.
“Siz bize İskele Meydanında bir sandalyeyi çok görseniz de”
Ülkücü Kurmayın, sosyal medya hesabından yaptığı çıkışına dikkat kesilmemek elde değildi. Benim de dikkat kesilmeme neden göstereceğim mazeretim tam da bu. Elimde olmadığından yani…
Diyorum ya, elimden olmadan dikkat kesildiğim ifadeler için, sanırım şu soru da dile gelebilir;
“O SÖZLERİN HEDEFİNDE KİM VAR? BU SERZENİŞ KİM, YA DA KİMLERE?”
Aslına bakarsanız, bu konuya ilişkin suhalimi yönelttim ve sayın başkan pınar’dan, yanıtı da aldım.
Özetleyecek olursam; “Mesele, kim ya da kimler değil. Mesele, ‘nezaketen…’ “ demeye getiriyordu Başkan Pınar.
Sosyal medyadan gelen ve bahsettiğim serzenişten söz etmeden evvel, 15 Temmuz Pazartesi’ye döneceğim.
Üç yıl önce Yüce Türk Milletinin gözleri önünde, TV’lerin canlı yayınlarında vuku bulan Hainliğe diyecek kelime yok aslında. Ne desek haklıyız. Sinkaflı sözler de kullandığımız o hainler ve gerçekleştirdikleri hainliğin üzerinden üç yıl geçti. Lakin, sanki dün gibi hatırlarımızda o kara gece.
Kan akıttılar. Milli İradeye sahip çıkmak için sokaklara çıkan, meydanları dolduran insanlarımızın üzerine ölüm kustular. F-16’lar bomba, Askeri helikopterler mermi yağdırdı sivillerin üzerine.
Üstelik, Milli İradenin, Egemenliğin Merkezi, Demokrasinin kalbi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ ni yaraladılar, attıkları kurşunlar, bombalarla.
Türk Milleti, o kara gecenin, tarihe geçen bu büyük hainliğin yıl dönümünde, yine meydanlardaydı, aynı kararlılık ve azimle. 251 Demokrasi şehidini andık dualarla.
Gazilerimize olan minnet borcumuzu dile getirdik. Bazen şiirler, bazen o geceye ithafen şarkılarla. Kısacası, Milletçe Çanakkale Ruhunu kabarttık yine, yeniden, ilelebet şekilde yüreklerimizde.
Yurdun dört bir yanındaydı anma törenleri. Tıpkı Çanakkale’ de olduğu gibi.
Ufak tefek bir terslik gibi görülse de bahsedilen, bahsediliyordu bir kere. Hem de, Çankakale’de.
MHP il başkanı Pınar, kişisel sosyal medya hesabından ses veriyor, şu ifadeleri alıyordu kaleme ve dahası paylaşıyordu;
“Davetimize icabet eden kardeşlerimle Demokrasi ve Milli Birlik Yürüyüşünü gerçekleştirdik.
‘Siz bize İskele Meydanında bir sandalyeyi çok görseniz de’, biz tıpkı birleri ATM kuyruğundayken hain işgal girişiminin yaşandığı 15 Temmuz 2016 gecesinde olduğu gibi, Aziz Milletimizin gurur ve sevincine İl Binamızdan eşlik etmeye devam ediyoruz” vurgusuyla.
Serzeniş, tenkit, eleştiri ve saire. Başka ne denilir daha. Bir kırgınlık yaratandı, ‘çok görseniz de’ vurgusuyla bahsedilen o sandalye.
Tarih yazılan topraklarda, Cumhuriyetin Ön sözü de yazılmıştı bir kere. O nedenle, ayrıydı bu 15 Temmuz da, Şehitler diyarı, Çanakkale’ de….
Şu anda; “Peki ya Çanakkale…?” diye bir soru işitti kulaklarım. O halde, anlatayım efendim.
Çanakkale aynıydı, ayrı kararlılık ve içtenlikle.
Çünkü, ‘O kutsal ruh’ un doğduğu topraklardı Çanakkale.
Çanakkale Ruhuydu sokaklarında, meydanlarında yükselen.
Bir başkaydı kısacası Çanakkale… Vatan, Bayrak, Millet ve Ezan için, asrın en büyük savaşının yaşandığı topraklarında, Türkiye’nin ön sözü nü de yazandı çünkü Çanakkale.
Destanlar yazdıran, Zaferler kazandıran Çanakkale Ruhu yüklü yürekler, Şehitler Diyarının sokağında meydanında, ayrı bir sahip çıktı bir kez daha demokrasisine, Egemenliğine ve Milet iradesine.
Dillerden düşmeyendi, Vatan, Bayrak, Millet sevgisi.
Toprağına düşmüş, kefensiz 253 bin şehidi emanet sayan Gelibolu yarımadasında da vardı aynı kararlılık, Lapseki’ de, Ezine’de, Çan, Bayramiç ve tüm ilçelerinde. Tıp kı Türkiye gibiydi Çanakkale.
Lakin bir fark vardı. Her santimetre karesi Şehit kanı ile sulanmış topraklarında doğan, dillere destanları kazıtan, inanılmaz Zaferler kazandıran, Çanakkale Ruhu’nun diyarı olma farkı ile, haklı gururun yaşandığı, destanın şehriydi çünkü Çanakkale.
Temmuz’un 15’inde yaşanan hainliği de unutmayacak Milletimiz, hainliğe dur diyen Aziz Milletin yazdığı kahramanlığın yeni Destanını da.
O kara gecenin, ölüm kusan karanlığında, güneş gibi doğan Çanakkale ruhu ile, geçit verilmeyen büyük hainlik, asrın atılan en büyük tokadını yiyiverdi vesselam.
Bilmem anlatabildim mi…?