.
Milli Güvenlik Kurulu toplantısından notlar aktarmak için, Eylül’ ün son günü haber ajansı turlarındaydım. Dün de yazdım. Milli Savunma Bakanı HulisiAkar’ ın sözlerinden de bahsedecekken, Antalyalı meslektaşım İsa Akar imzalı bir habere dikkat kesilmiştim. Bakan Akar yerine, meslektaşım Akar’ ın aktardıklarını yazmıştım.
Hayli dikkatimi çeken konu, Şehit askerimizin adının verilmesi konusuna getirilen şerh olmuştu. O nedenle de, MGK toplantısına ilişkin karalardan söz edememiştim.
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı yapıldı ve kararları da duyuruldu. MGK kararlarını dile getiren bildiride, "Türkiye'nin, insani bir mesele olarak ele aldığı Suriyeli sığınmacıların evlerine bir an önce dönmelerini sağlayacak güvenli bölge projesinin hayata geçirilmesine ilişkin samimi gayretlerini daha ileri adımlarla güçlendireceği belirtilmiştir." şeklinde ifadeler yer buldu. Kısacası, Suriyeli sığınmacılara evin yolu gözüktü.
Türlü nedenlerden kaynaklı, sığınmacılar için denilmedik söz kalmadı. Pek çoğunu ben gibi, muhtemel herkes işitti. Sonuçta dilin kemiği yok.
MGK toplantısında açılan başlıklardan biri de, sığınmacı Suriyelilerdi.
Dilerseniz bu konudaki gelişmeleri, Abonesi olduğumuz İHA’ nın bülteninden aktarmaya çalışayım. Başkentli meslektaşım İlker Turak’ ın haberinde yer bulan detaylardan söz edeyim.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının sona erdiği bilgisiyle başlayan haberde yer alan açıklamanın özeti diyeyim ve başlayayım anlatmaya.
MGK sorası yapılan yazılı açıklamada, “Türkiye'nin, insani bir mesele olarak ele aldığı Suriyeli sığınmacıların evlerine bir an önce dönmelerini sağlayacak güvenli bölge projesinin hayata geçirilmesine ilişkin samimi gayretlerini daha ileri adımlarla güçlendireceği belirtilmiş; milli güvenliğinin sağlanması için gereken iradeyi ortaya koymakta tereddüt etmeyeceği ifade edilmiştir” deniliyordu.
Sonrasında ise toplantının 3,5 saat sürdüğü bilgisi geçiyor, MGK kararlarının yer bulduğu bildiri özetleniyordu.
Toplanan MGK için; “Ülkemizin güvenliğini yakından ilgilendiren önemli iç ve dış gelişmeler ele alınmış, milli birlik ve beraberliğimiz ile bekamızı tehdit eden PKK/PYD-YPG, FETÖ ve DEAŞ başta olmak üzere, tüm terör örgütlerine karşı yurt içinde ve yurt dışında azim ve kararlılıkla sürdürülen mücadele hakkında kurula bilgi sunulmuş ve konu müzakere edilmiştir.” deniliyordu.
Ardından kaleme alınanlar, ülkemizde bir süredir isimlerinden söz edilirken tepki dolu ifadelerin odağındakiler için, yani sığınmacı Suriyeliler için geliyordu.
Ve şu ifadeler kullanılıyordu; “Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine saygılı, yeni anayasa temelinde siyasi çözümden yana olduğunu uluslararası toplumla her fırsatta paylaşmıştır. Bu bağlamda, Türkiye'nin, insani bir mesele olarak ele aldığı Suriyeli sığınmacıların evlerine bir an önce dönmelerini sağlayacak güvenli bölge projesinin hayata geçirilmesine ilişkin samimi gayretlerini daha ileri adımlarla güçlendireceği belirtilmiş; milli güvenliğinin sağlanması için gereken iradeyi ortaya koymakta tereddüt etmeyeceği ifade edilmiştir. Irak'ın kuzeyinde PKK/KCK terör örgütüne karşı her iki ülkenin güvenliğini sağlamak üzere yürütülen Pençe Operasyonlarının, teröristler bölgeden tamamen temizlenene kadar devam edeceği teyit edilmiştir. Doğu Akdeniz'de, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler nezdinde kayda geçirdiği kıta sahanlığı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile yaptığı anlaşmalar çerçevesinde yürüttüğü faaliyetlerin kararlılıkla devam edeceğinin altı çizilmiştir. Ülkemizde, bölgemizde ve dünyada meydana gelen gelişmelerin milli güvenliğimize yönelik tesirlerinin tüm yönleriyle değerlendirilmesi suretiyle hazırlanan Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi görüşülmüş ve uygun bulunmuştur.”
Devletimizin insani mesele olarak görüp ele aldığı mesele için hemen her gün türlü yorumlar getiren, attı mı mangalda kül bırakmayanlar, bakalım bundan sonra neler diyecekler. Bunu şimdiden merak ediyorum diyerek, kendimce yorumumdan sonra, yine Başkent gündeminden söz ederek devam ediyorum.
Ekonomi programına ilişkin gelen yorum diyeceğim. Kimden mi..? bir CHP kurmayından. Yani, CHP’li Öztrak’ dan.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ ın sözlerini, Başkentli meslektaşım Neşra Durmaz kaleme alıyordu bahsedeceğim haberinde.
CHP kurmayı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın açıkladığı Yeni Ekonomi Programı'nı (YEP) değerlendirirken;
“Bugün yeni dedikleri ekonomik programın ikincisini açıkladılar. Geçen yıl programın adına ‘dengelenme’ demişlerdi. Ekonominin nasıl dengelendiğini gördük.
Önceki orta vadeli programlar yüzde 2,3 olacak dedikleri bu yılın büyümesini şimdi yüzde yarıma indirmişler.
Milli gelir 9 yıl önceki milli gelirin bile altına inmiş. Millet aşından işinden olmuş, yılın ilk yarısında milli gelir yüzde 1,9 daralmış, işsizlik yıl içinde yüzde 15'lere dayanmış ve damat çıkmış dengelenme başarılı oldu diyor. Vatandaşta, çiftçide, memurda, emeklide, işçide denge bırakmadınız. Milletin dengesini alt üst ettiniz. Geçen defa ‘denge’, şimdi ‘değişim’ dediler. Çok açık söyleyeyim, ekonomide değişimin başlaması için ilk değiştirilmesi gereken damadın kendisidir.” şeklinde bir vurguda bulunmuş.
Makamlardakiler değişince mi çözülür acaba ekonomi? Ya da, bu güne değin eleştiri alan başka durumların çözümü için illa değişim mi şart..?
Değişim konusunda, geçtiğimiz yıl ve aylarda, Parti Genel başkanlıkları için değişim mücadelelerin verildiği zamanları hatırlayınca insan, ‘değişim…’ söyleminde ısrarcıların, aslında samimi olmadıklarını daha bir iyi anlıyor ya, neyse…
Netice itibariyle, benim değişim talebim, sandıktan sandığa olur. O’ da o vakit olur olur, olmaz sa olmaz..
Öztrak’ ın, değişim önerisi ardından; “Bizim kişilerle, şahıslarla bir sorunumuz yoktur ama Türkiye ekonomisinin bir aile şirketi gibi yönetilemeyeceği her gün açık seçik görülmektedir. “ şeklinde gelen ifadesine de ayrı bir dikkat kesildim. Ne var ki, bu konudaki yorumumu içten içten kendi kendime ettim.
Sonrası denilenlere döndüm sonra ve haberdeki şu bölüme dikkat kesildim. CHP kurmayı, şöyle sürdürmüş devamındaki sözlerini;
“Yönetimde bu görüntü güvene zarar veriyor. Oysa ekonomik programda başarının ilk koşulu tüm aktörlere güven verebilmektir. IMF, yapılacaklar listesinde kamu maliyetinde milli gelire oran olarak yüzde 1,5'luk tasarruf istemişti, damadın programında bu talep fazlasıyla yerine getiriyorlar. Bu çerçevede bütçede cari harcamaları kısıyorlar, yatırımları kesiyorlar, transfer harcamalarını da düşürüyorlar.
Peki, bunun milletimize maliyeti ne? Kaç kişi işinden olacak? Memleketin çeşitli yerlerindeki kaç proje duracak? Sosyal yardımlara ne olacak?”
Değerlendirme sorularla noktalanmış. Çözüm önerisi kıvamında laflar gelseydi inanın aktarırdım, lakin sorularla bitmiş yorum.
‘Bence..’ diyerek, dile getireceklerim bu günlük bu kadar. Haydin hoşça kalın…