Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözleri, bence sadece Türkiye’ de değil, dünya gündeminde ses getirir.  Rusya dönüşü önemli sözler ediyordu Başkan Erdoğan.


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözleri, bence sadece Türkiye’ de değil, dünya gündeminde ses getirir.  Rusya dönüşü önemli sözler ediyordu Başkan Erdoğan.
Açtığı başlıklar, bir iki değildi ki, çoktu. Her biri, işitenin kulağında ayrı bir irkilme yarattı. Derdi Türkiye aleyhine mücadele vermek olanların, tansiyonunu, şekerini yükseltecek sözlerdi Reis’ in üzerine baba basa dedikleri.
Hele hele; “Münbiç'teki gibi oyalamaya asla müsaade edemeyiz",  "Fırat’ın doğusunda terör koridoruna izin vermeyiz" , "Bütün sınır boylarında hazırız" çıkışı üzerine, en çok Türkiye düşmanı, içimizdeki hainler ve onların dışarıdaki işbirlikçileri ne irkilmiştir, değil mi..?
Dünyanın da takibindeki bir görüşmeydi Erdoğan-Putin görüşmesi.  Bu görüşme sonrası yurda dönen sayın Cumhurbaşkanı, dikkat çeken çok başlık açtı.
Daha uçakta iken geliyordu sözleri.  Yurt dışı gezisini takip eden birçok gazeteci, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ ın; "ABD, PYD-YPG ile kurduğu ilişkiye son vermeli" şeklindeki sözlerini, flaş başlık olarak geçti gökyüzünden.
Abonesi olduğumuz İHA’ nın servis ettiği bahsettiğim bu haberden edindim bende önemli bilgileri.  Soluksuz okudum adeta, satırlarda dile gelenleri.
Hazır öğrenmiş iken bu denli önemli konular üzerine denilenleri, paylaşayım, aktarayım istedim.
Reis’ in;  "ABD terör örgütüne meşruiyet kazandırmamalı"  çıkışı da ayrı bir önem taşıyordu, "Trump bu işin üzerinde duramadı"  ifadesi de.
"İdlib'de gözlem noktaları görevlerine devam edecek"  vurgusu gibi, "F-35'te ABD'nin nihai kararını bekliyoruz" sözü de ayrı bir önemliydi.  "Su-35 ve Su-57 uçakları da alternatif" çıkışı da.
Bu denli, savunma içerikli mesele üzerine, birde Ana muhalefet7e ediyordu lafını sayın Cumhurbaşkanı.
Diyordu ki; "Muhalefetin 'terörle mücadele' diye bir derdi yok"
Ardından da;  "Terörle sadece Cumhur İttifakı mücadele ediyor"
Olanı biteni yıllardır verilen mücadeleyi, Türk halkı görüyor. Haince saldırılar sonrası, ateş düşen ocakların acısına, ortak olmaya çalışıyor Türk milleti. 90’ lardan buyana, onlarca Şenit ateşi düşen bir şehir de, Çanakkale.
İlçelerimiz, beldelerimiz ve köylerimize gelen onca şehidimizin cenaze törenlerine katılan bir gazeteci olarak, yüreği yanan anne, baba, eş ve evladın yaşadığı tarifsiz acıyı, çaresiz izledik yılardır. Terör cennet vatanın, bu güne değin aslan yürekli binlerce evladını aldı aramızdan. Ne desek az, bu hinliğe. Ya, onlara destek veren işbirlikçilerine?
Çoğumuzun verdiği ortak tepki, lanet okuyup, hainleri Allaha havale etmek olsa da, gün gelecek, akıttıkları kanda boğulacaklarına inancımız tam, bu hainlerin, hem de tümünün. 
AĞZINA SAĞLIK REİS…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ ın ettiği sözler açtığı başlıklar çoktu, Rusya dönüşü.
Lakin bir başlık var ki, hepimizin içinden geçen ve beklediği. Yani; İDAM…!
Şöyle diyordu yekten Reis; "Gönlüm idamdan yana"
Bu konudaki sözlerinin detaylıca şekline aktaracağım.
Fakat edilen şu sözü de önce aktarmadan edemeyeceğim. Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan; "CHP, orman yangınlarını çıkaranlarla kol kolaydı" diyerek ayrı ca bir önemli konudan söz ediyordu.
Rusya gezisine iştirak eden ve Reis’ in açıklamalarını kaleme alan, İHA Ankara bürosundan Tevfik Batuhan Yaşar’ dı.
Şu ifadelerle başlıyordu gazeteci Yaşar’ın haberinin girişi.
-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fırat'ın doğusunda güvenli bölge kurulması yönünde ABD ile varılan mutabakatta iki konuya önem verdiklerini belirterek, "Birincisi Münbiç’tekine benzer bir oyalamaya asla müsaade edemeyiz. Süreç hızlı ilerlemelidir. İkincisi Fırat’ın doğusunun PKK-YPG-PYD için korunaklı bir bölge haline gelmesine izin vermeyiz" dedi. İdlib'teki son gelişmeleri de değerlendiren Erdoğan, "12 gözlem noktamız İdlib’de çok önemli bir vazife icra ediyor. Görevlerine aynı şekilde devam edecekler" diye konuştu.
 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ ın, Moskova ziyaretinin ardından dönüş yolunda gazetecilere açıklamalarda bulunduğunu dile getiriyordu İHA’dan Tevfik Batuhan yaşar. Havada edilen öszelri özetlemeye çalışıyordu haberinde.
Kısacası, sorası denilenler şu satırlarda aktarılıyordu:
 -Cumhurbaşkanı Erdoğan’ ın, çalışma ziyareti kapsamında Rusya’da bulunduğu temaslara ilişkin sözleri, “Rusya’da MAKS-2019 Uluslararası Havacılık ve Uzay Fuarı’na katıldık ve sektörün yeni ürünlerini yerinde tanıma fırsatımız oldu. Savunma sanayiinde Rusya ve diğer ülkelerle iş birliğimizi artırırken milli imkan ve kabiliyetlerimizi her alanda geliştiriyoruz. Bu vesileyle ben de Sayın Putin’i 17-22 Eylül’de İstanbul’da yapılacak Teknofest’e davet ettim” şeklindeki cümleyle özetleniyordu.  
Baş başa ve heyetler arası görüşmeler, Türkiye-Rusya ikili ilişkileri, Suriye ve Libya başta olmak üzere bölgesel konuların ele alındığına dikat çekiliyordu, Rusya ziyaretinden söz edilirken
Peki ya, ticaret, turizm ve de özellikle S-400 konuları için ne dendi, neler son dakika gelişmesi oldu.
Cumhurbaşkanı’ndan, “ABD, DEAŞ ile mücadele gerekçesiyle terör örgütü PYD-YPG ile kurduğu ilişkisine son vermeli” çağrısı, nasıl geldi.
Suriye’de siyasi çözüm için çalışmaların devam ettiğini vurgulayıp ediyordu sözünü sayın  Erdoğan. Diyordu ki; “Bu çerçevede Anayasa Komitesi'nin kurulması ve çalışmalarına hemen başlaması önem arz ediyor. Burada en acil konu İdlib Mutabakatı’nın uygulanması ve devam eden operasyonların durdurulmasıdır. Bu bölgede yeni bir insani krizin yaşanmasını istemiyoruz. Biz terör örgütlerinin tamamına karşı mücadelede kararlıyız. DEAŞ, PYD-YPG, HTŞ; hepsi bertaraf edilmelidir. Bu konuda taviz vermeyiz. 12 gözlem noktamız İdlib’de çok önemli bir vazife icra ediyor. Görevlerine aynı şekilde devam edecekler. 16 Eylül’de Ankara’da yapacağımız üçlü zirvede bu konuları da Sayın Putin ve Sayın Ruhani ile ele alacağız. Fırat’ın doğusunun PYD-YPG’den temizlenmesi için de önemli adımlar atıyoruz. Güvenli bölge kurulması için ABD ile vardığımız mutabakat bu yönde atılmış doğru bir adımdır. Bu çerçevede ortak harekat merkezi kuruldu ve ortak devriyeler yakında başlayacak. Burada iki hususun altını çizmek isterim. Birincisi Münbiç’tekine benzer bir oyalamaya asla müsaade edemeyiz. Süreç hızlı ilerlemelidir. İkincisi Fırat’ın doğusunun PKK-YPG-PYD için korunaklı bir bölge haline gelmesine izin vermeyiz. Burada bir terör koridoruna izin vermedik. Bundan sonra da adımlarımızı buna göre atacağız. ABD, DEAŞ ile mücadele gerekçesiyle terör örgütü PYD-YPG ile kurduğu ilişkisine son vermeli, bu örgüte meşruiyet kazandıracak ve alan açacak adımlardan kaçınmalıdır”
Çoktu edilen ve önem arz eden sözler. Çoktu, gösterilen kararlılık ve bunun dile gelişi için kullanılan ifadeler. 
 Bahsettiğim haberde; “Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı görüşmelerde Libya konusunu da ele aldıklarını kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü” deniliyor ve denilenler özetleniyordu.
“Libya’da Birleşmiş Milletler çatısı altında siyasi çözüm için atılan veya atılması gereken adımları konuştuk. Keşmir konusunu da ele aldık. Keşmir’de yeni gerilim ve çatışmalara yol açacak adımlardan kaçınılması gerektiğini özellikle ifade ettik. Bu konularda da Sayın Putin’in hassasiyetini gördüm.”
Cumhurbaşkanının dedikleri, dün gün boyu TV haberlerinde, internet sitelerinde geçti. Muhtemeldir ki, bu günün gazetelerinde de yer bulacak.
Ne var ki, Söz uçar, yazı daim kalır ya,  iyte bu düyünceyle, ben hali önemli gördüğüm deilenleri, sayfama taşıyayım istedim.
Bence, tarihe geçecek sözler yer buluyordu, denilenler içinde.
 Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin “İdlib’de rejim güçleri tarafından Astana çerçevesine uymayan müdahaleler gerçekleşiyor. Mutabakat zeminine aykırı bu girişimler sivil kayıplarla birlikte bölgede barışın teminatı olarak konuşlandırılan Türk askerini de tehdit ediyor.
Üstelik yeni bir göç dalgası ihtimali de oluşturan bu girişimler konusunda Rusya ile Türkiye mevcut anlaşmalar üzerinden yeni bir mekanizma geliştirecekler mi? Bu saldırıları önlemek için ne yapılacak? Şam yönetiminin anlaşmalara aykırı tutumunu engelleme konusunda Rusya’nın atacağı bir adım olacak mı? Rusya ile İdlib’de yaşanan bu gerginliğin ABD ile güvenli bölge mutabakatı ile eş zamanlı ortaya çıkması ne anlama geliyor sizce?” sorularına şu yanıtı veriyordu;
“Sayın Putin’in bu konuda birlikte bir dayanışmanın gerektiğinden bahsetti. Biz de kendisine bununla ilgili olarak dışişleri, savunma ve istihbarat teşkilatımızın müşterek çalışma içerisinde olabileceğini ifade ettik. Ama biz burada birbirimizi kesinlikle rahatsız etmemeliyiz. Geçenlerde bizim gözlem noktamıza yapılan saldırıda bir şehidimizin olmasının, daha sonra yine bir saldırı yaşamış olmamızın bizi millet olarak ciddi manada rahatsız ettiğini kendisine ifade ettik. Onun da özellikle söylediği şey şu; ‘Biz burada dostumuz Türkiye’nin ve bu gözetleme kulelerinin çevresinde görev yapan Türk askerlerinin zarar görmesini istemiyoruz.’ Beraber çalışmanın devam ettirilmesi şarttır.”
EN ÖNEMLİ ÇIKIŞ, EN ÖNEMLİ MESAJ: “İDAM…!”
“Parlamento bu işi müzakere eder, tartışır, kararını verirse kesinlikle onaylarım”
Erdoğan, “Kadın cinayetleri de önemli bir gündem. Ceza artırımları, yeni önlemler var mı? Ya da neler yapmak lazım? Siz de Emine Bulut’un babası ile konuştunuz. Aslında pek çok önlem alındı ama neden hala bu cinayetler gündemde?” sorusuna ise verdiği yanıt ile, sanırım birçoğumuzun kalbinde geçeni dile getirdi. Yani İdamı..
 Ağzına sağlık Reis demeden edemeyeceğim. Sizlerde bir göz atın denilenlere, sanırım siz de aynı sözü söyleyeceksiniz.
Cumhurbaşkanı; “Onunla ilgili Adalet Bakanıma da söyledim; yani bir defa hukuk içerisinde ne yapılıyorsa önce bunu yapacaksınız dedim. İkincisi, bizim bir şey daha yapmamız lazım. Tabii benim partimdekiler de dahil burada benim gönlüm açık ve net söylüyorum idamdan yanadır. Bir kadını bıçaklayarak öldürüyorsun hem de yavrusunun gözleri önünde. O yavru ‘anne ölme’ diyor. Kan revan içinde kadıncağız. Ondan sonra çıkıyor bazıları da insan hakları mücadelesi veriyor. ‘Bu nasıl böyle istenir, Avrupa’da bu yok.’ Avrupa’da olmazsa olmaz mı? Avrupa’da bu yok diye biz doğrudan, haktan sapacak mıyız? ABD’nin çeşitli eyaletlerinde var. Dünyanın değişik ülkelerinde var. Demek ki oluyor. Can bu kadar basit mi? ‘Efendim işte insan hakları bilmem nesi bunu kabullenmez’ diyorlar. Kabullenmeyebilir. Biz burada bir defa insana değer nasıl verilir bunu ortaya koymamız lazım. O zaman bütün bu insan hakları savunucularına sormak lazım; hadi gidin şu savaşları durdurun bakalım durdurabiliyor musunuz? Buralarda bunca insanlar öldürülüyor durdurabiliyor musunuz? Şimdi Suriye’de sadece son günlerde 500 sivil öldürüldü. Haydi gidin durdurun. Varil bombaları atılıyor. Arakan’da ne yaptınız? Hiç. Ben şahsen parlamento bu işi müzakere eder, tartışır, kararını verirse kesinlikle onaylarım. Vicdanımın sesine de bu noktada inanıyorum.” Diyor, İdam konusunda, ifadeleri ile, dediğim gibi, ‘Ağzına sağlık reis’ sözünü, bence hak ediyordu: