.

Bu aralar, öylesi meselelerde yapıyoruz ki; ’Mış-Miş’  gibilikleri, haliyle alışkanlık yaptı, her konuda da yapıveriyoruz. 
Tabi, yiyecek çıkar mı, bilinmez…! 
Algı yaratmak da bu aralar moda oldu malum. 
Ya da şöyle mi demeli; “Algı günün modası…”
Hemen her konuda, ‘Algıdır, algı’ der olduk. Yalan mı…?
Her şeyi Algı’ya bağlarız da, üzerinden mesajlar verecek konuları bağlamaz mıyız hiç?
Bağlarız elbet. Hem de ustalıkla. Hem de ne bağlamak… 
Bu konuda işittiğim baba ifadelerden biri,  tam da şöyle; “Bağlamacı olduk vesselam…”
Konuyu tatlıya bağlamak ta da, bir ayrı ustalığımız olduğu meselesi de söylenir hep dost sohbetlerinde,  ki bu sözleri bir tek ben işitmemişimdir, öyle değil mi..?
Son günlerin moda sözü. ‘Talan ediliyor Kazdağları…’
Peki ya, gerçek ten böylemi…? Nasıl oluyor şu talan meselesi…?
Kolay mı bu kadar, Kazdağlarını talan etmek…?
Koskoca bir Doğal Milli Park. Nasıl edeceksin o talanı, anlamak ne mümkün…
Yakınlarından dahi bahsederken, adını işitende bir irkilme halkı olarak. Oksijen deposuna kim yapabilir denileni…? Katliam diye özetlenileni…
Kazdağları doğal park alanına, çivi dahi çakmak mümkün değil iken, üstelik çakılamaz iken, Kanunen koruma altındaki bölgede, ne faaliyeti alla sen…?
Günlerdir konuşuluyor, biz de yazıyoruz. Yazı yorumlar da yapıyoruz. Mesele Çanakkale sonuçta susacak mıyız…?
Kimi diyor, kimileri de inanıyor. Peki ya, gerçek böyle mi ya…?
Değil elbet. Kime sorsan, veriyor yanıtı. “Sıkıyor sa, git bir çivi çak da gör, olacak olanı”  diye de ekleniyor açıkçası.
Böylesi bir cennet alanda, kanunsuzluk nasıl olur, nasıl da olduğu iddia olunur, ya da nasıl da bunun üzerinden yürünür, bunu da anlamak biraz zor ya neyse…
Kimse görmüyor, bir tek görenler onlar. Kör müyüz bu kadar da kardeşim..
O oksijen benim de oksijenim. Var mı öylesi, tek başına sahiplenme meseli. Yok elbet. Olamaz da…
Madencilik için izinli alanlar, Kanun nizama tabi iken, koruma alanı içinde böylesi faaliyetlerin olması nasıl olur ki…? Olmuyor da zaten…
Konuşmaya gelince, bir denilen bir denileni tutmuyor, kimse o’ na takılmıyor, nasıl bir algı ile çıkılıyor ise yola, yol ‘da bir türlü o’ raya ulaşmıyor. 
Hep, onlarca kilometre uzağından bakılıyor, asıl adı geçen İDA’ ya… Yani Kazdağları’na…
Susayım diyorum, yazmayayım. Fakat sonra da diyorum ki; “neden susayım …?”
Nasıl bir algı yaratıldı ise, “iddianın kanıtı hani nere de? Var mı hiç gösteren?” dediğimde, 
“Yok ama, ancak…” diye, yine aynı meselede edilen o sözleri, tekrar tekrar işitiyorum.
Misal, Şu şahinlideki işletme diyorum, “Ama, orası…” diye abşlıyor sözler, sonra susuluyor, bu da neden böyle oluyor, vallahi anlayamıyorum.
Aynı işletme anlayışı, aynı çalışma, yapılan da, edilen de aynı, o’raya gelince tık yok. Oradaki orman, orman değil mi…?
O’rada su kaynakları, vesaire, yol, insan, köy, börtü böcek, arazi, verimli toprak, uzaydan mı geldi de sahip çıkanı hiç yok…?
Yok sa; oranın çevresi, çevre mi değil, vallahi o’nu da pek anlayamıyorum…
 Siyanür ile Altın çıkaracaklar, Kazdağlarını talan ettiler sözlerini işitmeyen kalmadı koca Çanakkale’de.
Toprağı siyanürü döküp, altını çıkaran da görmedim, çivi dahi çakılamaz Kazdağları’nda, kafasına göre hareket edeni de.
Domuz avına dahi gidemiyor iken o’ ra lara, ya da Çulluk avı dahi yapamıyoruz iken göğe yükselen ormanlarında, bu talan nasıl oluyor?
Öylesi ve de böylesi sıkı korunan bir bölgede, adım atılamıyor iken kafana göre ormanlarında, kim kesiyor leee bu ağaçları…? Taşı toprağı kim kazıyor…?
Bölgeye dikkat çekmek adına, genelleme modası sürüyor, bizler de bir güzel Kazdağları elden gidiyor yasını tutmaya zorlanıyoruz.
Kesilen ağaç belli, kazılan alan da. İzini alan da belli, veren de. Çalışmayı uygulatan da, uygulayan da.  Yasalara aykırılık yok diyen de. Pe ki ya, kimin savaşı bu verilen…
Adı zırt pırt kulağımıza gelen o vakıf mı yok sa, savaşı verdirten…? 
Yoksa, zikreder isem ismini, beni de daha önce yapıldığı gibi,  yok mu eder bunlar…?
Gerçi hoş, gözleri dönmüş, yalanları da çok, dolanları da…
Biri artık bir anlatıversin, yok mu bu denli iddianın bir kanıtı…?
Yok sa, şöyle mi denilecek yine;  “Var ama, yok… Ancak, fakat…” gibi ifadelerle, uzun uzun yine siyanüre mi bağlanacak konu…?
KORUMA ALANINA, ÇADIR DAHİ KURULAMAZ İKEN, YİNE AYNI İDDİALI SÖZLER VE YİNE AYNI ADRES; KAZDAĞLARI, KAZDAĞLARI…