.


Bir dönemler, dünyanın herhangi bir köşesinde ses getiren bir son dakika vakası olsa, ucu mutlak bize dokunurdu. Bize derken, Çanakkale’ye…
Misal, Amerika’da uçak düşse, hostesi Çanakkaleli çıkardı.
Gel zaman, git zaman, buna çeşitli örnekler eklendi. Ondan da bahsedeceğim. Fakat,  öncesinde bu tezimi doğrulayan örnekleri paylaştığım ve bir dönem şefim konumundaki Filiz ablayı da tanık göstereceğim yaşanılan bir örnek vakaya.
Tarih, 2000 ‘ li yıllar.. Avrupa ülkelerinden birinde uçak kaçırma vakası. Ana haber bültenlerinden birinde haber yayınlanıyor, üstelik ‘son dakika…’ flaşı ile giriyşor haber. Bu sırada, bir başka haber konusu ile ilgili, İzmir bürodaki şefim beni arıyor.
-Erdemciğim, nedir bu hikaye?
Ben denizde, yönelen soru üzerine anlatıyorum, bendeki bilgileri.
Bu arada, TV haberindeki son dakikadan söz ediyoruz,  kaçırılan uçak THY’ nin uçağı çünkü.
Ve ben diyorum ki; “Filiz abla, umarım ucu bizi bulmaz. Nerede uçak düşse, ya pilotu, ya hostesi Çanakkaleli çıkar…!” vurgusu yapıyorum, adeta şom ağızlılık eşliğinde.
-“Alllah korusun Erdem..” diyor Filiz abla. “İş çıkarma şimdi başımıza” diye de ekliyor.
Neden böyle diyor Filiz abla, çünkü dediğim gibi bir şey olsa, haber toplayacağız, detaylar bulacağız, fotoğraf görüntü ve dahası bir tempo. Kaçırılan uçakta bir Çanakkaleli çıksa, en azından sonrası takip haber gerek.
Neyse ki, ayrıca şükürler olsun, bu kez uçakta bir Çanakkaleli yok.
Ne pilot, ne de hostes Çanakkaleli..
Lakin, ucu bize dokunan başka bir şey var. Detayda gizli gerçek..
 Kaçırılan uçağın adı, bilin bakalım ne? Elbetteki, tezimi kanıtlayan bir gerçek. Uçağın adı ‘ÇANAKKALE…’
Kısacası, benim tezimi doğrulayan sor örnek diyebilirim, anılarımda yer tutan bu gerçek için.
Gelelim günümüze ve dünyanın konuştuğu, bölünme meselesine.
Ucu Türkiye’ye dokunan bir gelişmeye. Detaylıca haberi, abonesi olduğumuz İHA’ nın dış haberler servisinin bülteninde okuyunca, bahsettiğim tezimle birlikte, anılarımı aktarmak geliverdi aklıma. Bundan dolayı, biraz geçmişten söz ettim.
Şimdi, güne döneyim. ‘bölünme’ meselesi ifadesiyle, ucu Türkiye’ye, daha doğrusu megakent İstanbul’a uzanan konudan söz edeyim.    
İHA’ nın dış haberler servisindeydi, “Ortodoks kiliselerinin bölünme süreci devam ediyor” başlıklı haber.
Meslektaşım Erhan Altıparmak yazıyordu gelişmeleri, Moskova’dan.  
 Habere şu cümleyle giriyordu; “Ukrayna Ortodoks kiliselerinin Moskova Patrikhanesi’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesinin İstanbul Fener Rum Patrikhanesi tarafından onaylamasından sonra çıkan kriz yeni bir boyuta ulaştı.”
Buyur buradan yak.  Fener Rum Patriği bizim hemşehrimiz. Gökçeadalı..
Dünya, onun dilinden dökülecek sözlere kilitlendi. Yine, ucu bize dokunan bir gelişme…!
Bahsettiğim haberin detaylarında, bölünmeye neden özetleniyordu adeta. Haberde, şu ifadeler geçiyordu; 
“Ukrayna’da yaşanan iç savaşın ardından Moskova Patrikhanesi'ne bağlı Ukrayna Ortodoks Kilisesi bağımsızlığını ilan ettiğini tüm dünyadaki Ortodokslara duyurmuştu.
Ukrayna kiliselerinin bağımsızlık ilanı tüm dünyada geniş yankı bulurken, İstanbul Fener Rum Patrikhanesi de Ukrayna Kiliselerinin aldığı bu kararı geçtiğimiz yıl tanımış, bunun üzerine Moskova Patrikhanesi ile Fener Rum Patrikhanesi arasında tartışmalar yaşanmaya başlamıştı.
Rus Patriği Kirill, Fener Rum Patrikhanesi'nin aldığı kararları şiddetle eleştirmiş, patrikhaneyi her defasında bölücülükle suçlamıştı.”
Vallahi, şaştım kaldım. Sanki kararı alın diyen, bize gelin bağlanın hemşerimiz Patrik Bartholomeos. Ne günahı var şimdi hemşehrimizin.
Ne alaka şimdi böylesi bölücülük suçlaması..!  
Moskova’dan gelen haberde; “Patrikhaneler arasında yaşanan bu krizler Ortodoksları uluslararası camiada böldü.
Sırbistan, Suriye gibi ülkelerdeki Ortodoks kiliseleri, Moskova Patrikhanesi'ne açık destek verdi.
Anadolu ve Avrupa’daki bazı patrikhaneler ise İstanbul Fener Rum Patrikhanesi’nin Ukrayna Ortodoks Kiliseleri’nin bağımsızlığını tanıma yönündeki kararını destekledi.
 Yaşanan bu krizi tırmandıran son adım, merkezi Fransa'nın başkenti Paris'te olan Batı Avrupa'daki Rus Ortodoks kiliselerinin başpiskoposluğunun Moskova Patrikhanesi ile birleşme süreci oldu.
1917 yılındaki Sovyetler Birliği devriminden sonra batıya sürgün edilen Rusları temsil eden Batı Avrupa'daki Rus Ortodoks kiliseleri cumartesi günü düzenlenen olağanüstü genel kurul toplantısında yapılan oylamada, Moskova Patriği ile birleşme kararı aldı.
Genel kurula katılanların yüzde 58’i kiliselerinin Moskova Patriği ile birleşmesini onaylayınca Batı Avrupa'daki Rus Ortodoks kiliseleri Moskova Patrikhanesi’ne bağlanmış oldu.
Bu kararın önümüzdeki günlerde resmiyete dökülmesi bekleniyor.” şeklindeki detaylı anlatımlar da yer buluyordu.
 Alınan bir kararı tanımak suç demek ki…
Öyle ya, nasıl bahsediliyor meseleden; “Ukrayna kiliselerinin bağımsızlık ilanı tüm dünyada geniş yankı bulurken, İstanbul Fener Rum Patrikhanesi de Ukrayna Kiliselerinin aldığı bu kararı geçtiğimiz yıl tanımış, bunun üzerine Moskova Patrikhanesi ile Fener Rum Patrikhanesi arasında tartışmalar yaşanmaya başlamıştı.” Mesele bu kadar basitmiş meğer, TANIMAK…
O vakit, ne yapmak gerek, tanıyorsan bile, tanımamış gibi davranmak gerek. Vay arkadaş,ne günlere kaldı şu kavanoz dipli dünya…!