.
Dünyanın gündemi oldu, açtığımız kapılar. Böyle olunca da, arayan arayana..
Arayanlara dair sözler ise, ‘açın kapıları..’ talimatını veren, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ dan geldi.
Şöyle diyordu Cumhurbaşkanı; "Şimdi kapıları açınca telefon telefon üstüne gelmeye başladı"
Dünyanın gözü, bir de önümüzdeki Perşembeye bakacak. Rus lider Putin ile yapılacak o görüşmeye.
Peki ya, neyi anlamalıyız? Bence,Türkiye’nin gösterdiği kararlılığın, elip geçici olmadığını..!
"Perşembe günü Putin ile gelişmeleri değerlendireceğiz” diyordu sayın cumhurbaşkanı ve ekliyordu; “Temenni ederim ki orada artık ateşkesti veya atılacak diğer adımlardı bunları atar ve bu işi süratle bir neticeye kavuştururuz”
Doğmamış bebeğe, don biçilmez der büyüklerimiz. Lakin, bir don bir fistan, illaki gerek.. Öyle değil mi..?
Başkent gündemine göz atıyordum, Net şekilde Denilenlere dikkat kesildim..
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şimdi kapıları açınca telefon telefon üstüne gelmeye başladı. ‘Kapıları kapatın.’ Dedik ki bitti o iş, artık kapılar açılmıştır, şu anda sizler bu yükten nasibinizi alacaksınız" diyordu özetle..
Bence, “öyle yağma yok, siz başlattınız.. Eeee. Katlanacaksınz..” der gibiydi ya bu ifadeler, hadi neysee..
Avrupa diken üstünde. ‘Şimdi ne olacak?’ der gibiler adeta. Yabancı basın ve özellikle komşunun hali, kaleme alınan haberlerden belli. Bir tutuşma hali, bir panik..!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Perşembe günü Moskova’ya giderek Putin ile bu gelişmeleri değerlendireceğiz. Temenni ederim ki orada artık ateşkesti veya atılacak diğer adımlardı bunları atar ve bu işi süratle bir neticeye kavuştururuz” diye, olabilecekleri, akla gelen senaryoyu aktarıyordu sözleriyle.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve beraberindeki STK temsilcilerini kabul ediyordu Başkentte. Kabul Programında konuşur iken, mesajı netti sayın Cumhurbaşkanının, teşekkürü ettiği de..
Diyordu ki; “Türkiye’nin Suriye sınırlarında ve özellikle İdlib’te tarihi bir mücadele verdiği şu dönemde, gösterdiğiniz birlik ve beraberlik için teşekkür ediyorum. Türkiye’nin en büyük gücü bu birliği, beraberliği, kardeşliği ve dayanışmasıdır. “
Çarpıcı bir cümlesi geliyordu sonra da, “Böyle yumruk gibi bir arada olduğumuz sürece Allah’ın izniyle bu ülkenin sırtını yere getirebilecek hiçbir güç yoktur.” İfadesi, “bu vurgu, anlayana..” diye değerlendirilecek türdendi bence.
Başkan Erdoğan’ ın; “Türkiye’nin Suriye’de yürüttüğü mücadelenin vatan topraklarımızı ve özgürlüğümüzü koruma, bayrağımızı ve ezanımızı yaşatma, geleceğimize sahip çıkma mücadelesi olduğunu, buradaki fotoğraf ile bir kez daha teyit ediyoruz.” diye başlayan cümlesi, hayli dikkat çeken bir anlatım ile sürüyordu.
Şöyle diyordu Cumhurbaşkanı; “Ülkemizi terör örgütleri ile kuşatma, şehirlerimize gözünü diken rejimlerle tehdit etme, ekonomik tuzaklarla tökezletme peşinde olanlara aradıkları fırsatı vermeyeceğiz”
Bu vurgulu sözler ardından; “Kim ki onlar..?” diyerek, yanıt aramayın bence. Hep bilindiklerden söz ediyordu Reis..
Şubat ayının başlarında bir sürecin başladığına dikkat çekiyor, “4 milyona yakın mülteci bizim ülkemizde.” diye, detaylandırıyordu meseleyi.
Sonrada, rakamlar veriyordu ve devam ediyordu Reis; “Şimdi de 1.5 milyon mülteciyi sınırlarımıza sürmek suretiyle bize bir yük daha getirmek istediler.
Aylar önce ben bir açıklama yaptım. Eğer bir yük paylaşımına batı girmezse kapıları açarız dedim.
Ama bunlar bu işi hafife aldılar. Şimdi kapıları açınca telefon telefon üstüne gelmeye başladı. ‘Kapıları kapatın.’ Dedik ki bitti o iş, artık kapılar açılmıştır, şu anda sizler bu yükten nasibinizi alacaksınız. Dün itibarıyla rakam ciddi manada yükseldi ve yükselmeye devam ediyor.
Şimdi yine telefonlar, Bulgaristan Başbakanı ile bir araya geleceğiz ve aynı zamanda Şansölye Merkel ile bir telefon görüşmemiz olacak. Bir de bir araya ayrıca 4’lü, 5’li gelelim gibi teklifler var ve Perşembe günü Moskova’ya giderek Putin ile bu gelişmeleri değerlendireceğiz. “ diyerek.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın açtığı bir diğer başlık daha vardı ki, geçmişi getirince akla, fotoğraf daha bir netleşiyordu aslında.
Aktarayım denilenleri, siz de bir hatırlayın yakın geçmişi, tarihe geçen o büyük hainliği.
“15 Temmuz’da Ankara’da, İstanbul’da başaramadıklarını Suriye üzerinden hayata geçirmeye çalışanları bir kez daha hüsrana uğratmakta kararlıyız” vurgusu yapıyordu önce Reis ve ekliyordu;
“15 Temmuz’un hemen ardından başaramayacaksınız, milletimizi bölemeyeceksiniz, vatanımızı parçalayamayacaksınız, ezanlarımızı susturamayacaksınız, bu halka boyunduruk vuramayacaksınız, bin yıldır yürüdüğümüz bu yoldan bizi geri döndüremeyeceksiniz demiştik.
Bugün de aynısını söylüyoruz. Bu sabah itibarıyla (2 Mart Pazartesi) şu ana kadar 135 tank, 22 zırhlı araç, 45 top, 44 çok namlulu roketatar, 5 hava savunma rampası, 12 tank savar, 4 havan, 29 pikaba monteli uçaksavar, 1 İHA, 8 helikopter, 49 çeşitli araç, 7 mühimmat rampası, 24 zırhlı araç, 9 mühimmat depo olarak kullanılan binalar, 2 uçak dün sabah biliyorsunuz, 2 füze rampası ve bu arada son rakam 2 bin 557 rejime ait asker ve bunun yanında tabi ki orada yardımcı olarak onlarla beraber bu mücadelenin içinde olan kişiler. Bunlar da etkisiz hale getirildi, öldürüldü.
Çünkü bu şehitlerimizin yeri kanı yerde kalmayacak dedik. Bunların bir defa bedelini ödeteceğiz dedik” ifadesiyle, Türk’ ün dediğini yaptığını hatırlatıyordu bir kez daha.
Gerçi, halen anımsamak istemeyenler var tartışmasız bu gerçeği. Yazılıp, çizilen paylaşılanlardan, bunu anlamamak mümkün değil, öyle değil mi..?
Heyse, kendimce yorumumu, tek kelime ederek noktalayayım. Diyeceğim şu; “ Yaşaya yaşaya ezber edecekler o vakit, tartışmamız gerçeği..”
STK’ LARDAN BEKLENTİ….
Bu arada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, STK temsilcilerinden beklentisi olduğu, bu mücadeleye kendi alanlarındaki gayretler ile destek vermeleri gerektiğini belirterek söyledikleri vardı birde..
Dilerseniz, o ifadeleri de aktarayım. Şöyle diyordu Reis;
“Türkiye’nin son 17 yılda diğer alanlarla birlikte savunma sanayinde kat ettiği mesafe olmasaydı bugün böyle bir mücadeleyi çok daha zor şartlarda yürütmeye çalışıyor olacaktık.
Birileri size silah mühimmat göndersin de ondan sonra ben bu mücadeleyi yürüteyim derseniz sizi geçmişte olduğu gibi yaya bırakırlar.
Şimdi biz bunları kendimiz üretiyoruz ve onlarla beraber bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Kimsenin inayetine, yardımına, desteğine muhtaç duymadan harekatlarımızı icra edebiliyorsak bugüne kadar döktüğümüz terler, elde ettiğimiz neticeler sayesindedir.”
Yerli üretim İHA ve SİHA’ lardan da söz ediyordu Cumhurbaşkanı. Ve söylediği,kısaca hayli açık ve netti.
“Geleceğimize daha güvenle bakabilmek için sahada askerimizle, ticarette, sanayide, tarımda, üretimde, hizmette sizlerle saflarımızı daha sıklaştırarak yolumuza devam etmemiz gerekiyor.”
Gündem belli, denilenler de.. Kapılar ise halen açık. Panik mi? Panik hat safhada birilerinde..
Ne demiş atalar; ”Ne kaa ekmek, o kaa köfte.. Eden bulur..”