.
Ya da şöyle mi demeliyim; ‘Yapıyormuş gibi değil, hakkını vererek yapan.’
Tak diye lafını edip, hodri meydan dercesine çağrıda bulunan bir isimden söz edeceğim bu gün. Edeceğim de, önce hafta sonundan akıllıca planlanmadan yapılan ‘söz de hamle’ diyeceğim.
Bu aralar, öyle çoklar ki başını kuma gömenler… Mesela şöyleleri var ; (üç beş de değil, haylice) ‘amacı laf çarptırmak, lakin bariz şekilde içinde bulunduğu durumun anlatır görselle ahkam kesme hali.’
Oysaki ne de komikler. Bir bilenin de dediği gibi; ‘SAÇMALAMIŞ…‘ lar…
Üstü kapalı anlattığıma bakmayın. Mesele uzun ötesi… anlatılacak ve özet geçilecek gibi değil… Açmaya kalksam, daha vahim… İyi si mi ‘sus’ Erdem…!
Susayım da nasıl…? Ata sözleri konuşsun o vakit. Kızılderili ata sözü müydü o…? Yok hayır, ‘Çin’…! Nasıldı o söz; ‘bana bin balık vereceğine, balık tutmasını öğret…’
Böylesi sözü edilecek malzemeler hat safhadayken sahada, ne işim olur benim çift kale maçla… Salla oltayı, artık ne kısmet se..
Kendi kendime telkinimden hareketle, yazacaklarımı uzatmayayım, kısa keseyim. Bi şekilde Aydın havası olsun…
Hemen güncel konuya döneyim. O konuya ilişkin, sözde siyaset yapmak yerine, yapıyor muş gibi değil de, tak diye yapıveren isme geleyim.
Uğraş veren gibi görüleni çok da, böylesine ender rastlanılan ifadelerle, tak diye lafını eden isimler maalesef ki oldukça az.
Misal; bahsedeceğim bu isim… “KAFAYI KUMA SOKARAK DEĞİL, YAPIYOR MUŞ GİBİ DE DEĞİL, HAYKIRA HAYKIRA, KORKMADAN, ÜRKMEDEN, SÖZÜNÜ EDEN…”
Üstelik, yaptığı çağrıya ilişkin kurduğu cümle içinde, genel durumu özetler ifadeleri, aslında tartışma çıkaracak türden olmasına karşın, diyorum ya; ‘korkmadan ve ürkmeden’ konuşabilen bir isim. Yani, MHP il başkanı Hakan Pınar.
Sosyal medyadan yaptığı paylaşımı, hakikaten çok dikkat çekiciydi. Başkan Pınar;
“Çanakkale de yaşayan ve evladının ailenin rızası dışında dağ’a kaçırılarak zorla götürüldüğünü düşünen ilçelerde ve özellikle il merkezinde ne kadar yüreği yanık ana baba varsa, evladının dönüşü için Güney Doğu Anadolu’da ki hangi il’de evladının ailesine dönüşü için gidip tepki koymayı arzu ediyor ve yavrusunu terör örgütünün elinden kurtarmak için mücadele etmeyi arzuluyorsa, kirasını bile zor ödeyen Milliyetçi Hareket Partisi İl Yönetimi ve bağlı Teşkilatları olarak bölgedeki tüm ulaşım masrafları iaşe ve konaklama bedellerini karşılamaya hazırız. “ diye ses veriyor, yekten çağrısını kaleme alıyordu.
Bu denileler içinde,”kirasını bile zor ödeyen Milliyetçi Hareket Partisi İl Yönetimi ve bağlı Teşkilatları olarak, bölgedeki tüm ulaşım masrafları iaşe ve konaklama bedellerini karşılamaya hazırız. “ ifadesini bir kez daha dile getirmek gerek.
Görüldüğü üzere, mesele tüm çıplaklığıyla ortada. Öyle değil mi…?
Oysa ki, tam da deve kuşu olunacak bir durum, açık çağrı içinde yazıya dökülen gerçekler.
Halbu ki, deve kuşu misali, kafa kuma da gömülebilirdi. Fakat, Allahın bildiği kuldan mı saklanır…?
Yaşa başkan yaşa…
Başkan Pınar’ ın, açık çağrısında ettiği son sözü de hayli dikkat çekiciydi, çünkü şöyle diyordu;
“Eski Türk Filmlerindeki replikler gibi olacak belki ama, gerekirse ceketimizi satar yine de mücadelenizde sizi yalnız bırakmayız.”
Yangına gagası ile su taşıyan minik serçe düştü şimdi aklıma. “Hani demiş ya Serçe; söndüremeyeceğim biliyorum, fakat safım belli olsun.”
Bazen meselelere, bence kesinlikle böyle bakmak gerek. Özellikle de siyasetçi kimliği sayesinde ismi ön plana çıkanlar, bizim minik Serçeyi bir hatırlamalı.. Aslında,aklından hiç çıkarmamalı.. (Ben ce diyorum…)
Peki, niye mi ‘ben ce’ dedim..? Çünkü ben siyaset uzmanı değilim. Asla kat’a zinhar anlamam siyasetten. Öyle ya; öyle eli öpülesi siyasetçiler var iken etrafta, ‘bize laf söylemek mi düşer …!’
Biz gazeteciler, iyi bir gözlemciyizdir. Kulaklarımız da fena değildir hani.. iyi işitir….!
Gözlem ve işitilenler kaynaklı, bilgi haznesi hep bir birikim halindedir. Kolayca ‘reset’ yemez biz de bilgiler. Durur hep..
Üstelik, gözleme, akışa ve işitmeye bağlı, üzeri birike birike daha da fazlalaşır akıcı bilgiler..
Değerlendirme, karşılıklı analiz, tartışma vesaire haller sayesinde, bir adım ötesini görebilme sanatıdır bize göre, yaptığımız gazetecilik.
Bizde ön görü, Allah vergisi bazen..
Bazen de, denilenler, edilenler, yaşanılanlar ve gizli kalacağı sanılan diyalogların, bir tuhaf ifşasından erken haber alarak görebildiğimizdir bizde gazetecilik.
Buna rağmen susarız, bekleriz durum değişecek mi..!
Fakat nafile, beklemek ne çare… ?
Bir değil, iki değil ki olacağı ön görülen meseleler.. Hemen her gün bir yenisi ekleniyor, ön görülenlere.. Medyumluk da bir yere kadar kardeşim..
Sıradaki olacaklardan söz etsem, dersim’ ler den olası kadrolu çağrılanların planladıkları desem mesela, ‘Nereden uyduruyorsun..?’ tavrını, yine en yakınlardan göreceğiz vesselam..!
Hadi artık ben susayım. Bir Pınarlı İda’ nın çağlayanları gibi soğuk duş etkisi yaratan ifadeleri ile sesini yükselten, hayli dikkat çeken çağrıya imzasını atan ve vurgulu sözleri ile de yalazı kıvamında dağlayı veren Başkan Pınar’ ın, konuya özel son sözleriyle noktalayayım meseleyi.
Ne demişti son sözünde, ‘Dağdaki evlatları için eyleme katılmaya gideceklere ilişkin’ MHP kurmayı.. İda’nın bin Pınarlı çağlayanları gibi, bir an da soğuk duş etkisi yaratan şu sözlerinde MHP’ li Pınar;
“Eski Türk Filmlerindeki replikler gibi olacak belki ama, gerekirse ceketimizi satar yine de mücadelenizde sizi yalnız bırakmayız.” dememiş miydi…?
O vakit, şöyle denilmez mi şimdi; ‘Hodri meydan…!’