.

Ağır siyasetçilerin sözlerinde, her sohbette; “10 Aralık, 10 Aralık, 10 Aralık…” ifadesi. 
Yahu ne ki bu 10 Aralık…!
Birkaç gündür, bazı sohbetlerde geçiyordu: “10 Aralık…!” vurgusu.
Sohbet derken yanlış anlaşılmasın…! öyle bilmem kimin oluşumuna mensupların isimlendirdiğinden değil, sohbet dediğim.
Benim dediğim sohbet, Çanakkaleli ağır siyaset bilgisi olan, üstelik, sağ-sol üstatlarla bir arada geçen buluşmalardaki anlatımlar.. Sohbet diye bahsettiğim bu yani..
“10 Aralık…” diyorlar, yorumlarını getiriyorlardı ardından ağır siyasetçi, sağ ve sol’dan ‘bir bilen’ i de aralarında hayli fazla olan isimler. .
Merak ediyordum, lakin soramıyordum…
-“Cahil kalmışsın…!” diye, benimle dalga geçerler diye…!
Sonra, tutmadım kendimi. Kime sorabilirdim ki…! ‘Şu 10 Aralık hikayesini..’
Aklıma birden google amca geliverdi. İyi ki var şu google amca
Daha 10 Aralık derken çıktı, detaylıca yazılanlar. O da ne; Soner Yalçın yazmış he mi de…!
Tarih; 31 10 2018 Sözcü yazarı Soner Yalçın’ın kaleminden yazıya dökülenlerden bahsediyor bulduğum sayfa..
İlk cümle, Yalçın’ ın yazısından bahisle özetlenen şekilde geliyordu. Ne güzel, sonunda ulaştım şu meseleye…
İfadeler de tam olarak şöyle idi sayfada geçen; “Parti yönetiminde, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun  'akıl hocaları' olduğunu öne sürerek, CHP milletvekili Prof. İbrahim Kaboğlu, CHP Parti Meclisi Üyesi Prof. Burhan Şenatalar'ı işaret etti. “
Usta kalem Yalçın’ ın yazısında geçiyormuş bu denilenler. Sonrası da geliyordu bulduğum sayfada yer tutan denilenlerin.
Sayın Yalçın’ ın dilinden; "10 Aralık Hareketi bugün CHP yönetimini ele geçirdi. 'Yeni partiden' vazgeçtiler ama 'yeni siyaset anlayışından' vazgeçmiş değiller! Sadece 10 Aralık mı?
TESEV'den TÜSES'e kimileri Atatürk'ün partisi CHP'yi, '2002 AKP ayarlarına' döndürme gayretinde!" dedi.” denilerek özetleniyordu yazıya dökülenler.
Şimdi şu soruyu işitir gibi kulaklarım;  “ Ne zaman denmiş, bu denilenler..?”
Yahu, Diyorum ya, tarih 31 10 2018
‘10 Aralık…’ vurgusu mu desem, ya da özetle bahsedilenler mi desem bilemedim de, 10 Aralık neden deniyor merakıyla yaptığım araştırmada rastladığım bu yazı, bütünüyle haylice ilgimi çekti.
Bahsettiğim, Soner yalçın yazısından söz edilen, araştırmam sonucu ulaştığım o sayfada; “Yeni partiden' vazgeçtiler ama..." şeklinde bir vurgu da geçiyordu.
Hadi buyur buradan yak durumu adeta. ‘Ne yeni partisi..! Bir yeni daha mı geliyor, bu da ne..?’ demeden edilemeyecek bir durum.
Meraklandıran bu başlık için usta yazar Yalçın, meğer şöyle yazmış, 31 Ekim 2018 tarihli yazsında.
Yani, benim bizati araştırmam sonucu ulaştığım sayfada, bu başlık şöyle özetleniyordu;
“Soner Yalçın, CHP milletvekili Prof. İbrahim Kaboğlu ve CHP Parti Meclisi Üyesi Prof. Burhan Şenatalar'ın  Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'akıl hocası' olduğunu iddia ederek, " Sadece 10 Aralık Hareketi'nden CHP milletvekili Prof. İbrahim Kaboğlu değil. CHP Parti Meclisi Üyesi Prof. Burhan Şenatalar diğer isim! Ki… 10 Aralık Hareketi'nin sözcüsüydü.
FETÖ gazetesi Taraf'ın köşe yazarı Halil Berktay'a gönderdiği 2010 yılı başındaki açıklamasında şöyle dedi:
– 'Atatürk tartışılamaz' diye son derece saçma bir görüşüm hiçbir zaman olmadı…
Açıklamayı Berktay'a ulaştıran '10 Aralık Hareketi Yürütme Kurulu adına' kimdi dersiniz:
Mevcut -örgütlerden sorumlu- CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı!
10 Aralık Hareketi bugün CHP yönetimini ele geçirdi. 'Yeni partiden' vazgeçtiler ama 'yeni siyaset anlayışından' vazgeçmiş değiller!
Sadece 10 Aralık mı? TESEV'den TÜSES'e kimileri Atatürk'ün partisi CHP'yi, '2002 AKP ayarlarına' döndürme gayretinde!
Hâlâ… 'Kılıçdaroğlu Andımız'a niye sahip çıkmıyor' diye soruyorsunuz!"
Meğer, benim sık işittiğim ‘10 Aralık’ ifadesi, böylesi karmaşık ve de hayli iddialı bir konuşmuş. Vallahi, kafam karıştı…
Meraklandığım, sık işittiğim ‘10 Aralık ne ki?’ sorusuna, aslında tam olarak yanıt bulamadım. Anlamadım çünkü..
Meraklanıp araştırdığım konu eriştiğim sayfadaydı da, halen kavrayamadım ben bu konuyu.
Usta kalem Yalçın’ ın  yazısının tamamı yer buluyordu bu sayfada lakin; sonbahar sersemliğinden midir nedir, oku oku bir türlü netleşmedi denilenler zihnimde.
Anlamak, algılamak için, sanırım ben,  bir kaç fırın ekmek daha yemeliyim…
Bir ara, yeni bir sohbet buluşmasında, ‘bir bilen’ isimden rica edeceğim;
-“Detaylıca anlat hocam, ben bir türlü anlamıyorum” diyeceğim…
Son yıllar ve dolayısıyla geçtiğimiz aylarda, birilerinden söz edip, amaçlarını da bizler ima etmiştik. Galiba, bizi de anlayan çıkmamıştı o aralar.
Şimdi gelinen son nokta ortada. Adından söz edilirken, içinde  ‘çete’ de geçen o adresin katılımcılarının, önümüzdeki günlerdeki atraksiyonları, uzunca süredir bilinen birlikteliğin, hangi rota için yol aldığını gözler önüne serecek.
Peki, akıllara gelen sorulara yanıtı kim verecek?
Boşa olmayan, birliktelikte ismi geçenlerin biri sağ’ da, biri sol’ da.. Üstelik sayıları da oldukça fazla. Hedefleri ise, sanki hem aynı nokta..
Çizilen rota, yani varış limanı ismi,  acaba üç harfli mi, yoksa dört harfli mi…?
Şimdi sonuç mu? Bence sonuç; hayli geç kalınmış  kurtarıcı olacağı düşünülen bir tür acemice kaçış.. Halbu ki, bu güne kadar olduğu gibi, kimliklerini gezlemek, kripto hallerini perdelemek,  örtmek için, Bukalemun vaziyeti sürebilirdi. Kader işte, bazen de güvendiği dağlara, Ağustos ayında kar yağıverir.. Ya da şöyle mi demeli; Bahtsız bedevi ile çöl de kutup mahlukatı hikayesi…
Şimdi iyiden kafam karıştı. Karınca ile Ağustos böceği miydi yoksa o bilindik hikaye..!