Şahsen ben, Çanakkalemden ayrı kalmaya dayanamıyorum. Bir de üstelik Türkiyem’ den ayrı kalmak mı?. Düşünmesi bile, hayat bitti demek….

Var mı Vatan Hasreti gibisi….
“1944 SÜRGÜNÜNÜ YAŞAYAN AHISKALI TÜRKLER VATAN TOPRAĞINI ZİYARET ETTİ”
İşte bu başlık bile insanın içini gıcıklıyor. Nasıl bir şeydir vatan hasreti?, Bırakın vatan hasretliğini, zaman zaman insan doğup büyüdüğü topraklardan bir süreliğine dahi uzak kalsa, içinde fırtınalar kopuyor.
Şahsen ben, Çanakkalemden ayrı kalmaya dayanamıyorum. Bir de üstelik Türkiyem’ den ayrı kalmak mı?. Düşünmesi bile, hayat bitti demek….
 Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) desteğiyle, 1944 yılında Gürcistan’ın Ahıska Bölgesi’nden Kırgızistan’a sürgün edilen Ahıskalı Türkler’ in vatan toprağını 72 yıl aradan sonra tekrar görmesine ilişkin detaylar geldi e-posta adresime.
Okudukça, hayal kurmaya çalıştım da. Ne mümkün…
Tarih sayfalarından biliriz ya, Sürgün hayatına ilişkin bazı detayları. Tarih sayfalarında belki bu bahsettiklerimiz de okumuştur o detayları ve şimdi birebir yaşayanlar olmuşlar.
Özetle, Ne acı bir hikaye…
Sürgünü yaşayan ve bugün yaşı 70’in üzerinde olan dedeler ile Kırgızistan Ahıska Türkleri Derneği bölge temsilcilerinden oluşan tam 40 kişilik heyet, TİKA Bişkek ve TİKA Tiflis Program Koordinasyon Ofislerinin organizasyonuyla Gürcistan’ın Ahıska bölgesine giderek köylerini ziyaret etmişler. Allanh getirip götürene diye sim geldi içimden.
Tabi ki de iyilikler versin. Başka bir art niyet yok tabi ki de…
Gezi esnasına ilişkin detaylar var o açıklamada ve hayal etmeye çalıştıklarımdan biri de buydu aslında.
Düşünsenize,  terk edilmiş evlerini ve atalarının mezarlarını ziyaret eden Ahıskalıların duygusal anlarını.
 Bırakın hayal kurmayı, insan aklına gelince bir tuhaf oluyor.
Program kapsamında, o  heyet, Kırgızistan Ahıska Türkleri Derneği ve Samtskhe-Javakheti Devlet Üniversitesi tarafından organize edilen "Büyük Buluşma" adlı konferansa da katılmış.
Konferansta Ahıskalı Türklerin Gürcistan’a dönüşü ele alınmış, tüm ayrıntı ve gerçek hikayelerle.
Kırgızistan Ahıska Türkleri Derneği Başkanı Reşad Şamilov ve Dernek yönetim kurulu üyeleri Gürcistan Mülteci ve Göçmen İşleri Bakanı Sozar Subari tarafından da kabul görmüşler. Ne mutlu…
Görüşmede, geri dönüşte yaşanan sıkıntılar ise öyle bir dile getirilmiş ki, dinleyenin de vay haline.
Heyet son olarak İstanbul’da düzenlenen sosyal programa katılarak şehrin tarihi ve turistik yerlerini gezmiş.
Onca hasret gider ve sonrasında mega kentte ayrı bir dünyayı gör ve de yaşa. Ne hayat be…
Bu ayrıntı bütün bu büyülü hikayeyi bana göre alt üst etti. Vatan hasretliğini unutmaya ne İstanbul yeter, ne de Kestanbul…
Diyorum ki, Kaplıca da fayda etmez. Sıcak bunaltır insanı be…
-------------------------------------
ŞİDDET’E KARŞI, JUDO…
Hadi buyurun beyler, hanımlar. Yapın da görelim şiddeti. Sağlık çalışanlarına yönelik istenmeyen ve hiçbir şekilde de tasvip edilmeyen fiziki saldırılara ve hatta eli silahlı bıçaklı saldırganlara önlem olacak yeni uygulama başlamış.
Özel Güvenlik Görevlileri, Judo öğreniyor ve öğrenecekler.
Bundan böyle can’ımızı emanet ettiğimiz, can’ ımıza can katan doktor ve hemşire abla ve ağabeyler ve kardeşlerimize bir fiske vurulmasın diye, bence dikkat çeken bir önleme adımı atılmış.
Bence Judo’ nun yanında Karete ve Teak-won’do, hatta daha ne varsa eklensin. Boks da dahil.
Geçen günlerde bir hastanın bıçaklı saldırısına uğrayan o doktor kardeşi hatırlayınız.
O gün, diğer meslektaşları iş bırakıp, tepki gösterdiklerinde, bir hasta olaya nasıl bakıyor?
Anlatayım da, ağlanacak hale gülelim. Ya da, gülünecek hale, şöyle iç dolusu ah çekelim.
‘Doktorlar tam da gününde iş bırakmış. Benim muayene olmam gerekiyordu’ diyerek, olaya tepki veren bir hasta düşünün.
Doktor acaba neden iş bırakmış. Bir saldırı ardından, bizler mağdur olmuşuz’ u düşünmüyor hasta da, neyi düşünüyor.
Sonra da şiddete karşı, Judoymuş, bilmem neymiş.
Kafalarımızdaki şiddet olgusunu yok etmeden, ne önlem alırsak alalım. Bence değişen bir şey de olmayacak.
Hani bir aralar bir reklam vardı. ‘Eğitim Şart’