke bana desin ki 'kana kan yok, çocuğa karşı bir şey yapmayacağız. Adalet yerini bulacak" ifadesi ile yanıt sunan anne, bence Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden ‘bi’ haber..
Burası Muz Cumhuriyeti değil yazar hanım, Asırlardır hüküm süren Yüce Türk Devleti, burası Türkiye Cumhuriyeti.. NOKTA..