.
Bir burs fonunun rüzgarını yelkenine alıp, hayallerinin peşine takılan o kızlara hayran oldum ben o gün.
Kafalarına taktıkları gelecekleri gözümü alıyordu.
Canlarını acıtan şeyler vardı, konuştuk biraz.
Benim de canım acımıştı aynı yerlerden, nasıl kabuk bağlayıp geçtiğini anlattım o yaraların.
İnsan karanlıkta da yol almalı dedim. Sanki kendime der gibi.
Hep beraber oturduk yere.
Hayatın başındaydılar. Kuşanıyorlardı. Onları tebrik ediyordum.
Çoğu, “Kızlar bunu yapamaz, bir kız en fazla öğretmen olur” denilen yerlerden çıkmışlardı.
Uzaya gitmek istiyorlardı, her mahallede dans ve sanat kulüpleri açmak, dünyayı bir ucundan tutup güzelce şekil vermek istiyorlardı.
Biri voleybolcuydu, biri matematikçi.
Birbirlerinden habersiz paslaşıyorlardı aslında.
Kız kardeşlik bizi incecik bir iple birbirimize dikiyordu.
İpe saygımız vardı. Çekiştirmeyecektik.
Farkında değilmişim ne yaptığımın.
Şimdi buluşunca, gözlerimiz dolu dolu birbirimize şarkı söyleyince anladık karşılıklı.
Hiçbir buluşma boşuna değil.
Kızlar genellikle lisede vazgeçiyorlarmış eğitimden.
Evlenip yuva kuruyorlarmış.
Ya da aile eviyle, ‘evlenip yuva kuracakları’ ev arasındaki o esintili
koridordaki taburede, oturup bekliyorlarmış.
Yuva kursan da, kanatlarını açmak için, kendi kendine yetmeye ihtiyacın var.
Sen hiç, ağacın tepesindeki yuvasında kanatsız duran kuş gördün mü?
Hayatta, seçimlerini kendin yapmak istiyorsan, güçleneceksin.
Meslekle, beceriyle, parayla. Para kazanmaktan gocunmayarak.
Para kazanmayı erkeklere terk etmeyerek.
“Para kazanmak istiyorum”u yutkunmadan söyleyerek.
Onlarla gurur duyuyorum ben.
Benden çok daha zor şartlarda, zor yolu seçtiler. Burs aldılar.
Bir işe baş koydular. Geleceklerine hayal koydular.
Kendilerini yeterli gördüler.
Karşı çıktılar belki, hem de koca mahallelere.
Bir sürü kız daha yola çıkar şafak vakti.
Başı dik, kendinden başka şeye tutunmadan gidebilen kızlar.
İleride hayalleri gerçekleşmiş kadınlar olduklarında, rüyalarında sizi bulurlar belki.
Bir bulutta oturuyorsunuzdur, elinizi cebinize attığınızda bir kuş havalanıyordur.
İnanın, insan her hareketiyle dokunduğu yerleri bilse, her davranışına çocuğuna özendiği gibi özenirdi.
Her şey, geleceğe dokunup geçiyor çünkü.