Bu hafta güncel bir başlıkla size merhaba demek, ANLAM (mânâ) kelimesiyle sizi buluşturmak, yüzleştirmek, kendinize öz eleştiri yaptırmak- sorgulatmak, etrafınızdakilerin anlamlı-anlamsız, anlamsız-a
Bu hafta güncel bir başlıkla size merhaba demek, ANLAM (mânâ) kelimesiyle sizi buluşturmak, yüzleştirmek, kendinize öz eleştiri yaptırmak- sorgulatmak, etrafınızdakilerin anlamlı-anlamsız, anlamsız-anlamlı olanlarını gözden geçirerek, yeni bir değerlendirmeye gitmenizi sağlamak istedik…
Hayata anlam katmak veya yaşam kalitesini artırmak aynı anlama gelir. Bunu yapacak olan kim? Ben-sen-o ; biz-siz-onlar … Bu şahıs zamirlerini kişileri belirginleştirmemek için kullanırken, ben-sen-o gibi tekilleri kullanmadan, bunlara fazla takılıp kalmadan, çoğulları kullanarak, hayata birliktelik getirerek, yaşamın kalitesini artıranlar olmak, ne kadar anlamlı olur bilir misiniz.?!..
Hayata anlamı kim katar veya yaşamı kaliteli hale kim getirir ? gayet tabiidir ki, İNSAN ! Bunun tersini düşünerek, eylemin içinde –me ekiyle olumsuzluk yaratan kim? O da insan … O zaman olumluluk-olumsuzluk insanın elinde… İşte, hepimize, aileye, eğitimcilere düşen görev insanın, insanca eğitilmesidir ki, yaşamı kaliteli kılıp geleceği zehir etmemek, eşref-i mahlûkat denen yaratılmışların en niteliklisi kabul edilen İNSANI yetiştirmek ve onu anladığı lisanda eğitmek gerek !..
Hayata anlam kazandıran ve kazandırmayanlara bakarsak;
- Anne-baba ve çocuklar,
- Eşler, kadınımız-erkeğimiz,
- Akrabalar (akrep cinsinden arınanlar),
- İş verenler, iş alanlar, iş üretenler-iş üretmeyenler,
- Yönetenler-yönetilenler,
- İdareciler-idare edilenler,
- Siyasiler-siyasete hizmet edenler,
- Kapkaççılar, çal-çırpçılar,
- Paragözlüler-kara sözlüler,
- X’i tanımadan , Y ve Z’ye geçenler,
- Azı bulamadan, çoğu bulmak için dolananlar,
- Az paranın kadını, çok paranın erkeği bozduğunun farkında olmayanlar,
- İhaneti maharet sayıp pişkin pişkin toplum içinde gezenler,
- Yalanı maharet, insanları kullanmayı âdet haline getirenler,
- Yüz kızartıcı davranışlarıyla, toplumun yapısını kızartanlar…
- Bu yaşamdan ayrılarak, taht misali olan musalla taşındaki bir namazlık saltanatınızda, cami avlusunda gönül huzuruyla “hak helâliyle” sizi uğurlayanlar…
Hayatı anlamlaştıramazsanız, dilinize zaman zaman şu sözler takılır; hayat, heyhat !.. sizi sorgular, sizi yargılar, pişmanlıklar içinde gününüz kararır, iştahınız kesilir, hayatınızı anlamlaştırmayanları arar durursunuz da bir türlü kendinizi yargılayamazsınız… Bu da sizi basitleştirir, kişilikte zayıf düşürür, hayata küser, arada-bir yerli-yersiz ESEEER ESER durursunuz… Bu ruh hali (halet-i ruhiye) içinde yaşantınız zedelenir, hem bedensel hem ruhsal çöküntüye karşı koyamazsınız…
Hayatımıza değer katıp yaşadığımız her ana kalite kazandıran EŞLERİ de anmadan geçemeyeceğiz, onlar bizim can damarımız, can-yoldaşımız, onlarla yaşadığımız hayatın her anı ayrı bir değer, ayrı bir anı, ayrı bir güçtür…
EŞ vardır; aş bilir, iş bilir, eş bilir, yol-yordam bilir… EŞ vardır; aş bilmez- aş taşırır, iş bilmez-iş yitirir, eş bilmez, leş getirir, yol-yordam bilmez, el götürür-yel götürür, kadir-kıymet bilmez, körü öldürür-badem gözlü yapar, keli öldürür-sırma saçlı yapar, sonra da kendini el-âleme güldürür…
Eeee, biz ne yapacağız ? Bizler de oturup gönül okşayan, duyguları yoklayan sözlerle EŞ olan anaların yüreğine, kalbine dokunacağız… Yalnız, kuyumcuların altını işlemedeki inceliğiyle, ustalığıyla, estetik becerisi ve anlayışıyla kelimeleri seçip “dilbazlıkla” kendimizi annelerle bütünleştirip sevgiyle, sizlerin duygularınıza tercümanlık yapacağız…Sarraf dükkânımız olmayacak, ama gazetelerdeki köşelerimiz sizlere kuyumcudan usta, sarraftan daha farklı jestte farklılık getirecek…
Bu haftaki yazımızı, geçen yıllarda yazdığımız köşe yazımızdan alıntıları paylaşarak, noktalamak istiyoruz…
“ Genç yaşta dul kalıp, evi kira, bakkalı borç, çocuğu yetim, kendisini eve hakim kılıp çocuklarını yetiştiren gururlu,şuurlu analara can-ı gönülden MERHABA !...
Kocanın dayağından, kaynananın dırdırından, mahalledeki yaşlı tabii mobesa dedi-kodusundan bıkan, ama evini- ailesini bırakmayan çilekeş analara MERHABA!
Evi yıkık; halısı hasır, döşeği çul, kocası şehit, oğlu yetim, kendisi dul, ama hayatı hep yoksul olan analara candan MERHABA!...
Vatan-millet uğruna kocasını, oğlunu şehit veren, eline ay-yıldızlı kına yakıp gerektiğinde kendisini de vatan için şehit olmaya hazırlayan, bizlere huzurlu ve sürekli vatan bırakmayı amaçlayan analara yürekten MERHABA!...
Kendini bir türlü özneleştiremeyip hep nesne kalmayı yeğleyen, KIL-KÂL (dedikodu) içinde bir yerlerin KILI olmayı içine sindiren analara kerhen MERHABA!…
Kıyafetinden dolayı ötekileştirilen, ama bir türlü oturup da onunla konuşulmayan, eğitim verilmeyen, ama çocuğunu vatan için kınalayan, saf ve temiz duyguları siyasiler ve toplum tarafından istismar edilen analar da MERHABA!...
Türk örf ve âdeti içinde Orta-Asya’dan beri kullandığı milli başörtüsünü siyasetin emrine vermeyen diri, iri, dinli-imanlı analara da MERHABA!...
Hayatım, canım, şekerim, ben senin cebinden paraları çekerim düşüncesiyle çocuk yapıp mirasa kondu, mirasyedi kadın analara da kerhen MERHABA !...
Kocasından bulamadığı mutluluğu, çocuklarında bulmaya çalışan, “özü-sözü bir pınar gözesi kadar berrak”, gururu sıcak, ELİFİ iyi bilen, VAVI güzelleştiren analara da MERHABA!...
Doğurduğu çocukla; kabileyi, millet; milleti, devlet; devleti, devlet-i ebed-i müddet yapanların anası olanlara yürekten-gönülden MERHABA!...” gazetevitamin.com
HAYATIMIZA dokunarak, yaşamımıza kalite veren sizlere (annelerimize, babalarımıza, eşlerimize, çocuklarımıza, torunlarımıza, arkadaşlarımıza, dostlarımıza, yönetenlerimize, iş verenlerimize), içtenlikle MERHABA !..
Yaşam kalitemizi artıranların yaşayanlarına SAĞLIKLI YAŞAM dileyelim, aramızdan ayrılanları RAHMETLE analım, hatıralarına halel getirmeden, hatıralarıyla YAŞATALIM !…
KKTC’den sevgilerle …
12.05.2019
Dr. Hayrettin Parlakyıldız
Kıbrıs İLİM Üniversitesi
E-posta: hparlakyildiz@mynet.com