.
Yüce Önder’ in; “Söz konusu Vatan ise, Gerisi teferruattır…!” sözü öyle anlamı büyük ve öyle değerli bir söz ki, bu vurgulu anlatımdan zerre uzaklaşmasak, bakın görün o vakit Türkiye mi…
Birilerinin sözde aba altından sopa gösterdiği günlerde, Ana muhalefet liderinin ettiği söz, hayli güzel ve hoşa giden türdendi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ifadesini, birçok TV kanalında, Ajansların bültenlerinde işittik dün. CHP lideri;“(Trump'un açıklamaları) İlk tepki bizden geldi, Türkiye Devleti’ni hiçbir güç tehdit edemez” diye çıkışıyordu Başkent’ten.
Haber kanallarında dinlediğim denilenlerin ayrıntılarını, Abonesi olduğumuz İHA’ nın bülteninde aradım. Ve de buldum.. Başkentli meslektaşlarım Ahmet Umur Öztürk ve İbrahim Berat Yılmaz’ ın kaleme aldığı habere göz attım haliyle.
Başkent’ten sesini yükselten isim CHP lideriydi ve haykırıyordu dünya’ya “Türkiye Devleti’ni hiçbir güç tehdit edemez” diyerek.
Dahası da vardı Kılıçdaroğlu’nun dediklerinin. CHP Grup Toplantısı’nda konuşuyordu ve yükseltiyordu sesinin oktanını.
CHP lideri, ABD Başkanı Trump’ın ekonomi konusundaki tehdidine yönelik ediyordu lafını. Ve diyordu ki;
“Trump bağırıyor; ‘Ekonomini darmadağın yapacağım’. İlk tepki bizden geldi, Türkiye Devleti’ni hiçbir güç tehdit edemez.”
CHP lideri, ardından da eleştiri getiriyordu ve iktidara yükleniyordu; “Eğer tehdit ediliyorsan, tepkini göstereceksin, gösteremiyorsan yönetimden çekileceksin” diyerek.
Sahip çıkmak güzel, tehdit edene ağzının payını vermek de. Dahası sözler, biraz da siyaset ebet…
Haklı olmak mıdır sadece mesele. Bazen, siyasetçilerin sözleri bu lafı ettiriyor her birimize.
Hal bu ki, gün içinde, benzeri türden pek çok uyarı ve geleceği tahmin içerir görüşleri dile getiren insanlarız her birimiz. Türk’ üz, farkımız olacak elbette…
Köy’ de, kasaba’ da, ilçe’de ve de il’de o kadar çok laf edenimiz var ki cennet ülkemde, her birinin ettiği söz, öz kütleli ve tonlarca niteliğinde.
Genç delikanlının birine laf eden bir arkadaşıma, bir başka arkadaşımın ettiği sözdü şu söz;
“Bakma sen o’nun kulağındaki küpeye. Yüreklidir o evlat. Türk gencidir sonuçta. Kükrer, Vatan için yeri geldiğinde…”
Konu Vatan olunca, bilhassa kükrer her Türk evladı. Sen, ben, biz, siz, onlar… Yani hepimiz..
Siyaseten söylenen sözler bir yana, pek çok tespit için de, siyasi görüşü ne olursa olsun, mantığını kullanır Türk evladı bir de.. Mantıksız geliyor ise bir mesele, ezber bozdurtan bir söz sarf eder Türk insanı bir anda, Bilim insanlığı dahi karışır bir birine.
Yani; Çözülemez problem gibi laflar ederiz yeri geldiğinde, problem bırakın çözülmek istemeyi, çözülmemek,çözülememek için dile gelir yeri geldiğinde..
Bilimin de belini bükeriz, yeri geldiğinde bir laf etmemiz ile. Yanlış mıyım..?
Hazır bilim demiş iken, yine başkent turunda rastladım, Bilim üzerine edilmiş bir okklı söze.
Bakan Selçuk demiş: “Bilimin ahlakla yıkanması gerekiyor“ diye..
Vallahi, durup düşündüm. Lafın ağırlı öyle böyle değildi kardeşim. Sonrası merakla inceledim, satır satır, bir anda dikkat kesildiğim haber metnini.
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Ostim Teknik Üniversitesinde ilk dersi veriyor ve burada ediyordu sözünü.
Başkentli meslektaşım, Hülya Keklik’ in haberiydi bahsedeceğim bu haber.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, ”Bilimi içselleştirmek yetmiyor. Eğer etik bir mesuliyeti olmazsa bilimin sermayenin güdümünde sadece sermaye ve finans sektörüne yönelik olarak bir takım çabaların aracı haline gelen, hizmetkarı olan bir bilim ortaya çıkar. Bu bilimle de insanlığın mesafe alması mümkün değil" diyordu, ilk dersi verdiği Ostim’ de..
Kısacası, sayın Bakan Selçuk, bilimin dünyada çok farklı bir noktaya taşındığının altını çizerken bu hayli çarpıcı ifadeyi kullanmış; ”Bugün dünyaya baktığımızda gördüğümüz farklı bir manzara var.” vurgusu ardından.
Dünya’nın farklı bir yere gittiğini dile getirmiş önce ve sonra eklemiş; “ 2040’lara doğru yepyeni bir dönemden, çağdan bahsediyoruz. Tekillik çağı bunlardan biri.
Tekillik çağının belli başlı hususiyetlerinden biri; ilk defa dünya tarihinde Göbeklitepe’den alın, aynı bedende fiziksel biyolojik ve yazılımsal olanın mümkün olduğu bir çağ.
Robotlara organik bir takım organların eklendiği bir çağ.
Bugün ilkokulda okuyan çocuklarımızın nasıl bir geleceğe yöneldiğinin ipucu. İlkokulda okuyan çocuklarımız 'Bizi neye hazırladınız?' diye soracaklar.
Elbette bu tekillik çağı dediğimiz çağda insan beynine yazılım yüklenmesi, beyninden geçenlerin uzaydan okunabilmesi gibi farklı teknolojilere şahitlik edeceğiz.
Zemin olmadan şekil yapmanın faydası yoktur. Kelimelerin canlı olduğuna inanıyorsak her bir kelimemize ruh üflemeye er terimi yeniden inşa etmeye ihtiyacımız var.
Bugün yaptığımız bütün iş ve işlemleri, bütün beyinleri, insanları kucaklayarak yapmazsak bir yere varıp mesafe almamız mümkün değil.
Bizim dememiz gereken ben yerine hepimiz, biz demeliyiz. Bu işin ehli kimdir meselesi çok çok önemli” diyerek…
Sayın bakanın bahsettikleri, şaşırttı değil mi her birimizi? Lakin, hikaye tam da böyle. Bizleri bekleyen geleceğin, biraz da ürküten ve hatta bana göre, korkutan meselesi.
Sayın bakan; "Bütün insanlarımızı kucaklayarak yapmazsak, bütün beyinlerimizi bir araya getirmezsek çok fazla mesafe almamız söz konusu değil" diye de eklemiş.
Mesele, söz konusu; “ Vatan gibi bir şey bence…” Mesele, her birimizin bir olması önce.. Bakın o vakit, kim karşı gelebiliyor, Bir Vatan, Bir Millet, Bir Bayrak için, bir araya gelmişlere…
Bu arada, ettik mi dualarımızı, Mehmetlerimize…! Rabbim onları her daim Muzaffer eylesin diye, açtık mı ellerimizi göğe..!
Muhakkak ki, birilerini sinir edecek bu son sözlerim. Varsın, sinir olsunlar. Harbiden yoktur bir sakıncası.. Hainliği savunanların da sonu gelecek bir gün. O günün geleceğini bilerek beklemek kadar da güzeli yok ayrıca..
Ekim’ in sonlarına doğru, yapacağım bir büyük kutlamanın hazırlığındayım şimdiden. Diyeceksiniz ki, ‘Ne içecen..?’ Her zaman ki gibi. Bol bol Tavşan kanı, çay, ne olacak başka…
Haydin kalın sağlıcakla…