.
Turan’ dan, güne damga vuran sözler geldi. Özetle denilebilir ki;
“BU TESPİT ÇOK KONUŞULUR..!”
AK Parti kurmayı, Milliyet gazetesine konuşuyor ve diyordu ki; “Baş sorumlu Trump değil İslam dünyası..”
Hakikaten, neden böylesine suskun acaba İslam dünyası? Çoğumuz, dünya gündeminin iç acıtan gelişmeleri karşısında bu soruya yanıt arıyor çaresizce..!
Ve dahası, öylesi sorular işitiyor ki kulaklarımız, değerlendirmelerimiz öylesi sert oluyor ki işittiklerimize ve gözlemlerimize, kafayı da bu arada yememek elde değil..!
Neyse ki, Ülkemiz insanın düşüncelerine adeta tercüman olan çarpıcı sözler geldi. Çanakkale milletvekili de olan Av. Bülent Turan’ dan.
AK Parti Grup Başkanvekili Av. Turan Milliyet’e; “Kudüs sorununun asıl kaynağı ne Trump ne ABD ne de Siyonizm’dir.
Hepimiz aynaya bakmalıyız. İslam dünyasının şu anki hali, Kudüs sorununun esas sebebidir” diye vurguluyordu meseleyi...
BAZI ARAP ÜLKELERİ 3 MAYMUNU OYNUYOR..!
Sertti ve bir o kadar da netti Turan’ ın dedikleri.. Ak Parti kurmayı Turan, Abdullah Karakuş’a veriyordu çarpıcı sözler ettiği demecini.
İfadeleri ise tam olarak şöyle geliyordu Turan’ ın; “ABD Başkanı Trump’un Kudüs planı büyük tartışma yarattı.
Barış planı diye açıklandı ama şimdiden bölgede huzursuzluklara ve gerilime neden oldu.
Bu süreçte en dikkati çeken ise İslam dünyası’ nın tavrı. Bazı Arap ülkelerinin 3 maymunu oynaması ve gelişmelere yönelik tavırları da tarihe geçti.
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan ile son Kudüs gelişmelerini ve Arap dünyasının tavrı başta olmak üzere son gündem maddelerini konuştuk. ‘Üzülerek söylüyorum ki, bugün Kudüs sorununun asıl kaynağı ne Trump ne ABD ne de Siyonizm’dir.
Hepimiz aynaya bakmalıyız”
Açtığı balıklar vardı birde. Misal; “Filistin imtihanı” diyerek altını çizdiği.
“ABD Başkanı Trump’ın Kudüs planını nasıl değerlendiriyorsunuz, bu proje ile ne yapılmak isteniyor?” şeklindeki soruya geliyordu en çarpıcı yanıt. Ve diyordu ki Turan;
“Kudüs davası, tüm Müslümanların ortak davasıdır. Kudüs, göz bebeğimizdir,
Kudüs nefesimizdir. Kudüs düşerse, ümmet büyük bir yara alır.
Görülüyor ki Trump, İsrail’in gayri meşru adımlarına, işlediği savaş suçlarına barış adı altında yeni bir perde dikme çabasında.
Trump’ın bu adımında yaklaşan başkanlık seçimlerinin de etkisi olduğunu düşünüyorum.”
Sayın vekilin bu sözleri üzerine, kısa bir yorum da bulunmak geçiyor zihnimden. Belki siyasetçiler kızacaklar lakin, diyeyim lafımı; “Siyaset olunca işin içinde, dünya böyle anlaşılan. Seçim var, gerisi yalan..”
Neyse, ben kendimce yorumlarımı bir kenara bırakayım, döneyim tak diye edilen sözlere. Sayın Turan soru üzerine detaylıca ifadeler kullanıyordu. Yanıtında. Şöyle diyordu;
“ Filistin, tüm dünyanın imtihanıdır. Filistinli sivillere uluslararası koruma sağlanmasını öngören karar tasarısı, BM’de kabul edildi. Buna karşın İsrail, hukuksuz eylemlerine maalesef devam ediyor.
Filistin, yıllardır hakkı gasp edilen, insanları şehit edilen, açık hava hapishanesinde deyim yerindeyse ölüme terk edilen bir durumda. Uluslararası kamuoyunun, tüm dünyanın Trump’ın akıl dışı, skandal sözde projesine daha güçlü bir şekilde ses çıkarması gerekirdi.
Filistin’in geleceği, kilometrelerce uzaktan sözde barış planıyla çizilemez.”
Vurgusu hayli okkalıydı bence de.. Ne de baba bir laftı Turan’ ın şu dediği; “Filistin’in geleceği, kilometrelerce uzaktan sözde barış planıyla çizilemez.”
Birileri, sözüm ona geleceği şekillendirmede kendilerini tüm yetkili sanıyor dünyada. ABD başta, bir de İsrail.. Değil mi ama..?
Tekrardan dönecek olur isem sayın vekil Turan’ ın sözlerine, şu dediği de pek anlam yüklüydü bence.
Sayın vekil; “Filistin halkının meşru hakları görmezden gelinmemeli. Göreceksiniz ki Trump’ın açıkladığı plan, tarihe kara bir leke, bir fiyasko olarak geçecek. İsrail; işgal, zulüm ve katliam politikalarına son vermeden bölgeye barış gelmez. Filistin’i; AK Parti’nin bir meselesi değil, tarihin bir emaneti olarak görüyoruz. İnsanlar gelir geçer; ancak davalar ve idealler bakidir.”
Sonrasında, bu sözü işitene; “VESSELAM..” eklemesini yaptıracak sayın vekil, başka vurgularda da bulunuyordu net ifadelerinde.
Misal; ‘Gerilim herkesi ateşe çeker’ şeklinde açtığı başlık..
“Bölgede asıl hedef ne?” sorusuna yanıt sunar iken AK Parti kurmayı, yine net ifadeler kullanıyordu demecinde.
Diyordu ki; “Bu sözde barış planıyla, İsrail’in tezleri doğrultusunda bölge dizayn ediliyor.
Bir anlamda İsrail’in hukuksuz bir şekilde gasp ettiği toprakları ilhak etmesinin önü açılmak isteniyor. Barışa ve çözüme hizmet etmeyen bu sözde plan, Trump’ın ve Netanyahu’nun temennisinden öteye gidemeyecek.
Kudüs’ün Filistin’in başkenti olmadığı hiçbir planın geçerliliği yok. Filistin’de barış ortamının tesisi yerine gerilimi tercih etmek, herkesi ateşe çeker. Aksi halde bu mesele yüzyıllarca devam eder.”
Dünyanın dikkat kesilip, bu denilenler üzerine harekete geçmesi gerekir ya, neyse.. Dünyanın umurunda mı, biz Türklerin umurun da olan..!
Sorular üzerine, gelen okkalı yanıtlardan biri daha vardı ki, bahsetmeden edemeyeceğim.
“Kudüs gelişmelerine yönelik Arap dünyasının tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?” a, Turan’ ın sunduğu yanıtı, meselenin özünü anlatıyordu bence de.
Şöyle diyordu sayın vekil; “Üzülerek söylüyorum ki, bugün Kudüs sorununun asıl kaynağı, ne Trump ne ABD ne de Siyonizm’dir. Hepimiz aynaya bakmalıyız. İslam dünyasının şu anki hali, Kudsorununun esas sebebidir. İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği ve benzeri kurumlar ile Arap dünyası, İslam âlemi bugün gereğini yapsa, Trump binlerce kilometre öteden ne yapabilir? İslam dünyası orada olmadığı için Trump orada. Kendi küçük hesapları doğrultusunda hareket eden bazı Körfez ülkelerinin liderleri bu sorunun baş müsebbibidir. Baş sorumlu Trump değil, İslam dünyası. Biz kendimize gelmezsek daha yüzyıllarca bu konular konuşulmaya devam eder. Bugün, bu sözde plana sessiz kalan bazı Arap ülkeleri yarın kendi toprakları için de birtakım planlar, yeni haritalar açıklanırsa o zaman iş işten geçtiğini anlayacak. Soğuk Savaş sonrası Ortadoğu orijinli bir vekâlet savaşı gündemde. Ortadoğu halkının etnik ve mezhepsel çatışmalara yönelmesi emperyalist güçlerin ekmeğine yağ sürüyor. Soğuk Savaş döneminde başarılamayanlar, bugün yeni bir savaş tarzıyla, vekâlet savaşlarıyla, din ve mezhep savaşlarıyla başarılmak isteniyor.”
Büyük Devlet Türkiye’ nin yaptığı ve dünyanın da kabullendiği o duruma da dikkat çekiyordu Milletvekili Turan. ‘Dengeleri değiştirdik, sessiz kalmayız’ şeklindeki çarpıcı ifadesinde..
“Doğu Akdeniz ve Libya’daki hesaplarla ilgili neler söyleyeceksiniz?” sorusun geliyordu net yanıtı. Şöyle ki;
“Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yürüttüğü petrol ve gaz arama faaliyetleri, tüm dengeleri değiştirdi. GKRY de enerji arama ve çıkarma faaliyetlerinde ABD, İtalya ve Fransa gibi bölge dışındaki aktörlerle, enerji iletimi için ise İsrail, Mısır ve Yunanistan gibi bölgedeki aktörlerle iş birliği çalışmaları yapıyor. İsrail, Mısır gibi ülkeler bölgede doğalgaz dağıtım merkezi olmayı istiyor. Türkiye sessiz mi kalsın? Kıbrıs, her zaman ifade ettiğimiz gibi kırmızıçizgimiz. Garantör ülkeyiz. Rumların bu konuda rahatsız olmasını gerektirecek bir durum yok. Adanın tek temsilcisi konumunda değiller. Asıl sorgulanması gereken Akdeniz’e kıyısı dahi olmayan ülkelerin oradaki varlığı.” diye..
Hele hele; ‘Tavşana kaç tazıya tut’ dediği bir antlımı vardı ki Turan’ ın, “Berlin Zirvesi ve Hafter’in tavrına nasıl bakıyorsunuz?” şeklindeki soru üzerine, yine diyeceğim, net ve hayli sertti o dedikleri de..
Şöyle diyordu vekil Turan; “Türkiye’nin Libya adımı, uluslararası barış diplomasisinin önünü açtı. Berlin Konferansı’nın yapılmasının nedeni bizim Libya konusunda attığımız adımlar. Libya’da kalıcı ateşkesin sağlanması için gerekli adımlar atılmazsa başka seçeneklerimiz de masada. Hafter, gayri meşru bir şekilde Libya’da yönetimi ele geçirmek istiyor. Libya’da kalıcı bir barışın mimarı Türkiye olacaktır.”
Hepimizin tepki verdiği, rezil yunanlı için; AP’ye eleştiriyordu vekil Turan.
“Yunanlı vekilin Türk Bayrağı’na yönelik tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna, hayli okkalı ifadelerle sunuyordu yanıtını;
“Avrupa Parlamentosu’nda faşist Yunan milletvekili İoannis Lagos’un bayrağımıza yönelik hadsiz hareketi, değişmeyen zihniyetin ve AB’nin sarsılan değerlerinin göstergesi. Çok zor değil, ben de şimdi cebimden bir Yunan bayrağı çıkartarak yırtabilirim. Ancak biz bayrakları, milletlerin onuru ve şerefi olarak görürüz. Yunan vekilin bu alçak hareketi, bu kavramlardan ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Avrupa Parlamentosu’nun şov ve şarlatanlık yeri olmaması lazım.” DİYEREK..
Çanakkale için de önemli bir konudan da söz ediyordu, gelen soru üzerine. Kentsel dönüşüm meselesi, biz Çanakkalelilerin de sonunu merak etitği bir konu vesselam.. İşte bu konu da; ‘5 yılda 1.5 milyon yapı dönüşecek’ diyordu sayın vekil, Türkiye genellemesi yapar iken. İnsan dede duramıyor, “darısı Çanakkale’nin de başına..” diye. Haksız mıyım?