.
Bizler, Kıbrıs Türklerini ne kadar tanıyoruz; onlar, Türkiye’mizi ne kadar tanıyorlar? Bu soruya cevap ararsak, bugün kü yazımızı bitiremeyiz, yarın sizlerle buluşamayız…
Kültür kavramı üzerinde çok dururuz, ama bir türlü “kültürü” tanımlayamayız, tanımlasak da üzerinde pek durmadan, onu özümsemeden, o kültürden oluşan biz insanları anlamadan, “hak ve çıkar” ilişkisinin ayrımına varmadan hııı der, geçer gideriz.
Bir vatanın oluşması coğrafyaya, tarihe bağlıdır, ama bu coğrafyada, bu tarihte oluşacak devletlerin kültürel yapısının devamlılığına da bağlıdır. Bu kültürel yapının içinde yaşama biçimiyle oluşan “halk biliminin (folklorik yapının)” yanında “edebiyat-sanat” yoksa o coğrafyada yaşayanların “millet” olma şansları da az olup, devamlılığı olmazsa, diğer milletler tarafından önemsenmezler, bilinmezler, kabul edilmezler…
Bu bilinmezliği, önemsenmezliği iyi bilen Kıbrıs Türk’ü, ikibuçuk yıllık “özenli-dikkatli-samimi” bir çalışmaya imza atarak, İLK olmanın heyecanı içinde KIBRIS TÜRK EDEBİYAT TARİHİ (1571-2017 dönemini içeren) adıyla, yaklaşık 4000 sayfadan oluşan ve beş cilt halinde hazırlanan eser, ansiklopedi niteliğinde olup 89 akademisyen ve araştırmacının katkılarıyla hazırlandı. Şiir roman, öykü, tiyatro, anlatı, anı gezi ve deneme türleri esas alınarak hazırlanan eserde 500’ü aşkın yazar ve şairin kitapları değerlendirildi.
Bizler de bu değerli eserin içinde Kıbrıs Türklerinden “Hasan Şaşmaz” isimli şair-yazarın “Aslı Nedir?, Aslı Bu mu?, Aslı Budur!, Aslım İçin …” adını taşıyan dört şiir-nesir kitabını inceleyerek, bu büyük esere katkı vererek, KKTC’de kalıcı bir çalışmanın içinde olmanın mutluluğunu yaşadık.
Bu esere, Kıbrıs İlim Üniversitemizden katkı verenlerden biri de beraber çalıştığımız Doç. Dr. Osman Yıldız’dı.
Eserin tanıtımı, BRT 3’te; KKTC’nin eski ve yeni devlet yöneticilerinden (eski başbakan) Sayın Tufan Erhürman’ın, (başbakan) Sayın Ersin Tatar’ın, (başbakan yrd. ve Dışişleri Bakanı) Sayın Kudret Özersay’ın katılımlarıyla başladı. Bu katılım da esere, ayrı bir anlam ve güç kattı; kendileriyle de tanışmış olup içten tokalaşma ve merhabalarına tanık olduk.
Kıbrıs-Balkanlar- Avrasya Türk Edebiyatları Vakfı Başkanı İsmail Bozkurt da etkinlikte yaptığı konuşmada kitabın temellerini yaklaşık 5 yıl önce Harid Fedai, Ali Nesim ve Prof. Dr. Oğuz Karakartal’la birlikte attıklarını dile getiren Bozkurt, Fedai ve Nesim’in vefatlarıyla sürecin yavaşladığını anlattı.
4 bin sayfadan oluşan kitabın ansiklopedi boyutunda olduğuna işaret eden Bozkurt, toplumsal belleği kayda geçirdiklerini ve tek ölçütlerinin esere konan kitabın yayınlanıp yayınlanmadığı olduğunu söyledi. Bozkurt, kitabın ilerleyen yıllarda basılacak kitapları da içerecek şekilde tekrar güncellenip basılmasını da amaçladıklarını ifade etti.
Araştırmalara katkı koyanları temsilen, emekli edebiyat öğretmeni Gülgün Serdar ise; kitabın, Kıbrıs Türkünün kullandığı edebiyat dilinin dünya dilleriyle yarışacak noktada olduğunu, Leyla’yı (Mecnu’nun), İngilizce anlatamayacağını ifade ederek, Türkçe konuşmaya vurgu yaptı. Esere, “1571'den 1964'e Kıbrıs Türk edebiyatı'nda Gazavetnâme” başlığıyla katkı sağlayan; güzel ve şiirsel hitapla konuşmasına başlayan, emekli edebiyat öğretmeni olan Serdar, Mehmet Kaplan’ın öğrencisi olduğunu, Türk Dili ve Kültürünün yaygınlaşmasında onun yolundan gittiğini özel sohbetimizde öğrendik.
Kıbrıs Türklerinin ve bilhassa kadınlarının eğitimdeki farklılıkları, “şiir, öykü, roman” çalışmaları takdire değerdir. Bizdekiler mal-mülkle (istisnalar hariç), buradakiler de aldıkları eğitim ve kazandıkları kariyerle övünmelerine ait gözlemimizi de burada paylaşmak bize düşer…
Edebiyatın olmadığı yerde anlamsal yaşam yok demektir. Dil ve edebiyat bir milletin kimliğidir, kişiliğidir.
Kıbrıs Türk’ü, yıllardan beri çektiği acıların içinde kendilerini yazmaya verirken; kadınlarının edebiyatta, erkeklerinin de yaşadıkları yerin sınırlarını bekleyerek özgürlüğe merhaba demek için mücahitlik yaparken, her iki cinsi burada anmamak, kutlamamak mümkün mü?..
Kıbrıs Türk’ünü tanıyalım, KKTC’yi büyütelim, devlet olma yolundaki çalışmalarına kulak verelim, Türkiye Cumhuriyeti devletimiz içinde bizlere düşen sorumluluğun bilinci içinde birbirimize güven duyalım, Kıbrıs’ı bir ADA değil, bir ATA yurdu olarak bilelim, birbirimize sahip çıkarak GÜÇ verelim.
İnsanlarımızı, KKTC’yi ANLAMAK için YAŞAMANIN gerek olduğu bilincinden uzak durmayalım !?...
KKTC’den, Girne’den SEVGİLER…
09.02.2020
Dr. Hayrettin Parlakyıldız
Kıbrıs İLİM Üniversitesi