.

İçimde bir Burcu var. Gülüm o benim. O solarsa biterim. O açmazsa kururum. O susuzsa duaya çıkarım.
O benim hiçbir yere dayamadan dik tutabildiğim tek halim. 
Kahraman halim. Şarkıları yazar. 
Rüyalarımda bana tane tane bir şeyler anlatır. Dara düştüğümde ilk o koşar yardımıma. Korkusuzdur o. Hesapsızdır. 
Uzun upuzun saçları vardır. Elleri kocamandır, sıkı tutar tuttuğunu. 
Onunla buluşmam ortaokul lise. O zamanlar o da ergendi. Çocuktu hatta. 
Taşıdığı hayaller kendisinin yüz katıydı. Hatırlıyorum o halini de. 
Hayalinin gerçekleşeceğine emin insanların telaşlı bekleyişi içindeydi. 
Sabırla izledim onu. Arada bir kayboldu, belirdi. 
Gitar çalıyorsam gelir. 
hiçbir şey düşünmeden dans ediyorsam gelir. 
Güzel bir kitap okuyorsam gelir. 
Yazı yazıyorsam bazen gelir bazen gelmez. Ne yazdığıma bağlı. 
Hep benden biraz zayıftı. 
O benim vatanım. Annem. Çocuğum. En güzel halim. 
En saf en damıtılmış özüm o. Kokum o benim. Ne derseniz deyin adına. 
Geçen şunu fark ettim. 
Sanki her şey bu özden uzaklaşıp, toplumsal bir öze doğru gitmemizi istiyor. 
Kurallar var. Yapılar var. 
Bunlarla baş etmek deli işi. Deli misin derler. Tuhaf olursun, yalnız kalırsın derler. 
Bir senin mi aklına geldi derler. Biliyor musunuz bazı şeyler bir sizin aklınıza geliyor. 
Sadece buna güvenimiz elimizden kolonya gibi uçuruluyor çocukken. 
Duman gibi bir şey. Havada yaşayan gaz gibi bir şey. 
Çalıyor işte elinden özünü. Halbuki o iksiri sıkı sıkı tut, bu senin her şeyin diye tembihlemişlerdi bize doğarken. 
O tembihi de siliyorlar hafızamızdan. Hatırlayan var mı? Yok. 
Ben onun tamamının uçmasına izin vermemişim. 
Bir yerde, bir noktada bir isyanım olmuş. 
Ona ait hayallerin yoluna çıktım. Onun benim ağzımda kelimeler yapmasına izin vermişim. 
Kollarımı rahat bırakmışım. 
Aslında gözümü kapatıp, kendimi arkaya onun kucağına bırakmışım. Hem de kaç kez. 
Bir kaç kez beni çekiştirerek, yapmamın zor olduğu yerlere sürükledi. 
Kopmamı istiyordu içine doğduğum kümeden. 
Başka şeyler yapacağız, merak etme yine kümeleneceksin diyordu ama artık büyümüştüm. 
Onu dinlemeyecek kadar sesle doluydu kulaklarım. 
Yine de bana kızmadı. Elimi yakaladı yine. Yine yola devam ettik. Ediyoruz. 
Onu çok seviyorum. Onun için daha cesur olmayı, daha az hesap yapmayı öğretiyorum kendime her gün. 
Yanımda kalmasının tek şartı, kendime bu ruh eğitimini vermem. 
İnsan büyüdükçe korkak, emin, temkinli ve üşengeç oluyor. 
Bu kelimeleri ağzına almayacaksın, bu duyguları giyip gezinmeyeceksin dedi. 
Tamam dedim. Arada oluyor ama tamamımı boyamasına izin vermiyorum bu duyguların. 
Hele bazen ikimiz göz göze dans edip şarkı söylüyoruz spotların altında...
O anlar özümde eriyorum sanki dervişler gibi. 
Açıyorum yapraklarımı sanki menekşeyim. Işık geçiyor içimizden şeffafmışız gibi. Görünür oluyoruz. 
Şükür Burcum’a kavuşturana. 
Dilerim herkes özüyle buluşsun, onunla tanışsın ve hiç kopmasın şu hayatta. 
Öyle zengin, öyle başka, öyle şenlikli olur ki öyle bir dünya.