.
Bu anlam yüklü, bir o kadar da gerçeği görüp, başlanılan kıssadan sözü tekrar etmeden önce, birilerinin sözde anlatmaya çalıştığı, yetmezmiş gibi bir de; “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” İfadesiyle vurguya kalkıştığı o konudan. Kimse kusura bakmasın da, yine bahsedeceğim.
Ayrıca da, yine birilerinin; “güya birilerinin talimatıyla biz haber yapıyormuşuz…” algısını yaratma çabasın da sessiz kalmayacağım.
Önce, dünkü manşet diyerek söze gireyim. Ardından da, üst üste, etkili ve de yetkili ismin vurgusunu sıralayayım. Hem de kopyala yapıştır yöntemi ile.
Öyle ya, bazı sözler bir kulaktan girip, diğerinden çıkabiliyor. O halde, ardı ardına kopyalayıp yapıştırayım da, görülen köyün kılavuz istemezliği meselesi, biraz daha anlaşılıversin. Anlayana tabii…
Bu sözleri yazmayıp, direk muhatabına söylese sayın ilgili ve de bence hayli yetkili bahsedeceğim önemli isim, belki de bu konu bu kadar uzamaz, yapılan yanlıştan tez vakit dönülürdü. Gerçi, kapalı kapılar dün ardına dek açılmış. Sanırım eleştirimiz anlaşılmış nihayet.
Nihayet diyorum. Bizim de üzerine basa basa anlattığımız olay üzerine, yanı kapalı kapılardan bahisle yazılan haberlere yönelik kaleme alınan o müthiş ötesi yoruma.
İfade aynen şöyle; “ bırak şu mesleki taassubu:) görmesek inanacağız. harika manzarası ile potansiyeli çok yüksek, harika bir yer orası.”
Haliyle, bendeniz de İngilizce şu sözü etmeden edemeyeceğim; “you understand?”
Ardından, yine kopyala yapıştır halimle, o etkili, yetkili önemli ismin de dediğini tekrar paylaşacağım;
“bırak şu mesleki taassubu:) görmesek inanacağız. harika manzarası ile potansiyeli çok yüksek, harika bir yer orası.”
Kapıları kapanmasın, açık tutulsun eleştirimizi üzerine, bu bahse konu konuya, ne yorumlar geldi. Sanırım, yanıt niteliğinde.
Bence; asıl meselenin üzeri kapatılıp, başka meseleden söz edilmiş gibi, ayrı bir algı uğraşına gidiliyordu ya, neyse…
İyisi mi o konudan değil de, kapıları sonuna kadar açılan öğretmenevi ‘nin son durumu diyeyim. Yani, Kapalı kapıların, kordona bakan tarafta, pencereler ile birlikte açıldığından bahsedeyim. Elbette uzatmadan.
Hemen sonra da, köşe manşetimden hareketle gelen bir başka yoruma değineceğim.
“İt is not enough to Express in one language. From now on… I will use many languages. “ diyeyim, sonrası, Türkçe attığım başlıkla;
TEK DİLDE ANLATIM YETMİYOR, BUNDAN BÖYLE ÇOK DİL… “you understand?” sorumu yine tekrar edeyim.
Lakin bu konu hayli uzadı. Öyle değil mi…? sonuçta, Dün kapılar ardına dek açıldı. Mesele,kapılar pencereler açılınca, kapandı.
Tabii burada, savunma türü bir dizi yoruma , bizim asparagas, asılsız habercilik yaptığımız iddialarına, hiç huyum değil fakat sessiz kalmayı deneyeceğim. Öyle ya, Ramazan münasebeti…
“Haftanın ilk günü, Boğaz Medya çatısı altındaki ‘Burası Çanakkale’ gazetesinin manşeti idi; “Şaka gibi…” başlığıyla verilen haber. Ya sonrası…?” diye eklemiştim, köşe manşetimde.
“Sonrası, daha bir şaka gibiydi.” diyerek devam etmiştim ve de: ”Denilenden değil de, denilmeyenden bahisle gelen ifadeler, hakikaten şaka gibiydi.” şeklinde özetlemiştim olayı.
Yanıt niteliği taşıyan ve bizi, aspar, asılsız haber yapmakla suçlayan yorum, pek beğeni toplamış olmalı, sıralı şekilde savunma örneği ifadeler eklenmişti, ardı ardına..
Fakat, bir yorum vardı ki bu edilen sözlerin altına eklenen. Hayli dikkat çekici ve bir o kadar da, ‘görünün köy…’ demeye getiriyordu konuyu.
Oysa ki, bizim gördüğümüz kapalı kapılardı ve açılsın diyorduk. Kimin için, Çanakkale halkı ve öğretmenevinin müdavimleri için. Ne var ki, savunma türü yorumlarda, hijyen, kalite, süper bina vesaire anlatımların içine, bir de alkol vurgusu eklenmiyor muydu..? Alkol nereden çıktı. Kim dedi, ‘alkol satılmıyor’, onu eleştiriyoruz diye… Bir garip, algı yaratma hali işte…
Savunma içerikli yorumlara dün bir yenisi daha eklendi. Bu kez, ‘Burası Çanakkale’ değil, ‘Gazeteniz Vitamin’ in mensubu bendenize sallanıyordu.
Nasıl mı? Tam olarak şöyle; “ÖĞRETMEN(evin)E ŞİDDET” diye…
San ki, kapı pencere kapalı diye, kırdık geçtik, kapalı, kapı ve pencereyi. Hey Allahım….
Bu arada, demeden edemeyeceğim. “Millet Bahçeleri…”
Hatırladınız mı o meseleyi. Sayın savunmaya geçenler?
Reis… Yani, sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ ın, Millet Bahçeleri projeleri ile Türkiye için nefes ortamları demeye getirdiği proje. Hatırladınız değil mi..?
Şimdi, yine tekrar edeyim; Çanakkale kordondaki bu nezih ötesi mekanın kapıları neden kapanır…?
Hadi kapanır.. Bizim eleştirimiz üzerine, savunma türü sözlerin altına eklenen yorumlara, hayli anlamlı sözlerle; ‘Görünen köy kılavuz istemez ‘ dercesine ekleme yapan isim. Yani, AK Parti Grup başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili sayın Bülent Turan’ ın ifadesi.
Aynen şöyle diyordu; “bırak şu mesleki taassubu:) görmesek inanacağız. harika manzarası ile potansiyeli çok yüksek, harika bir yer orası.”
Tekrar edeyim mi denileni? Yoksa yeterli mi…?
Şimdi dönüyorum, köşe manşetim üzerine edilen yoruma.
Başlığı paylaştım. Fakat araya laf-lar sıkıştırdım, unutulmuş olabilir. Bahsedeceğim yorumun başlığı “ÖĞRETMEN(evin)E ŞİDDET” di. Nereyi kırdık, nereyi döktüysek…?
Sonra da; “2 gün önce yerel basında Çanakkale Öğretmenevi'nin Kordon'daki tesisi ile alakalı bir sözde haber yapılmış, mesnetsiz ve asılsız ifadelerle ilgili olarak yaptığımız sosyal medya açıklamamızın altına yazılan ve öğretmenevine sahip çıkan yorumlarla ilgili yeni bir sözde haber daha yapıldı veya yaptırıldı.”
Haa bu arada, ısmarlama haber bizde yok. Varsa iddiası olan, kanıtlasın da görelim.
Yorumun devamında; “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Sözde haberi yapana TÜRKÇE 2 Madde sayıyorum.” Deniliyor ve başlanılıyordu Türkçe dersine. Nasıl mı? Aynen şöyle;
“1- Öğretmenevi dediğiniz gibi kapalı değil. 2- Zarar etmiş hiç değil.” diye.
Yine tekrar edeyim, diyeyim ki, Bu arada; Kapalı kapılar dün itibariyle, kordon kısmında, ardına dek açıktı, neden se…?
Sonra yine döneyim yoruma. Üstelik tek bir harfine dokunmadan aynen aktaracağım. Şöyle idi ifadeler;
“Öncelikle yazı gerçeğe aykırı olup haber değeri taşımayınca açıklamamızın altına yapılan yorumlar da iddiaların ne kadar boş olduğunu gösterdiğinden ve yorumlar da bu aşamada sadece kuruma destek niteliğinde oluyor.
Şimdi gelelim yayınlanan 2. Yazıya. Kelime yapmaya gerek yok, ÖZ-TÜRKÇE anlatacağım.
Sanırım arkadaş ATATÜRK'ün ÖĞRETMENLERİNİ 25 Nisan'da Gelibolu Yarımadasına gelen ANZAKLARLA karıştırmış.” şekliyle kaleme alınanlara.
Hay Allah, sanki ben İngilizce anlatımı yanlış yapmışım. Dil tutmadı yine. Ne alaka ise…? Nereden çıktı ise, öğretmenlerime salladığım. Yorumun devamında;
“ İngilizce Mingilizcesaymış dökmüş. Oruçtan falan dem vurmuş. Allah kabul etsin. Lâkin çok susamış olacak ki kuru kuruya sallamış. Ne Çanakkale Boğazı kalmış ne Cebelitarık Boğazı kalmış. Sanırım yorumlardan birinde geçen müstecir lafı da azıcık dokunmuş.
"Öğretmenler; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır...” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Yeni nesil bize emanet ama...
AYNEN böyle idi sonraki yeni yorum.
Muhtemel yenileri de gelecek bu gün. Niye ise artık…? Sonuçta kapalı kapılar, pencereler açıldı. Hem de ardına dek. Ne zaman mı? Dün…
Kapalı kapıları anlatır, manşette geçen fotoğrafı görmüş olmalı ki sayın vekil Turan, yorumunda edivermişti sözünü; “bırak şu mesleki taassubu:) görmesek inanacağız. harika manzarası ile potansiyeli çok yüksek, harika bir yer orası.”
Sanırım, son sözü kendimce yine edeceğim. Türkçe nizami, az anlama seviyesinde ise, dünya dilinde mi sorayım yine? “you understand?”
Ben diyorum Çanakkale boğazı, anlaşılan Cebeli Tarık… :)))